Zorbalık ve yaşçılık!

İklim krizine en duyarlı kesim olan Z kuşağı sesini çıkarmak isterken hiyerarşik sorunlarla da başa çıkmak zorunda.

Ayça Ceylan

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de iklim krizi ve doğayı korumaya yönelik girişimlerde başı çekenler Z kuşağı olarak adlandırılan yaş aralığındaki gençler ve çocuklar. Ancak çevre duyarlılıklarını göstermeleri, doğa katliamlarına ses çıkarmaları hiç de kolay değil. Anayasal bir hak olan eylem güvenliğinin ihlal edilmesinden farklı yetişkin gruplarının sınır ihlallerine kadar pek çok sorunla başa çıkmak zorundalar. Bu mücadeleye destek olmak için hayata geçirilen Katılımcı ve Güvenli Gençlik Aktivizmi projesi de genç çevre aktivistlerini güçlendirmeyi amaçlıyor. Ayrıntıları proje koordinatörü Aslıhan Niksarlı ve proje genç ekibi üyeleri Ayşe Naz Kara ile Fatma Nur Tosun’la konuştuk.

- Katılımcı ve Güvenli Gençlik Aktivizmi projesi nasıl ortaya çıktı?

Aslıhan Niksarlı: Roots & Shoots Türkiye ve BİLGİ ÇOÇA olarak iklim krizi ve farklı çevre sorunlarına karşı harekete geçen çocuk ve gençlerle temasımızda “Nasılsınız?” sorusuna ihtiyaç duyduklarını, mücadelenin psikolojik yükü ile iyi olma hallerini destelemeye zaman ayıramadıklarını ve yetişkinlerin çeşitli yaklaşımlarından rahatsız olduklarını fark ettik. Bu farkındalıkla çocuk ve gençlerle işbirliği içinde çalışacağımız bir proje ile Sabancı Vakfı Hibe Programı’na başvurduk ve kabul edildik.

- Proje kapsamında neler yaptınız?

Ayşe Naz Kara: Projenin başında çocuklar, gençler ve yetişkinlerin bir araya geldiği çalıştay sonrasında proje ekibi alanyazın taraması yaptı, çocuk ve gençlerin dahil olduğu üç günlük bir kamp düzenledi. Kampta, proje süresince kullanılacak haklar animasyonu ve vaka kartları birlikte kurgulandı.

Fatma Nur Tosun: Açık çağrıya başvuran, bizim de aralarında olduğumuz 18 genç ile eğitici eğitimimizi tamamladıktan sonra çevrimiçi atölyelerle 83 gence ulaştık. Geçtiğimiz günlerde biz gençlerin de kolaylaştırıcılığını üstlendiği “Çocuk ve Genç Aktivistlerle Çalışma Atölyesi” ile ilk yetişkin atölyemizi yaptık. Halen bu atölyelere devam ediyoruz ve proje kapsamında hazırlanan “Çocuk ve Genç Aktivistlerle Çalışma 101 El Kitabı”nı yaygınlaştırma çalışmalarını sürdürüyoruz.

- İklim ve ekoloji alanlarında neden böyle bir dayanışma ağına ihtiyaç duydunuz?

A. N. Kara: Artık birçok insan doğaya verdiğimiz hasarın, iklim krizinin ve bilinçsizce yapılan tüketimin tüm canlılara verdiği büyük zararın farkında. Bunların toplumsal yansımalarını da en çok haklarını savunmak, seslerini duyurmak ve değişim isteyen gençler yaşıyor. Projemize duyulan ihtiyaç da bu noktada doğuyor. Toplumsal anlamda etkin rol oynamak isteyen gençler çeşitli olanaklara sahipken özellikle dezavantajlı bölgelerde yaşayanlar kendilerini ifade edebilecekleri güvenilir alanlara sahip değiller. Haklarını savunmak isteyen gençlerin birçoğu toplumsal baskılara, ayrımcılığa zorbalığa maruz kalıyor. Bizler akranlarımızla birlikte yaşadığımız toplumsal sorunlardan yola çıkarak güvende hissettiğimiz, kendimizi özgürce ifade edebileceğimiz alanlar yaratıyoruz ve bu alan her geçen gün daha da büyüyor.

GENÇ EYLEMCİLERE SINIR İHLALİ

- Bu projede yer alan bir yetişkin olarak süreçte genç aktivistlerin yaşadığı sorunlarla benzer sorunlarınız olduğunu tespit ettiniz mi?

A. Niksarlı: Yetişkinlerin yaşadığı bu sorunlar çocukların karşı karşıya sorunlarla eşdeğer olduğunu söylememiz mümkün değil. Nitekim çocukların maruz kaldıkları yaşçılık, onlara atfedilen yetersizlik, uygulanan zorbalıklar biz yetişkinlerin karşılaştığı zorluklardan çok daha fazla.

- İlerleyen günlerde yapacağınız olan eğitimleriniz neler?

A. Niksarlı: 18 Ekim’de çevrimiçi olarak “Katılımcı ve Güvenli Gençlik Aktivizmi için Yetişkin Atölyesi” düzenleyeceğiz. 21 Ekim’de ise Eğitim Reformu Girişimi tarafından düzenenlen İyi Örnekler Konferansı’nda “Çocuk ve Genç Aktivistlerle Çalışma 101 atölyesi" için öğretmenlerle bir arada olacağız.

ÇEVRE AKTİVİZMINDE EKSİKLER

- Deneyimlerinize dayanarak, ülkemizde çevre aktivizmi alanında ne gibi ihtiyaçlar var?

Fatma Nur Tosun: Türkiye'de aktivizmin tam olarak ne olduğunun anlaşılmaması, aktivistlerin kendi haklarını bilmemesi, savunamaması, çevreyi olumsuz yönde etkileyecek lobicilik faaliyetleri, aktivist eylemlere provokasyonların karışması, yapılan işlerin tek seferlik veya kısa süreli oluşu, sivil topluma katılımın ve gönüllü faaliyetlerde etkin kişi sayısının az olması gibi birçok sorun var. Bu sorunlar da bazı ihtiyaçları doğuruyor: Bireyin haklarını iyi bir şekilde bilip bu haklarını koruyup savunabileceği mekanizmalar, dayanışmayı sürekli canlı tutacak eylemler, çevre aktivizminin sadece ağaç kesmemek/yere çöp atmamak olmadığını anlatacak çalışmalar, sırf büyük kentlerde değil Türkiye'nin her yerinde görünürlüğün ve faaliyetlerin artması, eğitim, eğitim ve eğitim…