Yerebatan Sarnıcı : Yerin Altındaki Saray
Geçirdiği yenileme çalışmaları sonrası görkemli bir açılışla İstanbullulara “merhaba” diyen Yerebatan’ın geçmişine bir göz atalım.
Serra Rodopluİstanbul’daki en etkileyici yapılardan biri olan Yerebatan Sarnıcı geçirdiği restorasyondan dolayı kısa bir süre öncesine kadar kapalıydı. İstanbul’un en büyük sarnıcı olmasının yanısıra zamanında insanın zorunlu gereksinimlerini karşılayan yapı, şimdilerde müze olarak geçmişi ve bugünü buluşturuyor.
6. Yüzyılda, Bizans İmparatoru 1. Justinianus tarafından saray ve çevresinin su ihtiyacını karşılamak için yapılan sarnıç, İstanbul’un fethinin ardından bir süre daha kullanılmıştır. Ancak, Osmanlı’nın inancına göre durağan suyun temiz kabul edilmemesi, Yerebatan gibi pek çok sarnıcın kullanımına son verilmiş ve zamanla hepsi unutulmuştur.
Benim için Yerebatan Sarnıcı yalnızca su deposu olarak tanımlanacak bir yer değil, bin 500 yıl önce yerin kat kat altına gömülmüş bir hafıza mekanı gibidir… Bizans İmparatorluğu Hıristiyanlığı kabul ederken, burada Greko-Romen geçmişini gömdüğü ve geçmişini gu¨ndelik hayattan, kent hafızasından silerken, sanki ortak hafızasını koruyacak başka bir dünya yaratmıştır…
Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen sütunların yarattığı heybetinden dolayı, insanların saraya benzettiği ve halk arasında “Yerebatan Sarayı” olarakta bilinen bu yer; birbirinden farklı, tarihi dönemlere tanıklık etmiş. 336 mermer devşirme sütundan oluşan yapıda sütunların sudaki yansımaları sonsuzluğa uzanırken; aslında binlerce yıllık sessiz mirasını da yansıtmaktır. Bu sütunların 98’i Antik Yunan’ın en parlak süreci Helenizm döneminde oluşturulan Korint üslubunu yansıtırken bir bölümü de Antik Yunan‘ın ilk ve en ayrıntısız mimari düzeni olan Dor üslubunu taşımaktadır. Bazılarıysa Roma döneminden kalmadır. Bu farklı sütunlarından göze ilk çarpan, söylenceye göre sarnıcın inşasında yaşamını yitiren işçiler için yapılmış olan spiral desenli gözyaşı sütunudur. Diğerleri ise sütunlara kaide olarak kullanılan başı ters yüz edilmiş Yunan Mitolojisi’nin figürlerin Medusa ve Medusa’nın Gorgon kız kardeşleridir.
Son dönemde yapılan yeni restorasyonu ile mekanın yerin altındaki açığa çıkmamış kültürel gücü yeniden hatırlatılarak günümüzde de yaşamaya devam edebilmesi sağlandı. Restorasyondaki en önemli yenilikler arasında, zemindeki özgün işçiliğin ortaya çıkarılması için üstündeki çimento kaplamanın kaldırılarak, mekanın önüne geçmeyen şeffaf, hafif bir yürüme platformu koyulması olmuş. Bu şekilde yapıya gelen ziyaretçiler, 5. yüzyıla ait ustaların imzalarının olduğu zemin tuğlalarını görebildikleri gibi, 10 metre yükseklikteki sarnıcı tüm heybeti ile deneyimleyebilmekte. Ayrıca, tarihi bir yapıya güncel dönemden heykel, çalışmalar yerleştirilmesi ve geçici sergiler gerçekleştirilmesi; geçmişin dokusunu bugün ile buluşturarak canlı, yaşayan bir atmosfer yaratıyor.
Yerebatan Sarnıcı, İstanbul’un kolektif hafızasında yer alan mitolojik ve şiirsel geçmişini bir araya getirerek, kentin kültür hafızasına her geçen gün yeni dokular katacak olasılıklar sunmakta.