Ünlü kırmızı halı sorunu
Oscar ödüllerinde kırmızı halıda gördüğümüz tasarımlar, giysinin artık güzel görünmeye hizmet etmediğinin altını bir kez daha çizdi.
Türkü ŞahinGeçen hafta 96. kez yapılan Akademi Ödülleri töreninden bu yana WhatsApp toplulukları ve Instagram’dan kırmızı halıdaki hangi elbiseyi daha çok beğendiğim soruluyor. Bir moda tasarımcısı ve öğretim görevlisi olarak moda kuramıyla yakından ilgileniyorum ancak bu eleştiriyi yapmak benim için de zor. Elimizde moda ile ilgili yüzlerce yayın olmasına karşın iyi stilin ne olduğuna ilişkin yol gösterici bilimsel pek bir metin yok.
Üstüne fikir yürütülmeyen bir konuda,
kaynaksız, temelsiz eleştiri olur mu? Sorun da tam burada başlıyor. Bu
temelsizlik, Hollywood’un ünlü stil danışmanlarının çalışmalarının da moda
devlerinin koleksiyonlarını aktörlere giydirerek her iki tarafı da tanıtmaya
hizmet etmenin ötesine geçememelerine neden oluyor. Bu yüzden geçtiğimiz
haftaki törende giyilenleri tek tek değerlendirmek yerine genel olarak bu tür
şovların nasıl yorumlanabileceğiyle ilgili yol gösterici birkaç cümle
toparlamak daha işe yarar göründü bana.
BEDENİ KÖLELEŞTİREN TASARIMLAR
Öncelikle farklı yaratıcı disiplinlerin her geçen gün bulanıklaşan sınırları 1980'lerden itibaren moda defilelerini de birer performans alanına dönüştürdü. Birçok tasarımcı bedeni ve giysiyi örtünmek, toplumla kaynaşmak ya da geleneksel anlamda şık görünmek gibi işlevlerle yüklemekten çok bir sanatsal ifade alanı olarak kullanmaya başlayalı 40 yılı geçiyor.
Bu koleksiyonların bazıları insan anatomisiyle uyumsuz, amorf parçalar da sergiliyorlar. İlk başlarda bu defileler yenilikçi ve anlamlıydı. Çünkü yaşadığımız çağda güzelliğin, estetiğin, bedenin nasıl ele alındığını sorguluyor ve sergiliyorlardı. Bu açıdan değerlendirildiğinde ürkmek, ya da deli saçması demek yerine anlam verilmeyi hak eden yaratıcı çalışmalardı bu ekolün öncüleri. Ancak giysi beden ilişkisini yapıbozuma uğratan bu tasarımlar, “haute couture”ün kişiye özel dikilen yani ilk bakışta bir kişiye yakışması amaçlanan tasarımlarıyla çelişmekte. Gövdeyi, kafayı, uzuvları, daha önce hiç görülmemiş bir nesneye benzeten, yaratıcılık yarıştırmak için bedeni adeta köleleştiren bir giysi tasarımı anlayışı sanatsal bir ifade alanı olarak kullanılan moda şovlarından yaşamın içine yayıldı.
Oysaki insanın en yalın haliyle güzel, sıhhatli, arzulanır görünmek istediği durumlar hep oldu ve olmaya devam edecek. Akademi Ödülleri de bunlardan biri. Aktörlerin iddialı ya da garip bir tasarım giyecek cesarette olmaları kadar çoğu kez bütüncül bir zarafete sahip görünmesi beklenen günlerin başında geliyor bu tür etkinlikler. Bugün ise sıradan izleyicinin dedikodu için magazin sayfalarını açtığında aradığı ve yokluğunun farkına vardığı geleneksel bir estetiği ne kadar yitirdiğimizi görüyoruz.
Bu
yüzden ben en çok, bir moda tasarımcısı olduğum için işi benim daha iyi bilmemi
bekleyen, alan dışı okuyucunun gözüne güveniyorum. “Kadının kafası bu giysi
içinde kocaman görünüyor, bu ceket adamın kollarını kısacık” göstermiş derken
yaşadığınız şaşkınlık duygusu tahminen karşısındaki kişiyi baştan ayağa,
yorulmadan inceleyebilmek isteyen herkesi kapsayan, evrensel, hatta evrimsel
bir yorum olacaktır.
İncelediğiniz bir kişinin tüm bedenine, yüzüne bakmanızı engelleyen bir ayrıntı ki bu herhangi bir şey olabilir, kırmızı halıda boy gösterirken güzel görünme işlevinin önüne geçmekte çoğu kez. Tasarımcılar tasarladıkları ürünlerin tanıtımı ile uğraşırken bu önemli meseleyi atlıyorlar. İşin mutfağında çalıştığım için bana güveniyor ve soruyorsanız eğer, kim en güzel ben size bizlerden daha çok güvendiğimi söylemek isterim.