Zeytin ağaçlarına kıymayın

Atatürk'ün şahsi girişimleriyle korunması için ön ayak olduğu Anadolu'nun zeytinlikleri artık yok olma tehdidi altında, Zeytin ağaçlarının madencilik için yok edilmesine olan sağlayacak yasa yürürlüğe girdi. Peki antik çağlarda bile yasayla korunan zeytin ağaçlarının insanlık tarihi için önemi nedir. Gelin inceleyelim.

Ayça Ceylan

Dünya’daki birçok kurum doğrusal ekonomi modeli yerine döngüsel ekonomi modelini kendi kalkınma planlarına ekleme yolculuğundayken, Türkiye’nin fosil yakıtlardaki ısrarlı tutumu uzun vadeli bir çözüm değil. Fosil yakıtların kullanımının karbon ayak izindeki payı muazzam seviyelerde. Atmosferde miktarı artan karbon, yeryüzünün ısınmasına neden olarak Dünya üzerindeki yaşamı tehdit ediyor. Bu derece yaşamsal olan bir durumla ilgili alınan her kararın derin sorgulamalar içermesini bekliyoruz.  

Bir de ne duyalım! 1 Mart'ta resmi gazete yayınlanan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Maden Yönetmenliği’nin 115 maddesine eklenen 4. fıkra ile zeytin ağaçlarının kömür madenciliği için yok edilmesinin önü açılmış.  Yıllardır imar politikaları uğruna feda edilen zeytinliklerin talanı yeterli gelmemiş olacak ki “var mı arttıran” tadında bir yaklaşım kulaklarımıza çalındı. Azalarak çoğalmanın ne demek olduğunu bilemeyenlerin hiçbir canlı türüne, ne sevgisi ne saygısı olabilir; tabii kendilerine de. Sevgiyi ve saygıyı bir kenara bırakıp, Roma’da gerçekleşen G20 2021 zirvesinde "Türkiye'nin 2053 yılında sıfır emisyon hedefini" Dünya ile paylaşıldığını hatırlatmak isterim. Hayaller ve gerçekler denktir, vaatler ve Türkiye demek bu durumda uygun olacak gibi.



Antik Atina'nın siyasi sistemini tanımlayan Atina Anayasası’nda Aristoteles tarafından kaleme alınan, “devlet malı veya özel mülkiyet farkı olmaksızın, zeytin ağacını kesen veya deviren herkes mahkemede yargılanacaktır. Eğer suçlu bulunurlarsa idam edilmek suretiyle cezalandırılacaklardır” sözü bize zeytin ağacının önemini anlatan nice sözden sadece biri.  Pek tabii Atina için de zeytinin sembolik anlamı kutsal kitaplarda ve birçok öğretideki gibi barış, bilgelik, sağlık, zenginlik ve bereket ile eşleşir.

Attika’yı hangi tanrının veya tanrıçanın koruyacağı tartışması üzerine Zeus tanrılar ve tanrıçalardan oluşan meclisi toplar. Karara göre en özel hediyeyi sunan tanrı veya tanrıça şehrin koruyucusu olacaktır. Zeus’un erkek kardeşi olan deniz tanrısı Poseidon üç başlı mızrağıyla yere vurur ve bir at yaratır.

Bilgelik, sanat, savaş tanrıçası ve Zeus’un kızı olan Athena ise zeytin ağacını yaratır. Meyvesiyle, yapraklarıyla, gövdesiyle ve köküyle sofralardan yaraların iyileştirilmesine, gölgesinde huzur bulmaktan kalplerimizi ferahlatmasına kadar birçok faydası olan zeytin ağacı sayesinde yarışmayı kazanan Athena şehrin koruyucusu olur. Kadim zeytin ağacının hikayelerinden sadece biridir bu. Antik Mısır’dan İncil’e, Roma yazıtlarından Tevrat’a, Mezopotamya mitlerinden Kuran-ı Kerim’e birçok yerde karşımıza çıkar. Hal böyleyken kömür yerine zeytinde uzlaşılır umuyorum ki. Zamanda biraz daha geriye sıçrarsak da Vassilios Lampropoulos’un 2004 yılından yayınlanan “Santorini Adası'ndan fosilleşmiş zeytin yapraklarının korunması” makalesine göre zeytin yaprağı fosilleri 50000-60 bin yıl öncesine dayanıyormuş.

Cumhuriyet tarihine bakacak olursak ise zeytinin konumu inişli çıkışlı. Mustafa Kemal Atatürk 1929 yılında Yalova ziyareti esnasında yörenin geçim kaynağı zeytinciliğin geliştirilmesi için talimatları vermiştir. Zeytin çiftçilerinin eğitilmesi, zeytin bakım fen memurlarının denetimleri, bilinçli budama çalışmaları 1939 yılında çıkarılan “3573 sayılı zeytinciliğin ıslahı ve yabanilerinin aşılattırılması hakkında yasa"ya evrilmiştir. Yasaya göre bahçesine bakmayan ve bakım yaptırmayanlara cezayı yaptırım şart koşulmuştur.

Tabii zeytine verilen bu hassasiyet 1950’lerden itibaren değişmeye başlamış margarin fabrikaları, zeytinyağlı yiyemem aman türküsü ve zeytin ağaçlarının yerlerinden sökülmesi derken zaman akıp gitti. Şimdilerde doğal kumaşlardan tekstil ürünleri, sağlıklı beslenme, doğada zaman geçirme tekrar gündemimizde. Ah ah ülkemizde insanlar zeytinyağlı yiyip, basmada fistan giyiyordu zaten bir zamanlar.

Sevgili Didem Madak’ın dediği gibi:

“Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!”