Zebercet’in Gölgesinde: Do Not Disturb

Anayurt Oteli’nden izler tşaıyan bir karakterin dönüşümü.

Başak Bıçak

“Defteri açtı, 4 Kasım’dan beri sözde otelde kalanları yazmamıştı. Bir oteli yönetmekle bir kurumu, geniş bir işletmeyi, bir ülkeyi yönetmek aynı şeydi aslında. İnsan kendini olanaklarını tanımaya, gerçek sorumluluğun ne olduğunu anlamaya başlayınca bocalıyordu, dayanamıyordu. Ülkeleri yönetenler iyi ki bilmiyorlardı bunu yoksa bir otel yöneticisinin yapabileceğinden çok daha büyük hasarlar yaparlardı yeryüzünde. Defteri kapadı.”

Yusuf Atılgan’ın, Anayurt Oteli’nde geçen ana karakteri Zebercet’in düşünceleri bunlar... Yazarın, kurnaz bir hamleyle karakterine yüklediği politik hiciv bir yana esasen yalnızlaşma, yabancılaşma, iletişimsizlik ve tükenmişlik gibi pek çok konu Zebercet’in karakterinin mayasını oluşturur. Zebercet’in kurgulandığı dönemin ve toplumun içinde bulunduğu buhranın yansıması bu töz, şimdilerde sosyal medyanın sarmaladığı çağdaş bireylerin varoluşsal krizlerinde yeni bir görünüm kazanıyor ve “çağdaş Zebercetlere” de esin oluyor. Cem Yılmaz, “Karakomik Filmler”de tanıştığımız karakteri Ayzek’e, “Do Not Disturb” ile yeni bir macera kurgularken, işte çağdaş bireyin çağa ilişkin bu sorunlarını karakterinin hamuruna ekliyor.

METİN, NAMIDİĞER AYZEK

Çağımızın, bireyi geri dönülemez bir biçimde değiştirdiği pandemi dönemi... Komodor Otel’in önünde, “ilaç aldığını ve gemiden ayrıldığından beri zor zamanlar geçirdiğini” söylediği ilk cümleyle öyküsünü anlatmaya başlayan Metin, namı diğer Ayzek’le bu şekilde tanışıyoruz. Sonrasında hepimizin aşina olduğu bir odada ya da bir evde tıkılı kaldığımız ve hayata tutunmaya başladığımız o tuhaf süreçte izliyoruz karakterimizi. Sosyal medyanın yaşamımızı eskiye nazaran çok daha fazla entegre olduğu ve Ayzek’in hayatta kalmanın yolunu kişisel gelişim videolarında bulduğu bir dönemde nihayetinde bir referansla iş bulması sayesinde işler yoluna giriyor gibi görünüyor. Fakat bu yenilik, tıpkı Zebercet’in kırılma anı gibi yeni tanıştığı kadınlarla fark ettiği “sevme/sevilme gereksinimiyle” dönüşüme uğrayacak bir karakterin bir gecelik hızlı dönüşümünün ilk adımı ancak “nedeni” yüzünden bir miktar zorlama hissiyatı uyandırıyor.

Zebercet pelerinini sırtına giyerek bir otelde gece müdürü olarak çalışmaya başlayan Ayzek’in referansı aynı otelde ütücü olarak görev yapan Suhal’le tanıştığımızda “çatırdamaları” daha iyi duymaya başlıyoruz çünkü Suhal aynı zamanda Ayzek’in annesinin evlenmesini istediği kişi... Yaşça küçük, “daha akıllı ve güzel” bu kızı kendisine “yakıştıramayan’” Ayzek’in hapishaneden yeni çıkan Davut ile “sosyal medyada çok fazla takipçiye ve son model telefona sahip” olduğu için neden ölmek istediğini anlamadığı edebiyat hocası Bahtiyar vesilesiyle tanıştığı başka bir karakterle, alkolik eczacı Saniye ile karakterin yarıkları genişlemeye başlıyor. Bu noktada ortaya çıkan tüm kargaşa, Ayzek’in gecenin sonunda yaşayacağı “patlamanın” birer ateşleyicisi olarak görünse de sorunun özünde, bir gece alınmayan ilaçtan kaynaklanması katarsis duygusunu zayıflatıyor. Bana kalırsa, halihazırda fazlasıyla nevrotik, kişisel gelişim “bataklığına” gereksinimi olduğundan fazla saplanmış, hemen her cümlesi o sosyal medya kalıplarından ileri gelen ve “temelinde sallanan” bir karakterin dönüşümü olağandı ancak derecesi ve biçimi, Do Not Disturb’ün yalnızca elini zayıflatmaya yarıyor. 

En önemlisi de pek çok kişinin tersine çok eğlenceli bulduğum Erşan Kuneri’nin hemen peşi sıra gelen “Do Not Disturb”ün, Cem Yılmaz sineması için bir parça doygunluk hissi yaratmaya başladığını düşünüyorum. Cem Yılmaz, yıllardır canlandırdığı her karakteri çok sevdiğimiz bir oyuncu-yönetmen ama belki de sinema dilinde ilerleme sağlayabilmek için yalnızca yönetmenliğe yönelmesinin zamanı gelmiştir.

Puanım 6/10