Atatürk ve unutulmaz anıları

KONUK YAZAR | Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel, Cumhuriyet Ege için yazdı...

İZMİR / Cumhuriyet

"BENİN KİTAO ALACAK PARAM YOK"  

Mustafa Kemal, Harbiye’de okurken, bütün hayatında olduğu gibi, sonsuz bir enerji doluydu.

Cuma günü izinlerini İstanbul’da eğlenerek geçiren ve sık sık gezmeye çıkan Mustafa Kemal, o üstün zekâsıyla derslerini de kolayca yapıyordu.

Bir gün yine Cuma iznine hazırlanıyordu. Arkadaşlarından biriyle tatlı bir sohbete dalmıştı. Başmubassırın elinde kitaplarla yaklaştığını gördüler.

Mustafa Kemal:

Bak, dedi, Baş mümessil bir sürü eski kitaplarla geliyor. Bıktım artık bunlardan.”

Baş mümessil yaklaştı. Bu kitaplar, öğrenciye satılan ders kitapları idi.

Mustafa Kemal:

Ben istemem” dedi.

 “Nasıl istemezsin” diye sordu.

 “Bayağı istemiyorum.”

 “Fakat…”

 Mustafa Kemal kızmıştı:

 “Bu mektepte bir seneden beri kapıcı Mustafa her sabah bana bir yumurta getirir, aybaşında hesap isterken: 'Efendim, bu ay otuz üç tane oldu' diye karşıma dikilir. Ulan bir ayda otuz üç gün var mıdır? Dersem nafiledir. Çünkü ona ayın en nihayet 31 olabileceğini anlatamam. Sana gelince, dayarsın, istemem derim, anlamazsın. Ben paramı geçinmek için yetiştiremiyorum. Sen, al diye ısrar ediyorsun. Ders kitabı değil mi? Ben dersimi yaptıktan sonra kitap almaya mecbur muyum?

Ve Mustafa Kemal, mümessilden kitapları almamış ve üste de ona bir ders vermişti.

MUSTAFA KEMAL ASKERİ OKULDA  

Mustafa günün birinde gelip de asker okuluna kabul edildiğini annesine haber verdiği zaman, Zübeyde Hanım, gene ağlamaya başladı. Oğlunun bir âlim olmasını arzu etmişti, hâlbuki Osmanlı Ordusunda asker oluyordu, öyle mi? Padişah da durmadan savaşıyor.

Yaptığı fedakârlıklar bunun için miydi? Biricik evladının Arabistan çöllerinde ömrünü tüketmesi miydi gayesi?

Vahşi Arap göçebelerini, Halife’nin egemenliği altında tutabilmek için öyle mi?

Bununla beraber Zübeyde Hanım kadere rıza göstermeye zorunlu olduğunu, bu kuvvetli iradeye karşı gelemeyeceğini pekâlâ anlamıştı. Fakat Mustafa ile okulun iftihar ettiğini duyduğu zaman da sevinmekten kendini alamıyordu.

Burada oğlu itaat ediyor, emir altına giriyor, arkadaşlarını da disipline davet ediyor. Az zamanda ders çalıştıran oluyor. Yani öğrencilerin derslerini dinliyor ve anlamamış olanlara baştan izah ediyor. Mustafa’nın en sevdiği ders matematikti. Matematik onun için bir idealdi. Orada her şeye mantık ve değişmez kurallar egemendi. Her şey aydınlık ve kesindi. Ruhu merhametsizce eğiten, erkekçe bir bilgi yüküydü. En güç problemleri çözebilmek için Mustafa saatlerce meşgul oluyor. Çözümü ne derece zor olursa ödev de ona o derece zevk vermekteydi. Bir problemi çözmeden elinden kalemi bıraktığını da kimse görmemişti. Öğretmeni kendisinden pek çok memnundu. O’nun da adı Mustafa’ydı.

Bir gün hocası kendisine: 

“Aramızda bir fark olması lazım, diyor. Bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olacak.”

29 Nisan 2024

Ahmet Gürel