Televizyon hâlâ revaçta: Kim demiş diziler izlenmiyor diye?
Dijital platformlar, sosyal medya derken bugün Türkiye’de televizyon hâlâ revaçta. Her gün izleyiciye sunulan dizilerin sayısındaki artışın altında neler yatıyor? Yapımların kalitesini neler belirliyor?
Nazife GüngörSosyal medyanın yaygınlaşmasıyla televizyona ve özellikle de dizilere ilginin azaldığı söyleniyor. Ancak Türkiye’de dizi üretimindeki artışa bakılırsa hiç de böyle değil. Mademki televizyon izlenmiyor, televizyon dizileri eskisi kadar ilgi görmüyor, o halde canlılığından hiçbir şey kaybetmeyen dizi pazarındaki çarkı kim döndürüyor? Elbette ki televizyon izleyicileri, dizi bağımlıları... Televizyondan sosyal medyaya izleyici aktarımı olduğu doğru. Ancak burada gözden kaçırılmaması gereken nokta sosyal medya ortamına etkin katılım için okuryazar olmak, dahası dijital medya okuryazarı olmak gerektiğidir. Okuryazarlık ise yazılı kültürel evrede olmayı gerektirir.
Oysa biz toplum olarak kültürel evreleri hayli karmaşık yaşıyoruz. Genel düzeyde henüz yazılı kültürel evreye girebilmiş değiliz. Okuma yazma bilmek, okuryazar olmak anlamına gelmiyor. Kaldı ki kırsal kesimde ilkokul eğitimi almamış nüfusun oranı, içinde bulunduğumuz çağın karakteriyle
bağdaşmayacak kadar yüksek. Okuryazar olmak okuduğunu anlamayı, analiz edebilmeyi, yani belli ölçüde entelektüel olmayı gerektiriyor. Bu da yazılı kültürel evreyi deneyimlemekle mümkün.
Modern dönemlere geçilmesiyle birlikte toplumların kültürel karakterlerinin önemli ölçüde medyayla biçimlendiği bir gerçek. Batılı toplumlarda yazılı medyanın gelişip yaygınlaşma süreci üç asır içerisinde ancak tamamlanabilmiş. Ardından da radyo, televizyon devreye giriyor. Bizde ise 19. yüzyılda gazeteyle tanışmanın üzerinden bir asır geçmeden radyo, televizyon gibi araçlarla kaynaşma başlandı. Üstelik kayda değer bir kitap okuma alışkanlığı da yok. Yazılı kültürel evrenin henüz başındayken, sözel medya aracılı sözlü kültürel evreye hızla girilmiş olması süreci kaotik hale getirmiştir.
TOPLUMUN KARAKTERİ
Bu kaotik gidişata bir de dijitalleşme ve de sosyal medya eklenmesi hem heyecan yarattı hem de bazı tartışmaları getirdi. Sorun ise heyecanın analitik tartışmalara ağır basmasıdır. Toplumun kültürel karakterini tam olarak analiz etmeden, kent nüfusunun belli bir okuryazar kesimini dikkate alarak televizyonun tahtının sarsıldığını söylemek akla sığar bir bakış açısı değil. Toplumun önemli bir kesimi televizyon bağımlılığını sürdürüyor.
Televizyon dizileri ise televizyon bağımlılığı yaratılmasında başroldedir. Nitelikli olay örgüsü yerine basit olay dizisi anlayışı üzerine kurulu senaryo ve kurmaca özellikleriyle televizyon dizileri toplum genelinde yüksek izleme oranları alıyor. Çünkü algılaması kolay, akılda tutulmayı ve analitik bakışı gerektirmiyor. Ayrıca günümüzde insanların oyalanacakları, kendi gerçeklerinden kaçıp sığınacakları anlatılara her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Bu nedenle dizileri göz ardı etmek yerine kaliteli yapımlar gerçekleştirilmesine çaba harcanmalıdır. Anlatıların kalitesi kültürel kaliteye katkıdır.