White Buffalo: Yaşam ve duygular benim rehberim
Önce sesi sonra müziği... Duygularının tercümanı ritmiyle dünyada milyonları peşine takarak ortak bir düş yolculuğa çıkardı. Dinleyicisini, ‘kalbinden vuran’ folk rock müziğinin sevilen ismi White Buffalo 7 Mayıs akşamı İstanbullu hayranlarıyla buluşuyor.
Kardelen DavutoğluBirçok insanın müziklerini hayranlıkla dinlediği ve Türkiye’ye gelmesini dört gözle beklediği The White Buffalo, 7 Mayıs’ta Volkswagen Arena’ daki konseri için ikinci kez ülkemize geliyor. +1 Rock Fest kapsamında, Vigor Event ve Freebird Agency organizasyonu ile birlikte hayranlarıyla buluşacak olan The White Buffalo, konser öncesi sorularımızı yanıtladı.
Türkiye'de küçümsenemeyecek bir hayran kitleniz var. 7 Mayıs'ta Volkswagen Arena'daki konseriniz için ikinci kez ülkemize geliyorsunuz. Peki İstanbul'u sevdiniz mi?
İstanbul'u büyüleyici buldum. Yemekleri, kültürü, mimarisi, insanlarının güzelliği beklentilerimin ötesindeydi. Geri döneceğim için heyecanlıyım.
Birçok kişi sizi Sons Of Anarchy dizisinde seslendirdiğiniz The House of The Rising Sun adlı parçadan tanıyor. Bu şarkı, müzik tarihi boyunca birçok ünlü müzisyen tarafından seslendirildi. Sizce yorumunuzun bu kadar sevilmesinin sebebi nedir?
İnsanlarla neden rezonansa girdiğinden tam olarak emin değilim. Vokal aralığı biraz açılmama izin verdi. Sons of Anarchy ile olan bağlantının bununla çok ilgisi var. Bu şov, beni beklediğimden çok daha yükseklere itti.
Müziğinizi yaparken ilham aldığınız, sizi motive eden bir şey var mı?
Hayat ve duygular benim rehberimdir. Bir söz yazarı ve sanatçı olarak sizi kalbinizden vurmak görevim. Amaç, dinleyicinin ilişki kurmasını ve hissetmesini sağlamaktır.
Sizi müzik yapmaya iten ne oldu?
Biraz geç başladım. İlk gitarımı 19 yaşında aldım. Başlangıçta gerçek bir gündemim yoktu. Bildiğim birkaç akorla şarkı yazmaya ve söylemeye başladım. İçimde gizli bir sesin olduğunu bilmiyordum.
Hangi isimleri kendi tarzınıza yakın buluyorsunuz?
Şarkı yazarlığı yapan kahramanlarımın çoğu eski günlerden. Leonard Cohen, Townes Van Zandt, Tom T Hall, Bob Dylan...
FARKLI BİÇİMLER
Müziğinizle ilgili “punk, folk ve rock’ı da harmanlıyor” diye bir tabir var. Müzik türünüzü nasıl tanımlarsınız?
Bir müzisyen ve sanatçı olarak, amaç bir ses yaratmaktır. Kendine özgü bir şeye sahip olmak. Kendini bir türe sokmanın aptalca olduğunu düşünüyorum. Birçok farklı biçim alabilir.
Şarkılarınızdan aldığınız geri dönüşlerden memnun musunuz?
Açıkçası, bunu yaşayabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Şarkılarımın yankılanması ve birçok insanın hayatının bir parçası olması beklentilerimin ötesinde.
Müziğe ilk başladığınız yıllarda, şu anki pozisyonunuza gelmeyi hayal ediyor muydunuz? Genç müzisyenlere ya da müzisyen olmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?
Hiç hayalperest olmadım. Dünya çapında bir izleyici beklemiyordum. Hala aklımı başımdan alıyor. Esasen ben şarkı yazarak bir kariyer yaptım, havalı olduğunu düşündüğüm ya da beni duygusal olarak harekete geçiren şarkılar. Benim tavsiyem; takip etme, liderlik et. Dürüst ol. Otantik ol.
Müzisyenler için üzerinde çalıştığı tüm şarkılar değerlidir, ama yine de soralım; “bu benim favorim” dediğiniz bir şarkınız var mı?
Favori bir şarkı seçmek, favori bir çocuğu seçmek gibidir. Herhangi bir gecede öne çıkan ve parıldayan şarkılar vardır. Bununla birlikte, en son çıkan “On The Widows Walk” şarkılarını çalacağım için çok heyecanlıyım.
Son olarak, ”The White Buffalo” sizin sahne adınız. Elbette bu soru size defalarca sorulmuştur. Ancak ismin hikayesini tekrar sizden dinleyebilir miyiz?
Biraz sihir, biraz gizem içeren bir isim istedim. Kendimden daha büyük hissettiren bir isim. Ayrıca benim adım Jacob Smith ve bununla tişört satamazsınız. Yazı tipi ne kadar havalı olursa olsun.