Zirvenin unuttukları

Dağların zirveleri, koşullar nedeniyle yıllarca son nefesini verdiği yerde kalan cansız bedenler ve trajik öyküler barındırıyor.

Ömür Tanyel

Kavurucu yaz günlerinde geçen ay içimizi buz kestiren bir haber gündemde yerini aldı. Ağrı Dağı’nı tırmanan dağcı topluluğundan biri kadın iki kişi önce ekipten kopmuş sonra da kendilerinden haber alınamamıştı. Dondurucu soğukta, 48 saat sonra ölü olarak bulunan dağcılar ancak birkaç gün sonra yük hayvanları ile dağdan indirilebilmişti. İşin ironik tarafı ise dağcılar yola çıkmadan önce bölgede Ağrı Dağı'nda bugüne kadar tırmanış sırasında ölen dağcılar için anma töreni düzenlenmiş olmasıydı.

Dağların tarihçeleri bir açıdan zirve yolunda canını verenlerin yaşamları ile özdeşleşmiştir. Ulaşılabilmiş veya ulaşırken yarıda kalmış zirve öyküleri pek çoktur. Üstelik bunlar edebiyat, sinema ve televizyonda kendilerine oldukça fazla yer bulmuştur. Ülkemizde Ağrı Dağı bu açılardan her ne kadar simgeselse de dünyada zirve denilince akla ilk ve neredeyse tek gelen yer ise Everest’tir. Yaşanmış, unutulan ve ihmal edilen öyküleri ile...

Everest yalnızca dağcılar için değil herkes için bir ilgi konusu ve çekim merkezi olmuştur. Himalayalar’da yer alan dünyanın en yüksek zirvesi yaklaşık 8 bin 848 metredir ve Çin-Nepal sınırında yer almaktadır. George Mallory’nin 1921 yılındaki keşif rotalarından birini tespiti ilk olarak değerlendirilebilir. Ancak Mallory keşfinin keyfine varamadan zirveye yakın bir yerde yaşamını yitirmiş ve cesedi ancak 1999’da bulunabilmiştir.

CESETLER YERİNDE KALIYOR

Mallory gibi dağa tırmanış ya da dönüş sırasında pek çok dağcı oksijen azalması, basınç, soğuk, beyin ödemi, aşırı yorgunluk veya düşme gibi çeşitli nedenlerle yaşamını yitirmiştir. İşin acı yanı dağda ölen kişilerin çoğu, geri getirme olanağı olmadığı için yerlerinde bırakılmıştır. Koşullar nedeniyle büyük ölçüde vasfını yitirmeyen, giysileriyle yatan ölü bedenlerin bazısının dağcılar için işaret noktası olarak kullanılması ise trajik bir durumdur.

Zirve heyecanına kadınlar da erkeklerden epey sonra da olsa katılabilmiştir. Ancak tek bir kez zirve yapanların bile kitaplar yazdığı, konuşmalara davet edildiği, farklı bir insan gözüyle bakıldığı günümüzde çoğu kadının başarıları yaşamları gibi gözardı edilmiştir. Tıpkı Lhakpa Sherpa’nınki gibi.

Lhakpa, Himalayalar’da bir köyde yaşayan 11 çocuklu ailenin kızıydı. Bölge halkının tümü gibi onun da soyadı Sherpa oldu. Çarşamba günü doğanlara da Lhakpa adı verildiği için isim seçimi konusunda ailesi zorluk yaşamadı.

Everest tırmanışlarında dağcıların yanlarına “şerpa” alması gelenekten öte bir zorunluluktur. Çünkü Şerpa halkı yüksek irtifaya yalnızca orada yaşadığı için değil genetik açısından da uyumludur. Yapılan bir çalışmada, bedenin hemoglobin üretimini düzenleyen ve oksijen kullanımında daha fazla verimlilik sağlayan “süper atlet geni” ve bağlantılı başka genler Sherpa halkında görülmüştür..

Lhakpa Sherpa da doğduğu bu ortamda Everest’e bir ana olarak bakarak büyüdü. Toplumunda kadınların eğitime gönderilmemesi ve yaşamda sınırlı alanlarda kabul edilmesi onu durdurmadı. “Everest annesine” ilk kez 2000 yılında çıktı.

KÖYÜNDEN DIŞLANDI

Ancak evlilik dışı doğurduğu oğlu sonrası köyünde iyice dışlandı. Tüm olumsuzluklara karşı dağcılığı sürdürmek istedi. Bir gün kampta Rumen asıllı Gheorghe ile karşılaştı. Başlarda iyi giden birliktelik sonrasında taciz ve aşağılama dolu bir sürece evrildi.

Göç ettikleri ABD’de değil lisan, okuma yazma bilmeksizin iki kızı ve bir oğlu ile yaşam mücadelesini sürdürdü. Ev yaşamında ise onu hastanelik eden taciz ve şiddet devam ediyordu. Buna karşın kocası ile Everest’e gitmeyi sürdürdü. Zorlu yaşamında onu mutlu eden tek şey Everest annesine kavuşmaktı.

Lhakpa Sherpa halen ABD'de bir yemek tesisinde maaşlı olarak çalışıyor. 2022 yılında 48 yaşında yaptığı zirve sonrası "Everest'e 10 kez zirve yapan ilk ve tek kadın" ünvanını aldı. Ancak adı hâlâ pek çok dağcı kadar bilinmiyor. Bu sırf dağın zirvesine çıkmak değil erkek egemen bir toplumda kendi ayaklarının üzerine basarak düşlerini, inançlarını ve ideallerini gerçekleştirmek isteyen bir kadının da zirvesiydi. 

Bilinmeyene: Herkesin ulaşamadığına gitme arzusu, kendiyle mücadele etmek ve merak duygusu zirve isteği ve heyecanını insanlık için devam ettirecektir. Bazen mutlu bazen trajik sonlansa da... Tabii ki içimizdeki tüm duygularımızla beraber zirveye vardığımızda Sisifos gibi her şeyi aşağı düşürerek tekrar tekrar tırmanmak zorunda kalmamak koşuluyla.