Yalnız kalmalı mı, kalmamalı mı?
insanlar, sosyal, asosyal ve antisosyal davranışlar sergilerler. Bir insanın bunların her üçüne de ihtiyacı vardır, belli bir zaman diliminde bunları dengeli bir şekilde kullanmak ruh sağlığının göstergelerindendir.
Üstün DökmenDeğerli bilim insanı Prof. Dr. İlber Ortaylı, engin kültürüne ve yaşam tecrübelerine dayanarak zaman zaman tarih dışındaki konularda da özellikle eğitim ve psikoloji alanlarında da bazı görüşler ortaya koymaktadır. Ortaylı’nın son günlerde insanımızın yalnız kalmayı sevmediği konusunda ileri sürdüğü görüşlerini açıklamak (eski tabirle şerh etmek) ve görüşlerinin psikolojideki kuramsal temellerini tartışmak istiyorum. Amacım hocayı eleştirmek değil sadece konuyu köpürtmektir. Ortaya koyacağım birkaç psikoloji bilgisiyle, onun konuyla ilgili görüşlerini desteklemiş de olacağım.
ORTAYLI NE DEDİ?
Sayın Ortaylı, “Başka ülkelerde bulunan ancak bizde bulunmayan bir şey vardır o da yalnız kalma isteğidir, insanımız yalnız kalmaktan hoşlanmaz bir yürüyüşe, gezmeye, hatta sinemaya bile birkaç kişi birlikte gider. Oysa insanın yalnız kalmaya, bu sırada düşünmeye ihtiyacı vardır. Yalnız kaldıklarında düşünen insanlar yeni fikirler geliştirirler” dedi. Genel bir görüşe göre de yalnız kalma alışkanlığı ülkelerin gelişmişlik göstergelerindendir. Yeterince gelişmemiş ülkelerde insanlar toplulukçudurlar. yalnız kalmaktan hoşlanmazlar, bu yüzden de yaratıcılık sergileme ihtimalleri düşüktür.
HORNEY NE DEMİŞTİ?
Yalnız kalma konusunda Karen Horney’in artık klasikleşmiş bir görüşü var. Buna göre insanlar, sosyal, asosyal ve antisosyal davranışlar sergilerler. Bir insanın bunların her üçüne de ihtiyacı vardır, belli bir zaman diliminde bunları dengeli bir şekilde kullanmak ruh sağlığının göstergelerindendir. Bu üç davranıştan sadece birini sergilemek sağlıksız belirtisidir. Kişi zaman zaman sosyal davranmaya, yani başka insanlarla birlikte bulunmaya ihtiyaç duyar. (Bu ihtiyacın bizde yoğun olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz; kendi başına bir şeyler düşünemeyen, okumayan erkekler kendilerini kahvehaneye, kadınlar ise komşunun evine atarlar.) Kişinin zaman zaman da asosyal olmaya, yani yalnız kalmaya ihtiyacı vardır. Kişilerin bir de antisosyal olmaya, başkalarıyla çatışmaya ihtiyaçları vardır. (Günlük yaşamda antisosyal kavramı yanlış kullanılmakta, kabuğuna çekilen kişilere ‘antisosyal’ denilmektedir. Oysa kabuğuna çekilmek, komşularıyla görüşmemek antisosyal değil, asosyal bir davranıştır.)
Sosyalleşmek şarttır, Prof. Dr. Engin Geçtan, “Uzun süre yalnız kalarak kitap yazmak doğru değildir, mümkün de değildir. Kısa kısa da olsa komşuyla, balıkçıyla, manavla iletişim kurarak yazmak gereklidir” demişti. Bu öneri Horney’in sosyal davranışına bir atıftı. İnsanlar bir de Ortaylı’nın işaret ettiği gibi asosyal davranmaya, yani yalnız başlarına kalarak çalışmaya, düşünmeye, yaratıcılık sergilemeye ihtiyaç duyarlar. Özellikle bilim insanlarının ve sanatçıların çalışma masalarında veya yürüyüş sırasında yalnız kalmaya ihtiyaçları vardır. Rivayete göre Yaşar Kemal Abant Gölü’nün çevresinde bir tur atarak yazacağı romanının iskeletini oluştururmuş. İnsanlar bir de antisosyal davranmaya, birbirleriyle ve mevcut düşünce sistemleriyle çatışmaya ihtiyaç duyarlar. Bu yolla, bilimde, teknolojide, sanatta ve sosyal yaşamda yenilikler ortaya çıkar. Namık Kemal, “Fikirlerin çatışmasından hakikat güneşi doğar” demişti.
KAĞITÇIBAŞI’NIN GÖRÜŞÜ
Batılı sosyal bilimciler, gelişmekte olan toplumların toplulukçu yani sosyal olduklarını, zamanla evrimleşip sosyallikten asosyalliğe, bireyselci yapıya geçeceklerini savunuyorlardı. Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın yıllar süren araştırmaları bu varsayımın doğru olmadığını Türkiye’de ve Uzak Doğu’nun gelişmiş ülkelerinde toplulukçuluk ile bireyselciliğin, yani sosyallik ile asosyalliğin birlikte görüldüğünü ortaya koydu. Bu bilimsel görüş bize Nâzım Hikmet’in çok önceden sanatçı sezgisiyle ifade ettiği “Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine” sözünü hatırlatmaktadır.
Sonuç olarak yalnız kalamama davranışı ile kişilerin belli bir süre yalnızlığı tercih etmeleri ve buna antisosyal davranışların eşlik etmesi hem ruhsal açıdan sağlıklıdır hem de toplumları geliştirir. Sadece sosyal, asosyal veya antisosyal olmak işlevsel değildir.