Genç kuşak iş kültüründen neden uzaklaşıyor?: ‘Yaşamda işten fazlası var’

Dünyayı etkisi alan küresel Covid-19 salgını, beraberinde birçok değişikliği de getirdi. İş hayatı ve çalışma kültürünü adeta baştan yaratan salgın, değişimin ilk ayak sesi oldu. Cumhuriyet360; pandemiyle birlikte sarsılan ofis kültürünü, mevcut iş gücünün değişen bakış açısını ve çalışma hayatının geldiği çarpıcı konumu uzman görüşleriyle değerlendirdi.

Kardelen İnce

Dünyanın, değişen iş kültürüne ve anlayışına uyum sağlaması bir Zoom toplantısıyla başladı. Beraberinde hem işverenler hem de çalışanlar bir dizi belirsizlik, endişe ve panikle boğuştular…

Bunlar pandeminin, iş hayatındaki insanlar üzerindeki ilk yansımalarıydı. Salgının ne zaman biteceği sorusu, iki yıl boyunca insanların zihnini kurcaladı. Halbuki bu salgın mevcut şartların değişimi için kaçınılmaz bir görev de edinmişti. Salgınla birlikte benzeri görülmemiş sayıda ofis binası ve şirket; sosyal mesafe kısıtlamaları ve diğer halk sağlığı endişeleri nedeniyle kapandı ya da kısmi çalışma uyguladı. Hem çalışanlar hem işverenler, farklı formlarda birçok başlıkla samimi oldu: Evden çalışma, ofis kültürü, bağlılık ve sadakat…

BİRÇOK İNSAN PİJAMALARINI ÇIKARMAYA İSTEKLİ DEĞİL

Pandemi neredeyse kontrol altına alındı ve insanlar tarafından normalleştirildi. Ancak araştırmalar ve uzman görüşleri gösteriyor ki iş hayatı, pandemiyle birlikte başlayan değişimin henüz çok başında. Verilere göre; birçok insan pijamalarını çıkarmaya ve ofiste çalışma arkadaşlarını görmeye çok da istekli değil. Peki, yıllardır süregelen ofis hayatı ve çalışma koşulları nasıl zeminden sarsıldı?

‘YAŞAMDA İŞTEN DAHA FAZLASI VAR’

Konuya ilişkin Cumhuriyet.com.tr’nin yeni nesil hikâye anlatıcılığı stüdyosu Cumhuriyet360’a konuşan Doç. Dr. Ayşen Akbaş Tuna, ‘Pandemi dönemi ve öncesini düşündüğümüzde kurumsal hayatta iş yapmak, pek çok çalışan için bir saplantı halindeydi. Uzun saatler çalışıyorlar ve bir şeyler yapmak için sonsuz çaba sarf ediyorlardı. Bunun dışında insanlar, hayatlarına zaman ayırmakta da zorlanıyor. Konuyla ilgili araştırmalar, gençlerin kendinden önceki nesillere ne olduğunu gördüklerini ve kendilerini neyin beklediğine dair fikir sahibi olduklarını gösteriyor. Yani artık insanlar, yaşamda işten daha fazlası olduğunu biliyor.’’ değerlendirmesini paylaştı.

Peki, salgın iki dijital kuşağın evden çalışma kültürünü geliştirmesi için bir araç mı oldu? Şüphesiz öyle çünkü salgın başlamadan önce de kanepelerimizden çalışacak teknolojiye sahiptik. Yine de yapmadık. Neden?

Çünkü ofislerin var olmasının bir nedeni vardı: Şirket kültürünü ayakta tutmak…

SİSTEMİN ÇARKLARI EL DEĞİŞTİRDİ

Sistemin dişli çarkları bu sefer patronların değil, çalışanların elinde. Çünkü bu benzersiz salgın çalışma hayatındaki dijital iki kuşağa denk geldi; Y ve Z kuşağı. Onların beklentileri, istekleri ve çalışma koşulları hiç olmadığı kadar farklı…

ASIL SORU NE?

Çalışma hayatının yeniden şekillendiğini vurgulayan Ayşen Akbaş Tuna, değerlendirmesine şu ifadelerle  devam etti:

‘’Küresel bazı şirketlerin uzmanları, artık etkili olmak için sekiz saat boyunca ofiste olmanın gerektirdiği bir sistemin önemi olmadığını söylüyor. Dolayısıyla günümüzdeki asıl soru şu: Gençler iş yapma biçimini yeniden yapılandıran kişiler olabilir mi?’’

Slack’in araştırma konsorsiyumu Future Forum tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Nisan 2022 itibariyle, pandeminin başlamasından iki yıl sonra, çalışanların üçte birinden biraz fazlası tam zamanlı olarak ofise döndü. Ancak Y ve Z kuşağının %90'ı, pandemi sonrası tam zamanlı ofis işine dönmek istemiyor. Katılımcıların yarısından fazlası, çoğu zaman evden çalışabilecekleri bir hibrit çalışma modelini tercih ediyor.

TÜRKİYE’DE DURUM NE?

Konuya ilişkin Cumhuriyet360’a konuşan Ekonomist Murat Kubilay, ‘’Pandemi beraberinde evden çalışma geleneği de getirdi. Ancak bu istek, iş ortamının gerektirdiği teknik ve teçhizatla da alakalı. Türkiye’de durum tam olarak uygun değil.’’ ifadelerini kullandı.

‘İSTİHDAM SAĞLAMAYAN BÜYÜME MODELİ’

Pandeminin getirdikleri aslında mevcut çalışma sınıfının isteklerini de yansıtıyor. Birçok işçi, mevcut işlerinden kaçarken, tükenmişlik ve büyüme fırsatlarının olmaması değişimin en büyük iki nedeni olarak gösteriliyor, ancak Türkiye’deki genç nüfus isteklerini ne kadar hayata geçirebilir?

DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Ağustos 2022’de 7 milyon 337 bin kişi olarak gerçekleşti. Konuya dair yaptığı değerlendirmede dikkat çekici bir veriyi vurgulayan Dr. Murat Kubilay, şu şekilde devam etti:

‘’Türkiye’de genç işsizlik kadar genel işsizliğin de olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Bunun da arkasında istihdam sağlamayan bir büyüme modeli var. 2015 yılının birinci çeyreğinden 2020 yılının birinci çeyreğine kadar, Türkiye ekonomisi %3 oranında büyüse de özel sektör istihdamı hiç artmadı.’’

Z KUŞAĞI İSTEKSİZ

Öte yandan pandemi sırasında birçok insan, video konferans ve diğer dijital iş birliği biçimlerine yönelik teknolojilerin ne kadar hızlı ve etkili bir şekilde benimsendiğine şaşırdı. Birçoğu için sonuçlar hayal edilenden daha iyi oldu.

Washington Eyalet Üniversitesi'nde yapılan bir başka anket, Z kuşağının çoğunluğunun iş deneyimlerinin sadece uzaktan çalışarak geliştiğine vurgu yapıyor. Öte yandan z kuşağı, ofise tamamen geri dönme konusunda belirgin bir isteksizlik içinde. Bu noktada mevcut iş gücündeki kesmin, ekonomik kaygılarının ve beklentilerinin boşa çıkma ihtimali ön planda…