Yıkıcı, sarsıcı ve izleyicisiyle mesafesini koruyan bir Balkan anlatısı: Bir ailenin güvenli gölgesi
“Bunları hiçbiri olmasaydı sana anlatabilirdim. Bak, bu senin binan. Yirmiye kadar say, koşarak geleceğim...”
Başak BıçakMUBI Türkiye’de gösterime giren Hırvat yönetmen Juraj Lerotic’in otobiyografik filmi bu sözlerle açılıyor. Hemen ardından filmin başrolüne de yaşam verdiği karakteri Bruno giriyor kadraja koşarak... Uzaktan, telaşla Zagreb’in bir mahallesindeki eve girmeye çalıştığını görüyoruz. Paniğinin nedenini anladığımızda ise her şey yerli yerine oturuyor. İntihara meyilli kardeşi Damir’in kendisine zarar verdiğini telefondan öğrenen Bruno var gücüyle onu kurtarmaya çalışırken bir yandan da ilk uzun metraj filminin acıyla dolu köşelerini açık etmeye başlıyor.
Ailenizin sizi koruması, sizi kendinizden korumaya yeter mi? “Güvenli Bir Yer”, Damir’in kalp sızısına dönüşen yolculuğu üzerinden bu soruyu soruyor ve ekliyor: “Aileniz sizi ne kadar severse sevsin, sizin ‘güvenli yeriniz’ kendiniz, kendinizi sevmenizden ibaret aslında...” Bu çok yalın ve alabildiğine masum söylem “Güvenli Bir Yer”in kalbinden, başka bir deyişle yönetmenin kendi kalbinden ve kardeşine duyduğu sevgiden ileri geliyor. Üstelik anlatının çekirdeğinden taşarak yönetmenin duru stiline ve kamerasına kadar ulaşıyor, dingin ve sakin sahnelerin dilini oluşturuyor.
Gerçekten de girizgâhtan itibaren bulunduğumuz her sokakta, her odada bizi ağaçların arkasına, kapı aralığının ardına, camların gerisine kamerayla birlikte yerleştiren yönetmen bir yandan olayları ve bu acılı ailenin öyküsünü uzaktan izlememizi sağlarken bir yandan da içten içe yaşadığı olayı uzaktan izlemiş olmayı ümit ettiğini hissettiriyor. Sanki hiç yaşamamış olmayı diler gibi bizimle birlikte biraz geriden bakmak istiyor olanlara... Ancak bu bilinçli çerçeveleme, yönetmenin kendi yaşadıklarını tasvir etmesini sağlarken seyircisini de mesafelendiriyor öyküye, karakterlere... Hikâye aktıkça aile bireyleri çaresizce Damir’i korumaya, alelacele onu iyileştirebilecekleri bir yerlere götürmeye uğraşırken Damir’i bu duruma getiren kalp kırıklıkları yerlere saçılmaya başlıyor. Hırvat bürokrasisinin beceriksiz ve ilgisiz tutumları karşısında ne yapacağını bilemeyen anne ve ağabeyin yaşadıklarıyla öykü hiciv kaftanını giyiyor. Aile için Damir’i korumak güçleştikçe geçmişin ve geleceğin yıkıntıları birbirine karışıyor, film bittiğine aklımızda ve kalbimizde yalnızca ailenin kederi kalıyor.
“Güvenli Bir Yer”, malzemesini kalp kırıklıklarından oluşturan bir anlatıyla, acılı bir annenin ağıtıyla, kardeşini korumaya çalışan bir ağabeyin çaresizliğiyle yüklenmiş bir film. Eğer Lerotic, trajediden kaçınan üslubunun dozunu bu denli “kaçırmasaydı” bu yalın drama, daha yoğun bir anlatıyla taçlanabilirdi.
Puanım: 6.5/10