Sporcuların şahı

Ne Cristiano Ronaldo ne de Mbappe. İşte spor dünyasının gelmiş geçmiş en çok kazanan ismi.

Ömür Tanyel

EURO 2024’te ülkemizin de yer alması ve çeyrek finale dek yükselmesi ile yaz aylarının ilk döneminde sıkça futbol konuştuk. Yalnızca takımların ve oyuncuların yetenekleri ve güçleri değil, futbol endüstrisinde konuşulan yüksek ücretler de gündemlerde yer aldı. Bellingham ve Mbappe’nin 180 milyon Avro’ya ulaşan değerleri, geçen yıl rekor sayılabilecek bir kontrata imza atarak yıllık 221 milyon dolara Suudi Arabistan’da top koşturan Ronaldo ilk akla gelen örnekler. Tabii ki böylesine yüksek sayılar sırf futbolda değil diğer branşlarda da zaman zaman görülüyor. Ancak tarihin en çok kazanan sporcusu, artık kimsenin hatırlamadığı bir isim: Gaius Appuleius Diocles.

Spor dünyasından kazancı günümüz ölçülerinde 15 milyar dolar olarak hesaplanan Gaius, MS 104’te Portekiz topraklarında doğmuştu. Doğduğu Lusitania eyaletinin ise dönemin Roma İmparatorluğu’nda bir ünü vardı. Burası yalnız Roma kentindekilerin değil imparatorluğun her yerindeki stadyumlarda yarışan savaş arabası sürücülerinin geldiği yerdi. Çünkü imparatorluğun en hızlı yarış atlarının yetiştirildiği yer Lusitana’ydı. Gaius da kariyerine bu ortamda başladı. İlk yarışını da o zamanlar 1 milyonun üzerinde nüfusu olan dünyanın en zengin ve büyük kenti Roma'da, henüz 18 yaşındayken yaptı.

ANTİK ROMA’DA FORMULA 1

Antik Roma araba yarışlarında günümüz takımlarına benzer şekilde kurgulanmış dört grup vardı. “Yeşil, Kırmızı, Beyaz ve Mavi” olarak adlandırılıyorlardı. Her birinin kendi ahırları, yöneticileri, yetiştiricileri ve yarışçıları vardı. Her grubun çok sayıda taraftarı da olurdu ve bu durum rekabetin ölçüsünü artırıyordu. Beyazlar’da başladığı oyunlarda ilk galibiyetini iki yıl sonra alan Gaius dört yıl sonra Yeşiller’e transfer (!) oldu. Ancak geçirdiği sakatlık sonrası performansı düştü ve bir süre sonra Kırmızılar’a geçti. Bu takımda 15 yıl kaldı ve binlerce yarış kazandı. Emekli olduğu 42 yaşında kazancı sırf kendisinin değil Roma İmparatorluğu’nun da zenginliğini yansıtıyordu.

Onun hakkındaki bilgileri emekli olduktan sonra onuruna dikilen anıtta yazan bilgilerden biliyoruz. Yarış kariyerine ilişkin oldukça etkileyici istatistikler (4 bin 257 yarış ve 1 bin 463 zafer) ve kazandığı para ödülü (toplam 35 milyon 863 bin 120 sesterce) bu veriler arasında yer alıyor. Gaius’un yarışlarını yaptığı Circus Maximus bir zamanlar 150 binden fazla seyirciyi ağırlayabilen bir yarış stadyumuydu.

KAÇIRILAN HEYKEL

Tabii ki o dönemler yarışların yapıldığı önemli stadyumlardan biri de İstanbul’da yani Konstantinopolis’teydi. İmparator Büyük Konstantin zamanında en geniş haline ulaşan alan 480 metreye 118 metre boyutlarındaydı. Yarışların düzenlendiği hipodrom çeşitli anıtlar ve heykellerle süslenmişti. Bugün Sultanahmet Meydanı olarak bildiğimiz hipodromun doğu girişindeki kapının üzerinde yer alan dört yarış atı heykeli ise hem kentte bu yarışlara verilen önemi hem de kentin gücünü simgeliyordu. Gaius’un geçmişte burada yarışıp yarışmadığına yönelik bilgi olmamakla beraber tüm kent 1204 yılındaki IV. Haçlı seferi sırasında yağmalandı. Ne yazık ki bu heykel de kentin yağmalanmasında önde gelen isimlerden olan Venedik Dükü Enriko Dandolo tarafından kaçırılarak Venedik’e götürüldü.

Aziz Markos Katedrali’nin giriş kapısına yerleştirilen heykel sonrasında Cavalli di San Marco (San Marko atları) olarak anılmaya başlandı. Ancak 500 yıl sonra bu kez Napolyon’un 1798’deki İtalya seferinde ele geçirildi ve Paris’e götürüldü. Karusel zafer takının üzerine yerleştirilen atlar 1815’te ise savaş tazminatı olarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na verildi. Avusturyalılar’ın heykeli yeniden Venedik’e vermesiyle de yolculuk son buldu. Her yıl binlerce turistin fotoğrafladığı veya fotoğraflarında arka plan olarak kullandığı bina cephesindeki atlar ise bir kopyadır. 1982 yılında hava kirliliği ve bozulma endişeleri nedeniyle asılları bazilika içerisine alınmıştır.

Araba yarışları masum oyunlar değildi. Rakiplere yarış sırasında verilebilecek zararlar incelikle hesaplanır ve uygulanırdı. Henüz doping kavramı doğmadığı için belki de bir açıdan centilmence mücadeleler veriliyor ve kazananlar da bu zorlukların ödülünü fazlasıyla alıyorlardı. Günümüzde de rekabet, iyi oyunculuk ve mücadele azmi açısından çok bir değişiklik olmadığını söylemek mümkün. Henüz kazanç açısından Gaius’un rakibi çıkmamış o kadar. Son söz olarak da umarız günün birinde San Marko atları asıl yerlerine, İstanbul’a kavuşurlar.