Türkiye’den Avusturya’ya uzanan notalar

Tuşların Arasında Bir Yaşam: Nazlı Hacıalioğlu ile Müzik üzerine Bir Yolculuk...

Güven Baykan

Müzik, evrensel bir dil ve duyguların en saf haliyle ifadesidir. Sanatın gücü de yalnızca sahne ışıkları altında parlamakla kalmaz, aynı zamanda gelecek nesillere aktarılan bilgi ve deneyimlerle de yaşar. Nazlı Hacıalioğlu da yaptıklarıyla müziğin sadece bir performans sanatı değil aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu gösteriyor.

Bu röportajda, piyanonun sihirli tuşları aracılığıyla duygularını dünyaya aktaran Nazlı Hacıalioğlu’nun, müzikle dolu yolculuğuna tanık olacağız. Anavatanı Türkiye’den, Avusturya’nın tarihi salonlarına uzanan bu serüven onun hem bir insan hem de bir müzisyen olarak evrimini anlatıyor. Müzikal başarılar, eğitim süreci, uluslararası esin kaynakları üzerine samimi bir sohbetle, sanatın derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

- Piyano çalmaya başladığınız ilk günlerden bugüne kadar olan müzikal yolculuğunuzda sizi en çok etkileyen anlar nelerdi?

Piyano çalmaya başladığım ilk günlerden bugüne dek müzikal yolculuğumda beni en çok etkileyen anlar hem kişisel hem de profesyonel gelişimime katkıda bulunan olaylardı. Bratislava’daki Zichy Sarayı’nda Avrupa Birliği Başkanlığı ve Bratislava Belediyesi’nin düzenlediği konserde ünlü kontrabas sanatçısı Roman Patkolo ile sahne almak sanatımın evrenselliğini ve müziğin birleştirici gücünü derinden hissettiğim bir andı. Tarihi sarayın dokusu, oradaki piyano ve seyircilerin sıcaklığı, performansımı daha da anlamlı kıldı. Ancak Trabzonspor’un şampiyonluğu kutlamalarında stadyumun ortasında piyano çalmak, benim için tarif edilemez bir heyecan ve gurur kaynağıydı. Bu deneyimler, sanatımı icra ederken duygusal derinliğimi ve sahne üzerindeki varlığımı şekillendirdi.

EĞİTİMİN SANATTAKİ ÖNEMİ

- Bilkent Üniversitesi’ndeki eğitiminiz ve sonrasında Avusturya’da aldığınız öğretim, sanatınızı icra etme biçiminizi nasıl etkiledi?

İkisi de sanatımı icra etme biçimimi köklü bir şekilde etkiledi. Değerli hocalarımın rehberliğinde, her ay Avusturya’nın farklı kentlerinde konser salonlarında sahne almanın zorunlu olduğu bir eğitim süreci geçirdim. Bu, sahne tecrübemi artırarak repertuvarımı genişletmemi ve performans becerilerimi geliştirmemi sağladı. Küçük yaşta sahne deneyimi kazanmak sanatımı daha özgüvenli ve etkili bir şekilde sunmama yardımcı oldu.

- Avusturya ve Türkiye’de verdiğiniz konserler ve aldığınız ödüller, uluslararası arenada bir sanatçı olarak sizi nasıl konumlandırdı? Bu başarıların kariyerinize etkisi ne oldu?

Bu başarılar, Stiftung Mozarteum Salzburg’un Türkiye direktörü olmama ve Salzburg Mozarteum binasında adımın yer almasına vesile oldu. Bu hem kişisel bir onur hem de uluslararası bir sanatçı olarak kariyerimin bir dönüm noktasıydı.

- Müziğinizde sizin esin kaynağınız olan ve motive eden etkenler nelerdir?

Müziğimdeki ilham kaynaklarım, çaldığım eserlerin bestecilerinin yaşadığı dönemler ve bu eserlerin yazıldığı bağlamlar oluyor. Her performans öncesinde eserin tarihini ve bestecinin niyetini araştırarak eseri daha iyi anlamaya ve yorumlamaya çalışıyorum. Bu süreç sanatımı icra ederken kendimi ifade etme biçimimde önemli bir rol oynuyor.

TÜRKİYE’DE OKUL AÇACAK

- Kariyerinizdeki gelecek adımlar nelerdir? Öğretmenlik ve sahne performanslarınızın yanı sıra, müzik dünyasına katkıda bulunmak için başka hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?

Mozarteum Türkiye temsilcisi olarak önümüzdeki dönemde Türkiye genelinde düzenleyeceğim masterclass’lar ve konserlerle müzik eğitimine katkıda bulunmayı hedefliyorum. Ayrıca Mozarteum Türkiye Okulu’nu açarak, öğrencilere kaliteli bir eğitim sunmayı ve onları her yıl Salzburg’un büyülü salonunda konser vermeye hazırlamayı amaçlıyorum.