Yanılsamalar ve Parlamalar

Ünlülerin kıyafetleriyle her sene konuşulan Met Gala bu yıl Amerika’nın yükseliş çağı olarak bilinen 1870 - 1900 arasındaki yıllara odaklandı.

Serra Rodoplu

1948’den beri her yıl mayıs ayının ilk pazartesi akşamı yapılan, moda ve sanatın etkileyici birlikteliğini gösteren Met Gala’lardan birini daha geride bıraktık. Dünyanın en büyük ve en önemli sanat müzelerinden Metropolitan Sanat Müzesi’nin (MET), Kostüm Enstitüsü’nün o yılki kostüm sergisinin açılışını yapmak ve bu enstitüsü için bağış toplamak amacıyla düzenlenen MET Gala; moda dergisi Vogue tarafından organize edilirken moda, sosyete, ünlüler ve sanat dünyasını buluşturmakta.

Met Gala’nın konusu müzede gerçekleşecek serginin temasına göre belirleniyor ve davetliler bu tema çerçevesinde giyiniyor. Bu yüzden de pek çok yerde “modanın oscarları” olarak anılan bu etkinliğe; bir serginin kostüm partisi demek daha doğru olur.

Bu sene, galanın teması ise gerçekleştirilecek sergi olan “In America: An Anthology of Fashion” (Amerika’da: Bir Moda Antolojisi) konusuna uyumlu olarak; Amerika tarihinin gösterişli dönemi olan “Gilded Glamour” (Yaldızlı Cazibe) teması oldu. 1870 - 1900 arası bu dönem; ABD’nin altyapısının tamamlandığı ve dünya ekonomik gücü olmaya adım attığı zaman dilimini içeriyor. Ülkede sanayileşmenin geliştiği, hızlı ekonomik büyümenin yaşandığı, Rockefeller, Rothschild gibi ailelerin tarih sahnesinde karşımıza çıktığı ve yaşam tarzlarının değişmeye başladığı bu gösterişli dönem adını, Mark Twain’in 1873 tarihli “Yaldızlı Çağ: Günümüzün Masalı” romanından almaktadır.

O dönemin modasını düşününce akla Astors, Vanderbilts, Whitneys ve Edith Wharton kitapları, altın rengi, korseler, abartılı kumaşlar ve hacimler geliyor. Bu yüzden de moda ve sanatın kesiştiği etkinliği, öne çıkan üç kıyafet ile değerlendireceğim.

Öncelikle, Billie Eilish tam olarak Yaldızlı Çağ’ın modasına uygun bir kıyafet ile karşımıza çıkıyor. Bu dönem özellikle kadın modasını tek kelime ile tanımlamak gerekse “abartı” olurdu. İpek, saten, tafta gibi dikkat çeken ve pahalı kumaşlar, vücudu abartılı formlara sokan sıkı korseler, drapeler ve tarlatanlı kabarık etekler; Eilish’in kıyafeti dönem modasının özelliklerini taşımakta. Hatta 1885’te ABD’li ressam John Singer Sargent tarafından yapılmış Madame Paul Person portresine neredeyse birebir benzemekte.

ÖZGÜRLÜK HEYKELİ VE OKSİDASYON

Blake Lively ise kırmızı halıdaki teatral kostüm dönüşümüyle temaya uygun bir performans yaratmış. Oyuncu, bakır renkli, abartılı fiyonklu, parlak elbiseyle MET Müzesi’nin ikonik basamaklarından çıkarken, elbisenin bakır renginden çarpıcı yeşil bir kumaşa dönüştüğünü görüyoruz. Bu değişim; Yaldızlı Çağ döneminde New York’a yerleştirildiği sırada bakır rengi olan Özgürlük Anıtı’na ve onun geçen yıllarla beraber oksidasyon yaşayarak yeşile dönüşmesine gönderme içeriyor. Ayrıca, elbisenin etek ucunda 1870’lerde inşa edilen Grand Central istasyonundaki takımyıldız dekoru işlenmiş. Lively, kıyafet için ilhamın sadece modada olmadığını; şehirde, mimaride, tarihte de saklı olduğunu bizlere göstermekte.

Etkinliğin en sade ve bence fikir olarak en dikkat çekici kıyafeti ise Riz Ahmed’in seçimi olmuş. Erkeklerin zarif ve şık takım elbiselerle katıldığı etkinliğe, denim gömlek, atlet, pantolon ve plastik çizmelerle katılan sanatçı, ilk bakışta tuhaf ve özensiz gözükse de; insanın gözünü kör eden bu parlak çağın diğer yüzünü gösteriyor. Temanın seçildiği dönem milyonlarca insanın ABD’ye göç ettiği, işçi sayısının arttığı ve ekonomik büyümeye karşın yoksulluk ve eşitsizliğin de arttığı bir dönemdi. Tıpkı Twain’in dediği gibi “Yaldız sonuçta altın değil.

Bu söz bize her şeyin yüzeyle ilgili olduğunu anlatıyor; görüntü çekici olsa bile arkasında başka şeylerin olduğunu dile getiriyor. 

Met Gala her sene olduğu gibi bu sene de sanat ve modanın birbirine nasıl esin verdiğini gösterirken, özel tasarımlarla yaratıcılık ve stil kavramlarına yeni bakış açıları kazandırıyor.