Türkiye'nin blues atağı
Blues Attack ilk albümü Bringing Down The House ile ABD‘de ses getirdi.
Deniz ÜlkütekinGeçtiğimiz günler Türkiye'nin müzik tarihinde çok önemli bir gelişmeye sahne oldu. Bir çoklarınızın haberdar olmadığı bu gelişmeyıllardır İstanbul sahnelerinin en bilinen blues icracılarından olan Blues Attack grubunun ilk albümü Bringing Down The House'un blues camiasının en çok takip edilen Rock and Blues Muse internet sitesi tarafından yılın en iyi 20 albüm listesine aday gösterilmesiydi.
The Original Blues Brothers Band'ın
Grammy adayı olmuş solisti Rob Paparozzi tarafından da "özgün
şarkılar, güçlü vokal ve gitar performanslarını güzel bir
şekilde sergilerken, bin bir çeşit 'groove' sizi hiç oturmadan
dans ettirecek" sözleriyle takdir edilen grubun üyelerinden
Güray Oskay, Tarkan Mumkule ve Hasan Ali Polat'le keyifli bir
söyleşi yaptık.
İstanbul'da kendi halinde blues
yapan beş adam bu devirde nasıl bir araya gelir de çok ses getiren
bir blues albümü yapar?
Güray Oskay: Tam olarak kendi
halinde müzik yapan adamlarız diyemeyiz. Gruptaki herkesin farklı
kombinasyonlar halinde tanışıklığı çok eskilere dayanıyor.
Herkesin herkesle çalmışlığı var. Kimi eşleşmelerde bu yirmi,
yirmi beş yılları buluyor hatta.
Tarkan Mumkule:
Gruptaki her bireyin kendine ait kişisel deneyimlerinin
zenginliğinin yanı sıra, çok uzun süre birlikte çalmaktan
kaynaklanan keskin bir “ensemble” ve bireysel tecrübelerin
müzikal birleşimi söz konusu. Böyle olunca zaten yapamayacağınız
tasarım yoktur.
G. Oskay: Aynen! Albüm de, baştan
konmuş bir hedef bir proje değil de, sağlam ve köklü bir
oluşumun doğal sonucu olarak ortaya çıkınca, kaçınılmaz
olarak daha güçlü bir şey çıkıyor galiba ortaya.
Blues denilince insanların kulağına bir müzik çalınıyor, ama
elbette blues müzik bundan çok daha fazlası, kendi içinde çok
fazla dönem, ekol ve alt dal barındırıyor. Blues Attack'ın
başarısının bir kısmı da farklı ekoller arasında başarılı
bir şekilde dolaşırken kendi sound'unu yaratma kabiliyetinden
geliyor sanırım. Siz müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
T.
Mumkale: Müzik aslında konuşmanın dolaylı, duyguyu aktarmanın
ise dolaysız yolu. Bildiğimiz kelime sayısı ve cümle kurma
tecrübesinden daha fazla anlatım söz konusu değildir. Bir şeyi
iyi anlatmak için bu iki unsurun kendi içindeki zenginliğinin
yansıra, doğru harmanlanması mutlak şart.
G. Oskay:
Sadece müzikal dağarcığı kastetmiyorsun, değil mi?
T.
Mumkale: Tabii! Hayatın çok değişik alanlarından ve kişisel
uğraşlardan da içeriye doğru akan tecrübe ve kazanımları
kastediyorum. Yani sadece müzik çalışarak iyi müzisyen olunması
neredeyse olanaksız. Başka tecrübeler de gerekir; ve anlatılan
hikayeler bu tecrübelerin tezahürü. Tüm bu birikim ve unsurları
grupça cebinizden birlikte çıkarıp işlemeye başladığınızda
kendinize ait bir sound’un ortaya çıkması kaçınılmaz.
G.
Oskay: Sanırım soru biraz da müzikal alt-türlerle ilişkimiz
üzerine. Blues’un bir çok çağdaş müzik türünün kapsayıcı
üst-türü olduğunu düşünüyorum. Hep -kategorisine bakmadan-
sevdiği şeyi çalan bir grup olduk. Yaptığımız her şey elbet
bir ucundan blues’a bağlı. Çaldığımız şeylerin bir ortak
paydası bu, bir diğeri de sağlam bir "groove" temeline
oturtma çabamız. Bunlar bir araya gelince Blues Attack sound’u
dediğimiz şey oluşuyor.
Bringing Down The House
albümüne gelelim isterseniz. Albüm çıkamaya nasıl karar
verdiniz? Üretim süreci nasıl geçti? Müzikal anlamda nelere
karar vermeniz gerekiyordu?
G. Oskay: Kendi müziğimizi
yapmak, oldum olası aramızda bahsi geçen bir konuydu ama hiç
fırsat bulup da kolları sıvayamamıştık. Ne zaman ki pandemi
yüzünden canlı müzik hayatı durdu ve eve kapandık, bu vakti
üreterek değerlendirmek fikri, hepimize çok iyi geldi. Hızla
birbirimize bazı fikirler kaydedip yollamaya başladık. Özellikle
Tarkan’dan fikir yağdığını söylemek lazım. Bunlar bir araya
geldi, üstü üste bindi, kesildi biçildi. Bir bakmışız beşinci
haftada elimizde kaydedilmeye hazır on iki şarkı var.
Hasan
Ali Polat: Açıkçası benim ilk albüm kaydımdı.Her anlamda çok
öğretici bir deneyim oldu. Tüm grup arkadaşlarım da bana çok
destek oldu bu süreçte.
Albüm, Rock and Blues Muse
internet sitesi tarafından yılın en iyi 20 albüm listesine aday
gösterildi. Bu gelişmenin ve Rock and Blues Muse'un blues camiası
için önemini anlatabilir misiniz?
G. Oskay: Evet bu
olay, albümün çıkışı sonrası bizi en mutlu eden şeylerden
biriydi. Rock and Blues Muse, Amerika’nın önde gelen blues-rock
ortamlarından biri. Internet çağı sağ olsun, diğerleri gibi
onlara da bir basın bülteni ile albümümüzün çıkışını
duyurduk. Ne mutlu ki, Martine Ehrenclou -sitenin editörü- henüz
ilk haftası dolmadan, albümden övgüyle bahsettiği bir inceleme
yazısı yayınladı. Birkaç gün sonra da bir eposta ile 2021’in
en iyi yirmi albümü listesine aday olduğumuzu öğrendik. Aday
listesi dev isimlerden oluşuyor. Sadece onlarla anılmak bile onur.
Henüz ilk yirmi açıklanmadı, bu röportaj yayınlandığında
açıklanmış olacak. Ama her durumda, hem R&BM editörlerine,
hem de bize oy veren herkese çok teşekkür ederiz.
Grup olarak müzikteki ilham kaynaklarınız kimler?
H. A.
Polat: Albüm öncesinde canlı müzik yaparken de çok farklı
türlerden şarkıları kendi tarzımıza göre yorumlayarak
çalıyorduk. Bu tecrübe bir anlamda kendini albümde de
hissettirdi, yani bizi daha önce canlı olarak dinlemiş olan
izleyicilerin albümdeki sound'u tanıdık bulacaklarını
düşünüyorum.
G. Oskay: Ali’nin dediği doğru. İlham
kaynağı diyeceğimiz isimler, zaten sahnede de şarkılarını
çaldığımız ve bizi derinden etkilemiş müzisyenler. Liste
elbette çok uzun ama birkaç isim vereceksek son zamanlarda epeyce
The Meters çalıyoruz. Allman Brothers’a da düşkünüz biraz.
Kesin olan bir şey var, Bringing Down The House albümü Türk blues
tarihi açısından belirleyici bir kilometre taşı olacak. Bu
yüzden bugüne kadar Türkiye'de blues müziğe katkıda bulunmuş
önemli isimlerden bahsetmenin de güzel olacağını
düşünüyorum...
G. Oskay: Çok teşekkürler! Henüz
her şey çok taze. Zaman geçtikçe kendine sağlam bir yer
bulacağını umuyoruz albümün. Blues, Türkiye’de çok uzun
süredir ve oldukça iyi icra edilen bir tür. Ancak aynı derecede
yoğun üretimin olduğu bir alan değil. Bildiğimiz anlamda blues
ve blues-rock için en önemli gelişmenin Yavuz Çetin’in ilk
albümü olduğunu söyleyebiliriz herhalde. Moe Joe’nun yıllar
önce çıkardığı gerçek bir "Chicago blues" albümü
var. Yakın zamandan da, bizim albümümüzde de vokal yapan
Göksenin’i anmak lazım. Women’s Blues isimli harika bir albüm
yayınladı geçen sene.