Türkiye plastik çöplüğü değil!

Gelişmiş ekonomiye sahip ülkeler Türkiye'yi plastik çöplüğü olarak kullanıyor.

Ayça Ceylan

İnsan yapımı üretimlerin içinde en çok dikkat çeken maddelerden biri şüphesiz ki plastik. Bilgisayarlardan pantolonunuzun düğmesine, arabanızın direksiyonundan mama sandalyesine, diş fırçalarından su borularına kadar endüstriler üstü bir özerlik edinmiş. Haliyle böyle bir statüsü olunca tarih sahnesinde binlerce yıllık bir geçmiş bekliyor olabilirsiniz. Şimdi derin bir nefes alın, çünkü hayatlarımızı sıkıştıran plastik 19. yüzyılın ikinci yarısından beri bizlerle olan bir polimer. Yaklaşık olarak 150 yıl içerisinde içimiz dışımız plastik oldu. Mübalağa yapmıyorum plastik sadece kullandığımız eşyalarla değil içimizde de mikroplastikler ile mevcut. Deniz canlıların için ölümcül olan mikroplastikler insan türü için de tehlikeli. Mikroplastikler; 5 mm ile 1 mikrometre arasındaki boyutlara sahiptir. Pet şişelerden ambalajlardan tekstil ürünlerinden kısaca plastik olan her bir maddeden gelen minik sentetik parçacıklardır. Havayla, yiyeceklerle, suyla vücudumuza sızarlar. 

John Wesley Hyatt tarafından, mikrodan makroya niceliksel bir geçiş yapıp bilardo toplarının fil dişinden yapılmasına karşın bir çözüm aranırken, 1869’da ilk sentetik plastik olan selüloit keşfedildi. Reklamlar aracılığıyla doğanın kurtarıcısı olarak arz edilen selüloit sayesinde fil ve kaplumbağa avcılığı da azalacaktı. Minik bir parantez, insan tüketim hızını dert edinmek yerine alternatif malzeme arayışına girmeyi tercih ederken, kısa vadeli çözümlerin uzun vadedeki etkilerini pek de düşünmek istemez. Bazı insanların istismar hali türler ötesidir. Leo Baekeland da ilk tam sentetik plastik olan Bakalit'i elektrik yalıtkanı olarak kullanılan doğal madde yerine sentetik bir madde ararken 1907'de icat etti. Hem yalıtkan olup hem ısıya dayanaklı olması ile seri üretim için muazzam bir maddeye karşılık geliyordu. Seri üretim denildiğinde sadece insanların direk kullandığı metaların üretimi değil savaş makinaları da akla gelmeli. İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’deki plastik üretimi yüzde 300 artmış. Savaşın sonlanması ile de artış ivmesini sürdüren plastik tasarım ve sanat sektöründeki yerini de aldı. Plastiğin büyüsü pratik vaatler ile yoluna devam ederken, 1960-1970 yılları arasında yaşanan çevre sorunları küçük sorgulamalara sebep olsa da plastik, üretim bantlarının monarkı olarak günümüze kadar yolculuğuna devam etti. Gözle görünen en büyük ölçeği Büyük Pasifik Çöp Alanı, atıklardan oluşan yüzen bir ada. Mikroplastiklerin yayılım alanı genişliği nedeniyle de suyun üzerindeki görüntünün çok daha fazlası derinlerde, tıpkı Marmara Denizi’nin müsilaj sorunu gibi. Sahi ne oldu Marmara’nın müsilaj sorunu peki ya sahip olduğu biyoçeşitlilik?

15 saniye ve 24 saat sabitlenme özelliği olan hikayeler çağında plastikler ne yazık ki bu kadar hızlıca doğada kaybolmuyor. Plastiğin geri dönüşüm miktarı sadece yüzde 9 civarı, yüzde 12’si yakılıyor geri kalanı ise depolarda bekletiliyor. Gelişmekte olan ekonomilerin gelir modelleri arasında yer alan atık ithalatının duraklarından biri haline gelen kadim ülkemiz de Dünya’daki plastik çöp depolarından bir tanesi haline geldi. Geçtiğimiz günlerde Greenpeace’in Atık Oyunları raporunu okudum. “Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye gönderilen plastik atıkların miktarı Eurostat verilerine göre 2004’ten bu yana 196 kat arttı. Türkiye yalnızca Avrupa’dan 2020’de 656 bin 960 ton plastik atık ithal etti. Bu rakamın 209 bin 642’si sadece İngiltere’ye aitti; bir önceki seneye göre ise yüzde 36 artış gerçekleşti. Almanya ise 136 bin 083 ton ile yüzde 102 artışla 3. ihracatçı konumuna geldi.” Greenpeace Akdeniz, Almanya ve İngiltere’nin Nisan 2021 saha araştırmalarında plastik atıkların yasa dışı olarak Adana il sınırları içerisinde dökülerek açıkta yakıldığı tespit edilmiş. 5 farklı lokasyondan alınan toprak, kül, su ve nehir dibi çamuru numuneleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda çok sayıda tehlikeli organik kimyasalın yanı sıra, ağır metaller ve metaloidler tespit edilmiştir. Adana gibi verimli topraklara sahip bir arazinin toprağının, bile bile zehirlenmesi kabul edilebilir bir durum değil! Portakalların sunduğu C vitaminin yanı sıra mikroplastikler, ağır metaller ve kimyasallar sistemimize dahil olsun istemiyoruz. Şimdimiz ve geleceğimiz için havanın, suyun ve toprağın kıymetini bilelim! Ve bizden kıymetlilerimizi almaya çalışanlara karşı hep beraber mücadele edelim.  

Plastik atık miktarını azaltmak için gündelik öneriler

- Pet şişeler yerine mataralar

- Plastik poşetler yerine yanımızda götürdüğümüz alışveriş çantaları

- Al götür kahveler için termos kullanımı

- Buzdolabı poşetleri yerine saklama kapları

- Paket sipariş yerine kendi yemeğini kendin yap stratejisi

- İhtiyaçlar için yerli, etik ve sürdürülebilir bir yaklaşımı benimseyen markalar