‘Unutulmaktan hiç korkmadım’

Ekranların unutulmaz isimlerinden Aydan Şener yaşamı ile ilgili merak ettiğimiz soruları yanıtladı

Deniz Ülkütekin

1980’li yıllarda küçük yaşta başladığı kariyerinde rol verdiği karakterlerle ülkemizin ortak belleğinde önemli yer tutan isimlerden birisi Aydan Şener. Bu yüzden de söyledikleri ve yaptıkları dikkat çekiyor. Deniz Ertem Aydoğar ile birlikte imza attıkları, “Anayurt Kitap” etiketi ile çıkan “Kadına Dair” kitabında yaşam deneyimlerini okuyuculara aktaran Şener ile yaşamı üzerine keyifli bir sohbet yaptık.

- "Kadına Dair"de yanıtladığınız sorularla deneyimlerinizi aktarıyorsunuz. Peki kime ve neden ulaşmaya çalışıyorsunuz?

Tabii ki herkese ulaşmaya çalışıyorum ama önceliğim kadınlar elbette. Kadınların çok fedakâr olduklarını, önceliklerinin aileleri, işleri ve çocukları olduğunu biliyorum ve bunun bir yanlış olduğunun farkındayım. Kadınlar kendilerine de gerekli değeri vermeli, saygıyı ve sevgiyi göstermeli. Amacım deneyimlerimi, yaptıklarımı ve yapamadıklarımı paylaşmak ve okura hayata davranış biçimleriyle ilgili seçenekler sunabilmek.

- 80'li yıllarda Türkiye'nin en tanınmış kadınlarından biriydiniz. O yıllarda "Bir gün gelir unutulurum" endişesi yaşıyor muydunuz?

Unutulmak korkusunu hiç yaşamadım. Tek endişem ve isteğim, seyircinin beni konumlandırdığı yeri hak etmek, onlara mahcup olmamak, sevgisini tüketmemek oldu. Çok şükür ki annelerinin kızları, babalarının oğulları da beni izlemeye ve desteklemeye devam ediyorlar. Kitabın bir amacı da buydu. 80’lerden beri nereden baksanız 40 yıldır, bitmeyen ve kopmayan, sürekli demlenen bir ilişkimiz var seyircimle. O yüzden unutulmaktan asla korkmuyorum. 

- Aşkın bazen bir kadının gözünün önünde olanları görmesine engel olduğunu söylüyorsunuz. Peki siz aşkı nasıl yaşıyorsunuz? 

Aşkı içimden geldiği gibi ve dolu dolu yaşıyorum. Tadını çıkara çıkara… Ama kapalı bir alanda olmayı tercih ediyorum. Göz önünde yaşamayı sevmiyorum. 

- Evlilik insan doğasına uygun değil demiştiniz, hâlâ öyle düşünüyor musunuz?

Evet, hâlâ aynı şeyi düşünüyorum...

FERİDE İÇİN JÜRİ

- Bugün "Çalıkuşu" yeniden çekilecek olsa (Bir kere çekilmişti ama) ve Feride'yi oynayacak kişiyi siz seçecek olsanız kimin oynamasını isterdiniz?

Bu zor bir soru… Yine ben oynayabilirim. (Gülüyor) Bu konuyla ilgili bir yarışma yapılmasını önerebilirim belki. Benden önce çok kıymetli Türkan Şoray oynadı. Sonra ben oynadım, benim için zor bir sınavdı. Benden sonra ise Fahriye Evcen oynadı. Belki bir yarışma düzenlenirse, biz eski Çalıkuşu “Feride”leri jüri olur birlikte seçeriz.

- Sizce Feride ve "Çalıkuşu" neden bu kadar çok sevildi?

Reşat Nuri Güntekin’in Feride’si çok önemli bir karakter. Gerçek bir vatansever, bilgilerini, görgüsünü çocuklarla paylaşmak isteyen bir kahraman aslında. Herkes kendi olmak istediği kahramanı çok seviyor bence ve herkesin içinde gizli bir Feride olma arzusu var. Bence o yüzden çok sevildi.

KIZIM BENİM SIRDAŞIM

- Kitapta "Güzelliğimiz de çocukluğumuzda yaralarımız da" diyorsunuz. Peki siz kızınızı yetiştirirken ebeveynlerinizin yaptığı hangi hatalardan kaçınmaya çalıştınız?

Çocukluğumuzun anavatanımız olduğunu bütün dünya kabul ediyor. Annem benim için anneydi. Duvarları vardı. Benim için en iyisini isterdi ama ondan çekindiğim çok olurdu. Kızımla ilişkimde anneliğime, arkadaşlığı ve dert yoldaşlığını da ekledim. Ecem’le hep gurur duydum. O benim sadece kızım değil sırdaşım, arkadaşım, akıl danıştığım en yakın dostum. Ben de onun için öyleyim. Bunun doğru olduğunu düşünüyor ve bütün anne babalara bunu tavsiye ediyorum.

- Kızınız "Kadına Dair" hakkında ne düşündü? Bilmediği yönlerinizle karşılaştı mı?

Ecem ile henüz bunu uzun uzun konuşmadık. Ben de onun bana yorum yapmasını sabırsızlıkla bekliyorum. Ancak hemen okuduğunu, çok sevdiğini ve bu kitabı başucu kitabı yapacağını söyledi. Bundan büyük bir armağan olamaz benim için. 

UYUTMAK DEĞİL ÖLDÜRMEK!

- Hayvanları çok seven biri olarak onların canına kast eden girişimlere karşı ne söylersiniz?

Yıllarca kediden korktum, uzak duruyordum dokunamıyordum ama sonra bunu yendim. Şimdi hem evimde hem bahçemde baktığım yirmi küsür kedim ve köpeklerim var. Her birinin adını bilirim, ihtiyaçlarını takip ederim. Bu kadar sevgi dolu bu kadar çıkarsız canlıları “uyutmak” gibi masum bir sözcükle algımızla oynayarak öldürme fikrini aklım almıyor. İsyan ediyorum, sesimi çıkarıyorum ve elimden ne gelirse durmadan da yapacağım. Bu uyutma söylemlerinin gaflet anında söylendiğine inanmak isterim aksi korkunç ve insanlık dışı bence. İnsanlık dışı bu davranışlar ve düşünceler için o canileri en şiddetli şekilde kınıyorum.

ÜÇ KELİME İLE...

- Sizce Aydan Şener dışardan nasıl görünüyor? Üç kelime ile tanımlar mısınız?

Mesafeli, disiplinli ama işinde de çok seçici. 

- Peki siz Aydan Şener'i nasıl görüyorsunuz. Yine üç kelime ile...

Dolu dolu yaşayan, mutlu, huzurlu bir insan olarak görüyorum. 

MÜZİKLER VE KİTAPLAR

- En son dinlediğiniz şarkılar nedir?

Lara Fabian’ı çok severim ve sık sık dinlerim. Sürekli Lara Fabian ve Andrea Bocelli dinliyorum. Nilüfer’in “Çok Uzaklarda” şarkısını hep dinliyorum. Bende yalnızlık, bekleme, kavuşamama, ufak bir üşüme duygusu uyandırıyor. Ancak sonunda illa ki umut var. Çok seviyorum bu şarkıyı. 

- Son okuduklarınız içinde okuyucularımıza önerebileceğiniz kitaplar var mı?

Ayşe Kulin’in ‘’4 Gün 3 Gece’’ kitabını okuyorum şu an. Öncesinde Joseph Murphy’nin “Bilinçaltının Gücü” kitabını okudum. Çok etkileyiciydi. Ve Osman Balcıgil’in her kitabını öneririm ama son kitabı ‘’Yağmur Çiseliyor’’ mutlaka okunmalı.

‘OSMAN SEDEN İKİNCİ BABAM GİBİYDİ’

- Çok küçük yaşta tanındınız. Sizin gibi ünlü olup ardından maddi ve manevi anlamda zorluk yaşayan çok sayıda meslektaşınız var. Siz o yıllarda kariyerini nasıl yönettiniz? Meslektaşlarınıza bu konuda ne tavsiye verirsiniz?

Evet ben genç yaşta tanınır olmaya başladım. Çok genç yaşta evlendim ve anne oldum. İnsanın bir ailesinin olması arkasında büyük bir güç ama bunun yanı sıra yönetmen Osman Seden arkamda koca bir ulu çınar gibi durdu, benim ikinci babam gibi oldu. O yüzden kendimi hep çok şanslı hissettim. Annem ve babam da hep yanımdaydı. Meslektaşlarıma herhangi bir öğüt verecek kadar bilge değilim ancak çok çalışmanın ve işini sevmenin her meslekte olduğu gibi bu meslekte de önemli olduğunu düşünüyorum.

‘YILMAYIN, SUSMAYIN’

- Takip edebildiğim kadarıyla sosyal konularda hep çok doğru yerde duruyorsunuz. Gençlere ne önerirsiniz?

Ben haksızlığa hiç tahammül edemiyorum, bana yapılmasına da gerek yok o haksızlığa ses çıkarmam için. Hayata böyle bir bakışım olduğu için de sosyal konularda yapılan her haksızlığa gücüm yettikçe sesimi çıkarıyorum, fikrimi söylüyorum. Günümüzde maalesef umutsuzluk çok fazla. Bu yüzden bence pek çok kişi "Ben söylesem ne olur, ben desem de bir şey değişmez zaten," diyerek susuyor. Halbuki haksızlığa karşı durmak, sosyal konularda mutlaka bir fikrinin olması önce kişinin kendisine iyi geliyor. Ardında da tabii ki topluma. Gençlere önerim de haksızlık karşısında yılmasınlar, umutsuzluğa kapılmasınlar. Sistem bizleri kendi sessiz dünyamıza kapamaya çalışsa da birlik olup fikrimizi özgürce söylemeli, haksızlığa karşı durmalıyız. Ve en önemlisi de çözüm düşünüp, yapıcı adımlar atmak için durmadan çabalamalıyız.

‘KENDİMİ DİNLERİM’

- Sıkıntılarınızı içinize mi atarsınız yoksa çevrenize yansıtır mısınız?

Çoğu zaman içime atarım. Ancak çok yakın dostlarımla paylaştığım olur elbette. Çözüm konusunda kendi düşüncelerime daha fazla kulak veririm. Çünkü verdiğim kararların sonuçlarından ben sorumlu olmalıyım.

İNANÇ ÇOK ÖNEMLİ

- Ruhani ve manevi anlamda güçlü bir iç dünyanız olduğunu düşünüyorum. Bunu nasıl sağlıyorsunuz?

İnanç benim için çok kıymetli. İyiye, doğruya, güzele, gerçeğe ve Tanrı’ya inancım tam. Adalet duygusu ve vicdan duygusu vazgeçilmeziniz olunca, insanın manevi yanı güçlü oluyor. Bu değerlerimle örtüşen dostluklar ve ilişkiler kurmaya, bunları sürekli var etmeye çalışıyorum.