Varol Yaşaroğlu Cumhuriyet'e konuştu: ‘Öğretici ama didaktik değil’
Varol Yaşaroğlu’na “Kral Şakir”in nasıl milyonlarca çocuk tarafından izlendiğini sorduk.
Deniz ÜlkütekinÇocukların sevgilisi “Kral Şakir”in yaratıcısı Varol Yaşaroğlu’nun amacı sırf çocukları eğlendirmek değil. Aynı zamanda onları doğru değerlerle geleceğe hazırlamak için de çalışıyor.
Serinin gösterime giren son filmi “Kral Şakir Devler Uyandı” da yine aynı amaçlarla ve güncel konuları keyifli bir öyküyle bir araya getirerek hazırlanmış. Gerisini kendisinden dinleyelim.
- “Kral Şakir
Devler Uyandı”nın çok ilginç ve güncel bir konusu var. Hem yapay zekâya temas
ediyor hem de bugünlerde çok revaçta olan mistik anlatılarla bunu birleştirerek
bir öykü oluşturuyor.
Konuları seçerken gündemi de takip ediyoruz, yapay zekâ ekip olarak bizim de
gündemimizde olan bir konu. Öte yandan Nemrut Dağı'ndaki heykeller de hep
kartpostallarda gördüğümüz ama pek de ne olduklarını merak etmediğimiz şeyler
aslında. Bir de "Kral Şakir" yurtdışına açıldığı için oralarda
izleyenler de “Tepedeki heykeller neymiş, canlanıyorlar” diye merak etsinler
istedik. İşin kültür kısmı önemli cidden. Kültürel varlıkları vurguladığımız
için bakanlığın da desteği oldu. Ancak öyküde işin belkemiği yine teknoloji.
Bir teknoloji firması yapay zekâ kullanarak elektronik aletleri mobil duruma getiriyor. Sonradan firma sahibinin içine kötü bir güç giriyor ve dünyayı ele geçirmeyi istiyor. Bu açıdan biraz gündeme de işaret eden bir konusu var. Hem teknolojik aletlerin kötüye kullanımı hem de ekran bağımlılığı için güzel bir mesajı var filmin. Tüm "Kral Şakir"lerde de güzel mesajlar var. Hatta BM Kalkınma Programı’nın nitelikli eğitim, sürdürülebilir toplum ve temiz enerji gibi 17 küresel amacı var. "Kral Şakir" onların da dikkatini çekti çünkü biz hemen hemen tüm bu konuları işliyoruz. Ancak hiçbir zaman didaktik çizgi filmler yapmıyoruz.
- Ben de onu soracaktım. “Kral Şakir”in öğretici yönü fazla, mutlaka olumlu bir
mesaj vermeye çalışıyor ama bunu öykünün bağlamından kopuk biçimde yapmıyor.
Anka son dönemlerde hem Batı’da hem de Doğu’da ilgi gören çizgi işler daha
fazla “elini kirletenler” oluyor. Siz bunu tercih etmiyorsunuz.
Bu biraz da benim dünyaya bakışımla alakalı. Bence değerlerin gittikçe yok
olduğu bir dünyayla karşı karşıyayız. Değerler dediğim de merhamet, şefkat ve
sevgi. Bence en önemli değerler de bunlar. Ahlaki veya dini anlamda bir kalıbın
içine sokarak söylemiyorum. Yoksa çocukları manipüle edecek o kadar çok şey var
ki. Çok kolay izletirsiniz ama olay bu olmamalı. Oyunlarda da öyle, çocuğu bir
canavara dönüştürebilecek uyarıcılar yer alıyor. Bu dünya çocuklara kalacak,
sürdürülebilir bir dünyanın temeli de onlar olacak. Onlara kuru kuruya “Yere
çöp atma” demek yerine kaliteli bir macera ve mizahla doğru mesajları
verebilirsek dünya daha güzel bir yer olabilir.
DÜRÜM SEVEN FİL
- Hayvanları konuşturmak çizgi dünyasında çok kullanılmış bir yöntem. “Kral
Şakir”de bu yöntemi kullanırken farkı nerede yarattınız?
Aslında La Fontaine’den beri olan bir yöntem. “Kral Şakir” karakterleri çok
bizden. Türk toplumunda yaşayan bir aile aslında. Dünyanın hiçbir yerinde Adana
dürüm seven bir file rastlayamazsınız. Necati çok bizden, bıyıklı bir fil. Veya
bizde bir ev hanımının davranışı nasılsa Kadriye karakteri de o biçimde. Şakir
de modern Türk çocuğunu temsil ediyor. Hatta hep soruyorlar “Niye ismi Şakir”
diye. Aslında burada bile farkındalık yaratmak istedik. Çünkü günümüzde çok
kullanılan isimleri kullansak bir fark yaratamayacaktık. Şimdi imza gününe
gelenler, “Çocuğuma Şakir ismini verebilirim” diyor.
- Peki karakterlerin özellikleri ile atandıkları hayvanlar arasında bir
bağlantı kurdunuz mu?
“Ormanlar kralı aslan” denir ya, “Kral Şakir” de oradan geliyor. Bize hep şunu
soruyorlar: “Bunlar aslan ailesi, dedeleri Peyami neden kaplumbağa.” Çünkü tam
dediğiniz gibi yaşlı bir adamı kaplumbağa ile daha çok özdeşleştirdik ve “neden
kamlumbağa”yı da sorgulamadık. Bir de şunu öne çıkardık, örneğin Canan,
düşünülmüş bir karakter. BM küresel amaçlarında yer alan toplumsal cinsiyet
eşitliğine yönelik de bir duyarlılığımız var. O yüzden Canan’ın Şakir kadar
baskın olmasını istedik. Şakir karakteri gereği pek üstüne düşünmeden hemen
maceraya atılır ama kardeşi Canan sağduyuyu temsil eder, onun yol göstericiliği
olmadan Şakir de çok bir şey başaramaz.
ÇOCUKLUK DÜŞÜ
- Çizgi film
yapmaya nasıl karar verdiniz?
Çocukluk hayalimdi. Pembe Panter’i izlediğimde “Ben büyüyünce böyle bir şey
yapacağım” dedim. Sonradan İTÜ İnşaat Fakültesi’nde okudum ama bu hayalimden
hiç vazgeçmedim. Gerçekleştirmek istediğim şeyi başaramazsam çok da mutlu
olamayacağına karar verdim.
150 ÜLKEDE
YAYIMLANDI
- "Kral
Şakir"in öyküsü uluslararası kodlarla uyuşuyor mu?
Kesinlikle. Şu anda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 26 ülke ve sekiz ayrı lehçede
yayımlanıyor. Pandemi döneminde bir filmimizi Disney+’a verdik. 150 ülkede
yayımlandı ve Orijinal film olarak Disney tarihinde bir ilkti. Düşünün bir
animasyon devi yerel bir içeriği alıp dünya ölçeğinde yayımlama kararı alıyor.
Fil Necati’yi Japonca veya Almanca konuşurken görmüşlüğüm var ya, o yüzden içim
çok rahat. Bu yıl Türk dizilerini dünyaya pazarlayan yerli firmalarla
anlaşmalar yapıyoruz. Onlar da dizileri şimdi bütün dünyada dolaştırmaya
başlayacaklar. Ben dünya çocuklarının "Kral Şakir" izlerken
yabancılık çekeceklerini düşünmüyorum.
‘GÜCÜMÜZ
ANLATIMIZDA’
- "Kral
Şakir"in zamanla teknik anlamda da geliştiğini görüyoruz. Bunun nedeni
yeni teknolojilere erişiminizin artması mı?
Bu film tekniğimizin en üst seviyeye ulaştığı filmdi. Ses ve müzik anlamında da
çok ince ayarlanmış bir film var karşınızda. Aslında "Kral Şakir"i
yapabilmemizin en büyük nedeni teknolojiyi iyi kullanabilmemiz. Tabletlerle
çizim yapmayı öğrenmeseydik çizgi film yapabilmemiz çok mümkün değildi. Çünkü
çok pahalı bir teknoloji. Ben çok mükemmeliyetçi değilim, öyle bir tarafım var
ama aşırısının da böyle girişimlere zarar verdiğini düşünüyorum. “Grafi 2000”
ilk kurulduğunda çok basit animasyonlar yapıyorduk. Sadece ağızlar oynuyor, yan
yan hareket eden tipler... Ancak o kadar güzel içerik vardı ki anlatım
biçimimiz onun gücüydü. "Kral Şakir"deki çıkış noktamız da bu.
İstersek çöp adamla animasyon yapalım ama senaryomuz düzgün, mizahımız kuvvetli
olsun. Yurtdışındaki gibi bütçeler olmadığı için en uygun çözümü bulup
ilerledik. İyi ki de öyle yapmışız. Her sinema filmimiz üzerine bütçe katarak
büyüyor. Biz de bunu filme yatırıyoruz.