Zei: Hâlâ kendimi keşfediyorum
Zei, Hintli bir anne ile Erzincanlı bir babanın kızı. Bu ilginç başlangıç ona farklı yaklaşımları bir araya getirmeyi öğretmiş. Öğrendiklerini bir süredir müzik alanında uyguluyor ve keyifle dinleniyor.
Deniz ÜlkütekinÇok kültürlü bir yaşamın içine doğan Zei, iki yıla aşkın süredir müzik dinleyicileri ile üretimlerini paylaşıyor.
Sosyal medyada viral olacak güncellikte şarkı sözlerini birçok türü harmanladığı müziğiyle birleştiren ve ortaya güçlü bir müzik çıkaran başarılı isimle son teklisi “Lucifer”in çıkmasının ardından konuştuk.
- Hint bir anne ve Erzincanlı bir babanın çocuğu olarak Singapur'da doğmuşsunuz. Coğrafyası zayıf olanlar şu anda söyleşiyi okumayı bıraktı bile! Şaka bir yana nasıl başladı bu ilginç yaşamöyküsü?
Annem ve babam 1997’de tanışıyorlar ve kısa zamanda evleniyolar. Singapur’da doğdum ancak hemen sonra Malezya’ya taşındık. Kültür farkı çok fazla olduğu için annem ve babam 2005 yılında anlaşamayıp boşandı ve babam bizi 2006’da babaannemin yanına İzmit’e getirdi. Tabii Malezya’da yaşarken de anneannem ile yaşıyordum. Babaannem tam bir Türk kadını anneannem de tam bir Hint kadınıydı. İki güçlü kadınla büyümek beni çok etkiledi. Geleneklerine, kültürlerine, memleketlerine olan sevgilerini bol bol aşıladılar bana da.
- Çok kültürlü bir çocuk olarak Hint müzikleri, Erzincan türküleri ve MTV’yi aynı bünyede erittiğinizi tahmin ediyorum, bilmem yanılıyor muyum?
Müzik hep hayatımda vardı. Hatta Malezya’da televizyonda Hadise’nin “Stir Me Up” şarkısını dinlerken bir Türk olduğunu duyduğumda çok şaşırmıştım. Türkçe müziği ilk öyle keşfettim. Ailemde müzikle uğraşan kimse yok. Babam ve ailesi mühendis, annem ve ailesi ticaret ile uğraşıyorlar. Özenebildiğim kimse yoktu çevremde. Türkiye’ye geldikten sonra babam bizi birçok müzik, resim kursu ve spor etkinliklerine gönderdi. Bunların Türkçe öğrenmemde yarar sağlayacağını düşündü, haklı da oldu. Geldiğimiz zamanlarda halamla Maltepe sahilinde gezerken tanıştığım çocuklardan Gülben Ergen’in “Uçacaksın” şarkısını öğrenmiştim. İlk ezberlediğim Türkçe şarkı diyebiliriz ama şarkı söylemeyi babam sayesinde öğrendim. Kendisi çok şarkı dinleyen birisi değildir. Arabada radyoda genelde haber dinleriz. Sevdiği tek bir türkü vardı ve onu uzun yolda babama söyleyebilmek için ezberlemiştim, ilk söylediğim Türkçe şarkı hatta türkü de “Mihriban”dır. Yıllar geçtikçe ben müziği müzik de peşimi bırakmadı. Ve İstanbul’a taşındığımda çocukken babamı mutlu etmek için söylediğim o şarkıları profesyonelleştirmeye karar verdim.
- Çok farklı müzikal türe kapı açan çeşitlilikte bir tarzınız var. Bu tarz nasıl oturdu?
Bence hâlâ tarzım oturmadı, keşif dönemindeyim. Karar veremedim rap mi yapsam, “R&B” mi yapsam “indie rock” mı yapsam, yabancı pop mu yazsam veya hepsini birbirine mi karıştırsam?= Aslında tam kendimi keşfettiğim dönemdeyim. Yaşımla da çok alakalı olduğunu düşünüyorum bu sürecin. Daha keşfetmem, yaşamam gereken çok duygu var. Onları henüz tatmadım. “İşte bu Zei” diyebilmek için bence daha çok erken.
- Kullandığınız altyapılar uluslararası müzik kulaklarında karşılık bulacak cinsten. Yurtdışından olumlu geri dönüşler aldınız mı?
Zaten yurtdışında da yaşadığım için bunu ölçmem kolay oluyor. Gelen tepkiler hep olumlu çünkü müzik dediğimiz evrensel bir şey. İnsanların illa sözlerini anlamasına gerek yok. Dinlediği melodiden de o duyguyu alabiliyor. Ben de duygularımı yoğun yaşayan birisi olduğum için şarkılarımın da bunu çok iyi yansıttığımı düşünüyorum. Kesinlikle etnik kimliğimi de yansıtan şeyler yapmak istiyorum. İleride de böyle projeler göreceğimizden eminim.
- Şarkıları nasıl yazıyorsunuz?
Genelde o an ne hissediyorsam onu yazıyorum. Depresyonlarımı, en mutlu anlarımı... Zaten kendim gibi hissedebildiğim tek an şarkılarımı yazdığım zamanlar.
DÜŞSEK DE KALKMAYI BİLİRİZ
- Güncel şarkı sözleriniz var. Örneğin Mike Tyson'ın ana öznesi olduğu bir şarkı yazmak kimin aklına gelir ki?
Mike Tyson benim için güçlü bir rol model çünkü dünyanın en güçlü adamı ama dünyanın en güçlü adamları bile darbe alabiliyor, olay zaten kalkmayı bilmekte. Tyson her maçında düşse bile tekrardan ayağa kalkmayı başardığı için dünya yıldızıdır. Yaşam bana hiçbir zaman altın tepside bir şeyler sunmadı. Çabaladım ve emek verdim. En önemlisi de mutlu olmayı zor yoldan öğrendim. Şanslı biriyim diyebilirim. Altın tepsim olmasa da karşıma bir engel çıktığında elimden tutup o engeli açmama yardımcı olacak bir ailem, güzel dostlarım ve iyi bir menajerim (Deniz Doku) var. (Gülüyor) Düşsek de kalkmayı biliriz yerimizden. Bir kere geldik ve ben bu oyunu kazanmaya geldim, yaşama tam olarak böyle bakıyorum. (Gülüyor)