5 Haziran Dünya Çevre Günü ve Atatürk
KONUK YAZAR | Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel, Cumhuriyet Ege için yazdı...
İZMİR / CumhuriyetBirleşmiş Milletler tarafından 1972 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de gerçekleştirilen BM Çevre Konferansı’nda alınan bir kararla, 5 Haziran günü “Dünya Çevre Günü” ilan edilmiştir. 1976’dan itibaren de dünya genelinde Dünya Çevre Günü’nü kutlamak adına hükümetlerin, işletmelerin ve vatandaşların katılımıyla çeşitli temalarla çevre kirliliğinin boyutlarına dikkat çeken ve çevre duyarlılığına işaret eden etkinlikler yapılmaktadır.
Atatürk’ün çevreciliği 1930’lara kadar belgeli olarak uzanır, onun Yalova’da bir ağaçın dalını kestirmeyip, köşkü yürütmesi, dünyada bir ilktir. Kendi emeği ve parasıyla kurduğu “Gazi Orman Çiftliği” başlı başına bir çevrecilik olayıdır. Üç anı ile O’nu ve “Dünya Çevre Günü”nü analım…
Sen Hayatında Böyle Bir Ağaç Yetiştirdin mi?
Atatürk’ün Bahçe Mimarı Mevlüt Baysal anlatıyor:
Çankaya Köşkü’nün bahçesini yapıyordum. Bir gün Atatürk, yaveri ve ben bahçede dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağaç Atatürk’ün geçeceği yolu kapatıyordu. Ağacın bir yanı dik bir sırt, diğer yanı suyu çekilmiş bir havuzdu. Atatürk, havuz tarafındaki kısma yaslanarak karşıya geçti. Hemen atıldım:
“Emrederseniz derhal keselim Paşam.” Bir an yüzüme baktı, sonra:
“Yahu, dedi, sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin.”
Söğütözü’nde Bir Kulübe
Hasan Rıza Soyak’tan bir anı:
“Orman çiftliğinim arazisi içinde; Balgat köyünün altında Söğütözü denilen bir yer vardır; burada oldukça bol su, bir küçük havuz ile ilk zamanlarda belki yüz kadar yetişmiş söğüt ağacı vardı.
Atatürk çok beğendiği bu yerde küçük bir köy evi, daha doğrusu, O’nun değişiyle bir Koliba (kulübe) ve çardak yaptırmak istedi.
‘Ya Paşam istediğin bir kulübe olsun hemen yaparız şuraya’ demişler.
‘Buradaki ağaçlara ne olacak peki.’
‘Paşam buradakiler söğüt ağacı; arsız ağaçtır. Sökeriz başka bir yere dikeriz, mutlaka tutar’ demişler. Atatürk bir an durur:
‘Bir tek şartla teklifinizi kabul ederim. Burada yetecek kadar söğüt ağacını kendi ellerimle sökeceğim, kendi ellerimle dikeceğim, önce tuttuklarını göreceğim, sonra kulübe yapımına izin vereceğim.’
Gazi Orman Çiftliği 14 Temmuz 1929
Çiftlikten yeteri kadar işçi seçildi; bir gün kendisi başta, çalışmaya geçildi. Önce yerleri değiştirilecek ağaçlar için yeni çukurlar açtırıldı; sonra ağaçlar sökülüp açılan çukurlara dikilmeye başlandı.
O, Başını kaldırıp sordu:
‘Ne dersin çocuk; acaba bu ağaçlar tutacak mı?’
‘Kesin bir şey söyleyemem Paşam’ dedim… ‘Yalnız bana öyle geliyor ki, önümüzdeki kış çiftlik, yakacak bakımından sıkıntı çekmeyecek.’
Yüzü pembeleşti; bıyık altından gülmeye başladı:
‘Bana da öyle geliyor, hele bakalım…’ Dedi. Yerinden kalktı, köşke dönmek üzere otomobile bindik…
Ne dersiniz, yerlerini değiştirdiği bütün ağaçlar tutmuştu. Sık sık oraya gider, bazen orada yemek yer, sonra ot minderli sedire uzanarak rahat, sakin uyurdu.”
Atatürk Çiçeği
Bazı yörelerde özenle yetiştirilen, ‘Atatürk çiçeği’ olarak adını kendimizin koyduğunu zannettiğimiz bu çiçeğe ait bir gerçeği Cumhuriyet gazetesinin haberini okuyalım:
“Chicago özel,
Vanderbit Üniversitesi profesörlerinden Dr. Kirk Landın laboratuarlarında yaptığı çalışmalar sonucunda kırmızı renkte yeni bir çiçek elde etmiştir. Profesör bu yeni çiçeğe isim ararken yanında duran ama Tarsus Kolejinde Atatürk’le tanışmış, ondaki tabiat bilgi ve ilgisine hayran olan bir diğer profesör bu çiçeğe ‘Atatürk’ isminin verilmesini önermiştir. Ve bu öneri dünya bitki dairesine iletilmiş ve Atatürk’ün yaptığı çalışmaların anlatıldığı toplantıda oy birliğiyle çiçeğin adı ‘Atatürk’ olarak kabul edilmiştir.” Yani dünyadaki her ülkede bu çiçek ‘Atatürk’ adıyla üretiliyor ve satılıyor.
Ahmet Gürel