Zehirle gelen güzellik

Estetik operasyonlar içinde en bilinenlerinden olan botoksun kökeninde zehirli bir bakteri yatıyor.

Ömür Tanyel

Cenaze töreni için 1895 yılının aralık ayında Belçika'daki küçük ve şirin Ellezelles köyüne davet edilen 34 kişilik müzisyen grubu akşam kendileri için hazırlanmış yemek için tavernaya doğru yola çıktılar. Çok fazla çeşit olmasa da kurutulmuş jambon oldukça lezzetliydi. Ancak bir süre sonra karın ağrısı, bulantı, kusma şikayetleri başladı. Ertesi gün üç müzisyen ölmüş, 11’i de komaya girmişti. Muayene edildiklerinde hemen hepsinde çift görme şikayeti vardı. Göz kapakları düşmüş, göz bebekleri küçülmüştü. Tükürük bezleri kurumuş ve dilleri zor hareket ediyordu. 

Jambondan kuşkulanılması üzerine kasap sorgulandı ama ne kesiminde ne tuzlanmasında olağan dışı bir şey görülmüyordu. Bunun üzerine et incelenmek üzere Ghent Üniversitesi’ne gönderildi. Araştırmalar başta sonuç vermedi ama sonrasında oksijensiz ortamda yaşayabilen ve toksin salgılayabilen bir bakterinin izleri bulundu. Tüm bunlara yol açan 1800’lü yılların başında da bazı önemli özellikleri tanımlanan bir bakteriydi; “Clostridium botulinium.”

Günümüzde estetikle ilgili konular arasında sıkça geçen Botoksun ilk çıkış noktası işte bu dramlara yol açan bakteriydi. Hastalık olarak çok önceden beri biliniyordu. Hatta Bizans imparatorluğu’nda 10. yüzyılda bu hastalık nedeniyle sosis yapımının yasaklandığına ilişkin kayıtlar vardır. Hastalığa aşina olunsa da saldığı toksinle buna yol açan bakterinin özelliklerinin ortaya konması için 19. yüzyıl başına dek beklemek gerekecekti. Yine de bulgulara daha çok sosis yenmesi neden olduğu için Latince’de sosis anlamını taşıyan “botulus” kelimesinden çıkışla “botulizm” adı konmuştu. Yüzyıllarca insanoğlunu etkileyen en önemli gıda zehirlenmesi etkenlerinden biri olarak bilinse de 1970’lere gelindiğinde başka bir işe yaradığı da gösterilecek ve zehir kendini başka mecralara doğru bir yolculukta bulacaktı.

Amerika’lı göz doktoru Alan Brown Scott şaşılık ve göz kaslarını etkileyen hastalıklarla uğraşıyordu. Scott bu sorunların ameliyatsız da tedavi edilebileceğini düşünüyordu. Bir meslektaşının botulunium toksiniyle civcivlerde yaptığı çalışmayı duymuş ve bunun spazma uğramış göz kaslarına uyarlanıp uyarlanamayacağını araştırıyordu. Toksin iskelet kası, sinir uçları, beyin ve bazı düz kaslardaki alıcı merkezlere bağlanarak bir aracı kimyasal madde olan asetilkolinin salınımını engellemekteydi. Sonucunda da sinirlerin kaslara kasılmak için sinyal göndermesini engelliyor ve kasları geçici olarak felç ediyordu. Scott bu toksini insan için kullanıma hazır hale getirdi ve 1977’de şaşılıktan muzdarip bazı hastalarına enjekte etti. Sonuç şaşırtıcı derecede olumluydu. Yıllar geçtikçe “mucize zehir” diye bilinir oldu ve tedavi alanı yalnız göz kaslarında sınırlı kalmadı. Felç sonrası kas spazmları, omurilik yaralanması, serebral palsi, göz kapakları, ses telleri, yemek borusu, vajina, anüs ve idrar kaçırma, aşırı terleme için de kullanılmaya başlandı. 2011 de bazı kronik migren hastalarında da etkisi gösterildi.

RASTLANTI SONUCU BULUNDU

Scott’un açtığı yoldan ilerleyerek Botoks kullanan Dr. Jean ve Alastair Carruthers 1987’de rastlantı sonucu ilacı kullandıkları zaman göz çevresindeki çizgilerinin ve yüzdeki kırışıklıkların düzeldiğini veya kaybolduğunu gördüler. Bu, Botoks'un plastik cerrahide kullanımının başlangıcıydı. Özellikle kadınların en önemli iç sıkıntılarından birini oluşturan kırışıklıklara veda mı ediliyordu? Ancak bir süre sonra bazı yan etkiler ve uygulama hataları da gündeme geldi.

Her ne kadar Botox uygulamalarının yarıdan fazlasının hâlen tıbbi gerekçelerle yapıldığı gösterilse de yakında bunun tersine döneceğine ilişkin işaretler var. Amerikan Plastik Cerrahi Derneği’nin  raporuna göre 2020’de değişik markalara ait botoks ürünleri ile yaklaşık 4.5 milyon uygulama yapıldı. Son 20 yıla yönelik bir karşılaştırma yapıldığında bu yüzde 459’luk bir artışa denk geliyor. Bu uygulamayı gerçekleştirmenin 2019 yılına ilişkin ilaç artı uygulama maliyeti toplamı ise yaklaşık 2.5 milyar dolar. 

SOSYAL MEDYA ARTIŞI TETİKLEDİ

Bu artışta, sosyal medya ile artan kusursuz beden algısı isteği yanında insanoğlunun yaşlılıkla mücadelede önce kendi vitrini olan cildini eski durumuna getirme arzusunun yattığı açık. Sosyal medya öncesi dönemde bilgi dolaşımındaki engeller, aile, dini düşünceler, ekonomik zorluklar ya da “elalem ne der” düşüncesi ile uzak durulan estetik operasyonlar günümüzde daha geniş kesimce ulaşılabilir oldu. Artık botoks konusundaki dedikodular “yaptırmış mı yaptırmamış mı” dan çok “hangi bölgelerine yaptırmış” üzerine yoğunlaştı.

Botoks’un tıbben ve estetik olarak etkisi, etken toksinin değişik varyasyonlarını ve ticari olarak markalaşmalarını da artırmıştır. Birkaç markanın egemen olduğu 1990’lu yıllardan sonra hızla yeni arayışlar başladı. Yalnız Batı değil, Kore, Çin ve Rusya'nın da ilaç çalışmaları devam etmektedir. Ancak ilacı geliştirmede bilimsel zorluklar, etki süresinin düzenlenmesi, deri altı dokularda taşınması ve ayrı hedef dokular için ayrı ilaçlarının tasarımı bu alanın teknik zorluklarından. Taleple eş zamanlı artan tüketim, ehil olmayan kişi ve merkezlerin de türemesine yol açtı. Bunun, her zaman bedene girişimsel uygulanan bir ilaç olduğu unutulmamalı ve sağlık profesyonelleri dışındaki uygulamalardan kaçınılmalıdır.

Antik Yunan’da “aisthanomai” kelimesinden türeyen estetik kavramı özünde algılamak anlamını taşır. İnsan kendini ve başkalarının kendisini nasıl algıladığına beşeriyetin ilk zamanlarından beri önem vermiştir. Bir bakteri zehrinden çıkan bu ilaç dışında, tıp aracılığı ile algıyı yönetmek için seçtiği başka yollara ilerleyen haftalarda da yer vereceğiz. 

Kaynakça;

    1. Sheth PR, Toxins to drugs:the case of Botulinum toxin. Current Science 2008;95:1009 (October 25)

    2. Botulinum toxin drugs: brief history and Outlook, J Neural Transm (Vienna). 2016 Mar;123(3):277-9

    3. https://www.plasticsurgery.org/documents/News/Statistics/2020/plastic-surgery-statistics-full-report-2020.pdf