Sonbahar Senfonisi

19. yüzyıl sonlarında fotoğraf makinesinin bulunmasıyla krize giren resim sanatına soyut bir biçim ve başta müzik olmak üzere farklı sanat dallarından eklediği yaklaşımlarla boyut katan Paul Klee’yi bir sonbahar resmiyle hatırlayalım.

Serra Rodoplu

Doğanın kendini kışa hazırladığı bu günlerin ayrı bir heyecanı var. Yazın ısısını tamamen geride bırakıp kışın soğuğuyla buluşmaya hazırlanırken sonbaharın kokusu, tatlı esintisi, gün ışığının değişen parıltısı, yaprakların dökümü, doğanın renklerinin dönüşümüne de birebir tanıklık ederiz. Yeşilin gitgide azalan tonları, kırmızımsı, turuncu ve sarımsı yapraklar ile sonbaharın renkleri iç ısıtan sıcaklıktadır. Sonbahar değişimdir, vedalaşma ve türbülanstır. Doğanın değişen ritmini, karmaşık ruh halini en etkili Paul Klee'nin “Small Village in the Autumn Sun” (Sonbahar Güneşindeki Küçük Kasaba) resmi yakalar.

Soyut olmasına rağmen, gerçeklikten de kopuk olmayan, çocuksu ve naif görünen resimleriyle bilinen Klee’nin bu tablosunda, batan sonbahar güneşinin mütevazı parlaklığını bir senfoni gibi görürüz. Hatta sanatçının resimlerinin genelinde hissedilen bu gizli uyum için şair Rainer Maria Rilke, 1921'de Klee hakkında “Bana Klee’nin keman çaldığını söylememiş olsaydın bile çizimlerinin çoğu zaman müziğin notaları olduğunu tahmin ederdim” sözlerini kullanır.

Paul Klee’nin kökleri ekspresyonizm, kübizm ve erken sürrealizm akımlarına dayanan resimlerinde notaların tınılarını taşıması bir rastlantı değildir çünkü kendisi daha fırça ve tuval ile tanışmadan önce müzikle tanışmıştır. Klee'nin babası bir müzik öğretmeni ve annesi bir şarkıcıydı, o da daha resim yapmadan çok önce keman ve yay eğitimi almıştı. Bu nedenle, sese ve armoniye olan ilgisinin resimlerinde etkisi çok belirgindir.

RESMİN İÇİNDEKİ MÜZİK

Müzikle çok derin bir ilişkisi olan sanatçının resim yapmaya başladığı yıllar, yaşamın ve sanatın doğasının hızla değiştiği bir dönemdi. Yaşadığı yüzyıl olan 19. yüzyılın sonunda yeni fikirlere duyulan özlem ve fotoğraf makinesinin icadı görsel sanatların geleceğine dair endişe yaratıyordu. Tıpkı sonbaharla gelen iklim ve manzaraların değişimi gibi insanların yaşamı ve düzeni dönüşüyor ve resmin doğası değişiyordu. Bir zamanlar kralları, kraliçeleri ve din adamlarını hatırlamanın tek görsel aracı resimken yıllar sonra bu durum fotoğrafla çok daha hızlı ve herkes için kolay erişilebilir hale geldi. Klee ise müzik ve resim gibi sanat biçimleri arasında bağlantılar kurarak yaptılarında müzikal kuralları somutlaştırarak resimlerinde hayatın yeni ritmini yakalarken sanat formunun doğasını geliştiriyordu.

Sanatçı eserinde yaşamın ve değişimin çok sesliliğini yansıtmakta ve bu yüzden sanatçının resimlerinde renk olarak baskın bir ton görsek bile bu ton, monokromatikten çok polikromatiktir. Eğer Paul Klee'nin resimlerinde tek bir şekle odaklanırsanız gözünüz aynı rengin farklı tonlardaki görsel yankılarını takip eder ve fark etmeden resmin bütününü görürsünüz. Tıpkı mevsimleri, değişimi ve zamanı algıladığımız gibi…