Yaşamın sunduğu bereket: Zeytin
Arkeolojik verilere göre geçmişi en az 60 bin yıl olan, simgelediği değerlerle Mısır’dan Mezopotamya’ya, Roma’dan kutsal kitaplara kadar, yeni bir düzen oluşumuna yönelik her alanda karşımıza çıkan zeytinin yaşamımıza kattığı bereket her yıl olduğu gibi bu yıl da “26 Kasım Unesco Dünya Zeytin Ağacı Günü”nde hatırlandı. Gelin biz de bu kadim bitkinin yaşama eşlik eden benzersiz yolculuğuna bir göz atalım.
Ayça CeylanDoğanın bize verdiği hediyeleri diğer birçok konuda olduğu gibi hemen tüketmek istiyoruz. Bu nedenle elle tutulur olması, gözle görülür olması, yani kısaca faydasını hemen deneyimlemeyi tercih ediyoruz.
Oysaki doğa, sadece bizi doyurmaz, giysilerimizi vermez, ısıtmaz, onun zihinsel ve ruhsal sağlığımıza da şifa veren bir yanı vardır. Ancak “Doğanın bize sundukları bunlarla da sınırlı mıdır” diye de sormadan edemiyor insan.
Dün tüm dünyada olduğu gibi Anadolu’nun kadim kültürüne binlerce yıldır eşlik eden zeytin ağaçlarının varlığını kutladığımız “Unesco Dünya Zeytin Ağacı Günü”nde bu soru geçti aklımdan.
Var olduğu yere bereket getiren zeytin, simgesel anlatısı ile de insanlığın yoluna ışık tuttu ve tutmaya devam ediyor. Çevremizi saran tüm bitkiler bir bakıma unutmuş olduğumuz öyküleri de kendinde saklıyor...
“Devlet malı veya özel mülkiyet farkı olmaksızın zeytin ağacını kesen veya deviren herkes mahkemede yargılanacaktır. Eğer suçlu bulunurlarsa idam edilmek suretiyle cezalandırılacaklardır.”
Aristoteles tarafından kaleme alınan ve antik dönemde Atina'nın siyasi sistemini tanımlayan Atina Anayasası’ndaki bu vurgu bize zeytin ağacının önemini anlatan nice sözden sadece biri. Dönemin Atina’sı için de zeytinin sembolik anlamı kutsal kitaplarda ve birçok öğretideki gibi bilgelik, sağlık, barış, zenginlik ve bereket ile eşleşir.
60 BİN YILLIK YOLCULUK
Zeytinin, mitolojide de önemli bir yeri vardır. Zeus, Attika’yı hangi Tanrı veya Tanrıçanın koruyacağı tartışmasını çözüme kavuşturmak için Tanrılar ve Tanrıçalardan oluşan meclisi toplar. Alınan karara göre en özel hediyeyi sunan, kentin koruyucusu seçilecektir. Zeus’un erkek kardeşi, deniz Tanrısı Poseidon üç başlı mızrağıyla yere vurur ve bir at yaratır. Zeus’un kızı, bilgelik, sanat, savaş Tanrıçası, Athena ise zeytin ağacını yaratır.
Meyvesi, yaprakları, gövdesi ve köküyle sofralardan yaraların iyileştirilmesine, gölgesinde huzur bulmaktan kalplerimizi ferahlatmaya kadar birçok yararı olan zeytin ağacı sayesinde yarışmayı kazanan Athena, kentin koruyucusu olur. Kadim zeytin ağacının hikâyelerinden sadece biridir bu.
Antik Mısır’dan Roma Yazıtları’na, Mezopotamya mitlerinden kutsal kitaplara birçok yerde karşımıza çıkar. Zeytini dişil enerjinin eril enerjiye karşı bir zaferi veya onun dengeleyicsi gibi de düşünebiliriz.
Zeytin dalı uzatmak deyimi de yalnızca Türkçemizde değil, birçok dilde yer alan ve çözümsüzlükleri çözebilmek adına zarif bir çabadır. Zamanda biraz daha geriye gidecek olursak da Vassilios Lampropoulos’un 2004 yılından yayımlanan “Santorini Adası'ndan fosilleşmiş zeytin yapraklarının korunması” makalesine göre zeytin yaprağı fosilleri 50-60 bin yıl öncesine dayanıyor.
ATATÜRK'ÜN
ZEYTİN SEVGİSİ
Cumhuriyet tarihinde ise zeytinin inişli
çıkışlı bir konumu olduğunu söyleyebiliriz. Mustafa Kemal
Atatürk, yörenin geçim kaynağı zeytinciliğin geliştirilmesi
için talimatlarını 1929 yılında Yalova gezisi sırasında
vermiştir.
Zeytin çiftçilerinin eğitilmesi, zeytin bakım fen memurlarının denetimleri, bilinçli budama çalışmaları 1939 yılında çıkarılan “3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Yasa"ya evrilmiştir.
Yasaya göre bahçesine bakmayan ve bakım yaptırmayanlara yaptırım şart koşulmuştur. Zeytine gösterilen bu önem 1950’li yıllardan sonra değişmeye başlamıştır. Margarin fabrikaları, “zeytinyağlı Yiyemem Aman” türküsü ve zeytin ağaçlarının yerlerinden sökülmesi derken zaman akıp gitti.
Günümüzde zeytinliklikleri imara açma girişimleri ve bu alanlardaki madencilik faaliyetleri, başta zeytin üreticileri olmak üzere geçimini zeytinin bereketinden sağlayan ve doğayı yaşamın bir parçası olarak görüp zeytin ağaçlarının yol göstericiliğine inananların tepkilerine neden oluyor. Umarım zeytinlikleri, imar ve maden için engel olarak görenler de biraz geçmişe bakıp bu kadim ağacın yol göstericiliğinin ne kadar değerli olduğunu anlarlar.
Zeytini tek başına yemek elbette büyük bir keyif. Öte yandan zeytin pek çok farklı lezzetin uyumlu bir eşlikçisi de olabiliyor. İşte sizin için zeytinli mısır unlu bir kek tarifi...
MALZEMELER
- 40 tane çekirdeği çıkarılmış siyah zeytin
- 2 yemek kaşığı zeytinyağı
- 3 su bardağı mısır unu
- Yarım su bardağı karabuğday unu
- Yarım su bardağı süt
- 1 su bardağı su
- 1 tatlı kaşığı kuru maya
- 1 çay kaşığı tuz
YAPILIŞI
- Süt, su, karabuğday unu, mısır unu, tuz ve kuru mayayı bir kapta karıştırın ve hamur haline getirin.
- Kabın üzerini örterek, hamuru ılık bir ortamda iki saat bekletin. Hamur dinlendikten sonra zeytinleri ve bir kaşık zeytinyağını karışıma ekleyip karıştırın.
- Fırın kabını kalan zeytinyağı ile yağladıktan sonra hamuru kaba dökün.
- 160 derecede önceden ısıtılmış fırında yaklaşık bir saat pişirin. Pişme seviyesini bir kürdan batırıp çıkararak öğrenebilirsiniz. Pazar kahvaltılarınızda deneyebilirsiniz...