Yeni yılın ilk günü için “üç film listesi birden”
Yılın ilk gününde evde sinema keyfi yapmak istiyorsanız bu filmler tam size göre.
Başak BıçakYeni yılın ilk günü için “üç film birden” misali patlamış mısırla izlenen büyük bütçeli filmlerden ürkütücü gerilim/korkulara ve arthouse sinemanın değerli taşlarına... İşte, yılın öne çıkanları...
Patlamış mısırla iyi gidenler:
Everything Everywhere All At Once: Yılın kuşkusuz en beklenmedik, en sıra dışı, en eğlenceli filmi... Grotesk mizah anlayışıyla çoklu evren, kara delik ve seçilmiş kişi kavramlarına göz kamaştırıcı bir yorum getiren film, bir dizi sinemasal bağ ile tam bir kahkaha tufanına dönüşüyor.
Top Gun: Maverick: İlk filmden 36 yıl sonra gelen Top Gun: Maverick, temellendiği temayı bir hayli yumuşatarak sunan, 80’ler estetiğiyle bezeli nefis bir devam filmi. 60’ına basan Tom Cruise ise göz kamaştırıyor.
The Batman: Çizgi roman evreninin simgesel kahramanının öyküsünü yeniden başlatan film, bugüne dek gördüğümüz en karamsar ve mutsuz Batman tasvirini sunuyor ve Robert Pattinson’ın akıl dışı performansıyla Batman’e adeta “can” veriyor.
Three Thousands of Years Longing: George Miller imzalı film, tam anlamıyla Alaaddin’in sihirli lambasından İstanbul’da çıkan bir cin hikâyesi. Eski moda ancak tuhaf bir biçimde perdeye düşen görüntü, sinemanın ilkel dönemlerindeki gibi büyülü...
The Northman: Robert Eggers’in hünerli “art-house” ellerinde başyapıt olabilecek bir hikâye, yapımcı dokunuşuyla ana akım bir film kahramanının serüvenine dönüşse de estetik gücüyle göz alıcı bir seyirlik The Northman. Eggers’in cüretkâr Viking tasviri, Alexander Skarsgård’ın performansıyla anlam kazanıyor.
Kabuslarınıza girecek filmler:
Speak No Evil: Yılın en iyi korku-gerilim listelerinin en tepesinde kendisine yer edinecek kadar gerçekçi ve rahatsız edici, Christian Tafdrup’ın “tepkisizlik” üzerinden sembolize ettiği bir karabasan Speak No Evil. Finali şimdiden “unutulmazlar” arasına girdi.
The Innocents: Klostrofobik atmosferi ve sarsıcı dramasıyla etkili bir anlatı inşa eden The Innocents’ın, gizleme isteği bile duymadığı göçmen karşıtı tavrı göz önünde bulundurulmazsa son yılların en iyileri arasına girebilir.
The Black Phone: Tipik bir Amerikan kasabasında kaybolan çocuklar üzerinden üretilmiş kıvrımlı bir senaryo ve Ethan Hawke’ın tek kişilik gösterisi... Yılın en karanlık öykülerinden...
X ve Pearl: Ti West’in korku türündeki kalıcı konumunun müjdecisi X ve Pearl, yönetmenin üçlemeye dönüştüreceği serinin ilk iki halkası... Mia Goth’un yaşam verdiği iki ayrı karakterin öyküsünün bağlarını deşen seri, özgün biçemiyle slasher türünün önde gelen örnekleri arasına giriyor.
Men: Göze fazlasıyla sokulan metaforik anlatısı kimilerinin hoşuna gitmese de sinir bozucu finaliyle beni kazanmayı başardı. Erkekliğin “her halini” çarpıcı bir sinematografiyle betimleyen Men’e göz atmakta fayda var.
Mutlaka görmeniz gerekenler:
The Banshees of Inisherin: Yalnızca bu senenin değil, son birkaç yılın en iyileri listesine rahatlıkla girebilecek bir öykü... Ve sırf Colin Farrell ve Brendan Gleeson’ın karşılıklı uyumu için değil, basit bir kırılmanın yaşamımızı nasıl değiştirebileceğini hatırlattığı için de değerli...
Sick of Myself: İnsanların ilgisini çekmek için ne kadar ileri gidebiliriz? Bu soru, sosyal medyanın yarattığı dönüşümün ve içine düştüğümüz deliliğin bir özeti adeta ve Sick of Myself, bu konuda sınır tanımayacak kadar “çılgın” bir film.
Tar: Yüzeyde bir orkestra şefi ve besteci, çekirdekte ise başrolüne yerleştirdiği kadın figürüyle linç kültürü meselesine, gücün cinsiyetsizliğine ve en çok da insanlığın tek tipliğine ilişkin alabildiğine sert bir öykü... Tar, belki de yılın en zalim filmi, Cate Blanchett ise kusursuz.
Aftersun: Sinema, baba-kız hikâyeleriyle dolu ancak pek azı Aftersun kadar naif bir üslupla taçlandırıyor anlatısını. Küçük bir yaz tatili ya da o tatilin anısı bir fotoğraf karesi... Her yönüyle yüreğinize oturacak bir film Aftersun.
Happening: Bir kadın, geleceği, kariyeri, hayalleri için ölümü göze alır mı? Annie Ernaux’nun otobiyografik romanından uyarlanan eser, zihninizde durmadan bu sorunun yankılanmasına neden olan ve Vichy hükümetinin kalıntılarından güncelliğini koruyan bir meseleye uzanmayı başaran bir film.