Yerli halklar tehdit altında
Geçen perşembe gezegenimizde Dünya Yerli Halkları Günü oalrak kutlandı. Ancak iklim krizinde en az paya sahip olan bu kadim topluluklar kitlesel göçten yok olmaya kadar çok sayıda tehlikeyi en yakından hissedenler.
Ayça CeylanDünyamızın bu yıl için bize sunduğu kaynakları 2 Ağustos’ta tükettik. O andan itibaren ne tüketiyorsak gelecek yıldan borçlanıyoruz. Ülkemiz içinse limit aşım günü 22 Haziran’dı. Elbette kaynak tüketimi söz konusu olunca bu tüketimde herkesin eşit payı yok. Küresel ölçekte dezavantajlı gruplar kaynakları daha az tüketmesine karşın iklim krizinin etkilerinden en ağır biçimde etkilenenlerden oluyor. Durum böyle olunca dünyamızın koruyuculardan olan yerli halkları her an hatırlamak ve onların doğa ile olan ilişkilenme biçimleri üzerine düşünmek gerekli.
Birleşmiş Milletler’de 1994 yılında alınan bir karar sonucunda her yıl 9 Ağustos tarihi Uluslararası Dünya Yerli Halkları Günü olarak kutlanıyor. Bu tarih, 1982'de Cenevre'de İnsan Haklarının Geliştirilmesi ve Korunması Alt Komisyonu'nun Yerli Halklar üzerine BM Çalışma Grubu'nun ilk toplantısının tarihini işaret ediyor. Her seferinde farklı bir başlıkla kutlanan günün bu yılki konusu ülkemizin de içinden geçtiği şu zor günlerde bizler için de anlamlı: “Kendi Kaderini Tayin için Değişim Temsilcileri Olarak Yerli Gençler.” Birleşmiş Milletler tarafından organize edilen kutlamada üç başlık öne çıkıyor:
- İklim eylemi ve yeşil geçiş bağlamında kendi kaderini tayin hakkını kullanmada yerli gençlerin rolü üzerinden yerli halk topluluklarından edindikleri uzmanlık ve deneyimleri paylaşımı.
- Adalet için seferberlik.
- Nesiller arası bağlantılar.
Dünya nüfusunun yüzde 5’ini oluşturan yerli halklar, konu ekosistem olunca küresel biyoçeşitliliğin yüzde 80’inini korumaktadırlar. Ancak küresel olarak sera gazının salınımına en az katkıda bulunan topluluklar olmalarına karşın yerli halklar iklim krizi sonucu oluşan küresel ısınma, kuraklık, ormansızlaşma, aşırı hava olayları gibi durumların sonuçlarından dolayı en fazla risk altında olanlardır. Başka bir tanımla iklim krizinden dolayı uzun süredir yaşadıkları toprakları, geleneklerini, kendine yeten ekonomi modellerini kaybederek iklim göçmeni olmanın sınırında yaşamaktadırlar. Birkaç örnekle açıklayayım.
Birleşmiş Milletler verilerine göre Amazon'da, iklim değişikliğinin etkileri arasında ormansızlaşma ve orman parçalanması yer alıyor ve sonuç olarak atmosfere daha fazla karbon salınarak küresel ısınmanın daha da şiddetlenmesine katkı sağlanıyor. 2005'teki kuraklıklar Batı Amazon bölgesinde yangınlara neden oldu ve yağmur ormanlarının yerini savanlara bırakması nedeniyle bölgedeki yerli halkların geçim kaynakları üzerinde olumsuz bir etki oluştu. Arktik bölgesindeki yerli halklar ise buzulların erimesinin Ren geyiklerinin yaşamını olumsuz etkilemesi nedeniyle hem geçim kaynaklarını hem de kültürel değerlerini kaybetmekteler.
DİL DE KÜLTÜR DE YOK OLACAK
Birçok yerli halk ikamet ettikleri ülkenin veya bölgenin resmi dilinden veya dillerinden farklı bir dili de yaşatmakta ancak birçoğu da topraklarından çıkarılma veya başka bölgelere taşınma nedeniyle dillerini kaybetmiş veya yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. 2100 yılına kadar 7 bin dünya dilinden 4 bini yok olma tehlikesi altında. Biyoçeşitliliğe muazzam katkıları olan yerli halklar küresel ölçekte yalnızca yüzde 5’lik bir nüfus oluşturmalarına karşın dünya çapındaki yoksulluğun yüzde 19’unu oluşturuyorlar.
Geride bıraktığımız günlerde kutlanan Uluslararası Dünya Yerli Halkları Günü umuyorum bu kadim toplulukların yaşam biçimlerinden doğayla nasıl daha uyumlu bir yaşamın mümkün olduğu anlamamız ve bu konuda acil eylem planlarına geçmemize aracı olur.