Ulus devlete giden yol

Tüm Türkiye halkı bir yasa ile eşitlik ilkesinde birleşti ve yurttaşlık haklarını aldı.

Prof. Dr. Şaduman Halıcı

Evet, Türkiye Cumhuriyeti yalnızca bir yasa ile ülkede hukuk birliğini, ulusunun bütünlüğünü sağlamış, ulus devlet düşüncesini uygulamaya dökmüştür. Üstelik bu yönde ilk adımlar yasa henüz kabul edilmeden atılmıştır. Nasıl mı?

Lozan Barış Antlaşması kapitülasyon devrine son vermiştir. Ama antlaşmanın 42. maddesi Türkiye’de yaşayan ve Müslüman olmayan azınlıkların aile ya da kişi haklarını korumalarına, geleneklerine göre sürdürmelerine olanak tanımaktadır.

Neden mi? Çünkü Türkiye o günlerde laik değildir. Laik olmadığı için hukuk birliği yoktur. Örneğin bir Müslüman nasıl imamın önderliğinde evlilik birliğini kuruyorsa Müslüman olmayanların da kendi dinsel önderleri huzurunda evlenmesi hak olarak görülmüştür. Bu hak ise adli kapitülasyonların devamına neden olmuştur.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti kararlıdır. Bundan tam 97 yıl önce ülkede hukuk birliğini sağlayacak yasaları hazırlamak üzere komisyonlarını kurar. Yöntemi, çağdaş dünyanın benimsediği yasaları Türkçeye çevirmek, çevirirken Türk ulusunun gereksinimlerini dikkate alarak kimi eklemeler yapmaktır.

İşte bu yasalardan biri de Türk Medeni Yasası’dır. İsviçre yasası esas alınır. Çünkü Avrupa’nın “en genç”, “demokratik” ve “halkçı” yasasıdır. İlgili komisyon eylül ayında kurulur ve çalışmalarına başlar. Çalışma daha bir ayını doldurmadan ulus devlete yürüyüşün ilk adımı atılır.

97 yıl önce, 8 Ekim 1925’te İstanbul’daki Musevi ruhani başkanları toplanırlar. Lozan Antlaşması’nda azınlıkların korunmasıyla ilgili hükümlerin kendileri için tanıdığı haklardan vazgeçtiklerini bir dilekçe ile Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’a sunarlar. Devamı gelir…

23 Ekim 1925’te Protestan azınlık önderleri yaptıkları toplantı sonrasında Lozan’ın kendilerine verdiği haklardan vazgeçtiklerini bildirirler. Dilekçeleri Cumhuriyeti yüceltmekte, Cumhuriyetle mesut bir dönemin açıldığını vurgulamaktadır. Hukukun dinden arındırıldığına, kabul edilmesi düşünülen medeni yasanın Türk yurttaşları için eşit hükümler benimsediğine dikkat çekerler. Türk yurttaşı olarak yeni yasa hükümlerine tabi olmak istediklerini belirtirler.

O yıl Türk-Yunan ilişkileri gergindir. Doğuda Musul siyasi boğuşması sürerken önce “Patrikhane” sonra Türk-Rum nüfus değişimi sorunu Türk-Yunan ilişkilerini germiştir. Ama Türkiye’de yaşayan Ortodoks Rum vatandaşlarımız 27 Kasım 1925’te birlik mesajını yayınlar.

TBMM 17 Şubat 1926’da Türk Medeni Yasası’nı görüşür ve oybirliği ile kabul eder. 19 Nisan 1926’da ise Katolik Ermeni vatandaşlarımız toplanırlar. Onlar da Türk toplumu içinde Türk yasalarıyla yaşamak istediklerini dillendirirler.

Laik olduğu için tüm yurttaşlar için eşit haklar dizgesi oluşturan Türk Medeni Yasası 1924 Anayasası’nın yurttaşlık tanımını da uygulamaya döker: Türkiye halkına din ve ırk farkı olmaksızın, yurttaşlık itibarı ile Türk denir.

Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt; Musevi, Rum ve Ermeni yurttaşlarımızın “feragatname”lerini 13 Mayıs 1926’da “Mahzarlar Mecmuası” adı ile yayınlar. Mahmut Esat 21 Mayıs’ta basına verdiği demeçte şöyle der:

“Bakanlığımız saltanat devrinden kalan böyle değersiz bir geleneğin nihayete ermesini ve devlet kanunlarında birliğin tesis etmiş olmasını memnuniyetle kaydeder”

Masalda vurgulandığı gibi avcıya yem olmamak için birlik olmak gerek: Birlikten kuvvet doğar.