Silver Spring maymunları

Liderleri dişi. Bazı inançlara göre kutsal kabul ediliyorlar. Ancak bilim adına zulme uğradıkları üzücü bir yaşamöyküleri var.

Kaan Mika

Sizleri üzücü hikâyeleri ile tanınan makaklarla tanıştırmak istiyorum. Gördüğünüz fotoğrafı 2019 yılında Malezya’da, Batu Mağaraları olarak bilinen bir tapınağın önünde çektim. Mekâna ilk ulaştığımda uzaktan bir makak görüp heyecanlanmıştım ancak kameramı hazırlayamadan hayvan uzaklaşıp gitmişti. Ancak orada zaten yüzlercesi bulunuyormuş. Bu hayvanların tatlı görünümlerine aldanmayın. Üzerinizde yiyecek veya değerli bir şey varsa çalmaya kararlılar. Ayrıca yüzyıllardır insanlarla iç içe yaşamalarına karşın hâlâ vahşiler. Dikkatli olmanızı öneririm. İnsanlara zoonotik virüsler aracılığıyla birçok hastalık bulaştırabilirler.

DİŞİ LİDER

Bilimsel isimleri “macaca fascicularis” olan bu canlılar halk arasında “uzun kuyruklu makak” olarak bilinirler ve bazı dinlere göre kutsal kabul edilseler de bölgedeki halka oldukça sıkıntı yaşatırlar. Makaklar sosyal gruplar halinde yaşarlar ve liderleri dişilerdir. (Keşke insanlar âlemi de öyle olsa değil mi?) Ayrıca en kalabalık üçüncü primatlardır.

İnsanlara yakınlıkları nedeniyle genomları tamamen sekanslanmış ve hatta 2018 yılında Çin’de klonlanan ilk primat olma unvanına sahip olmuşlardır. İnanması zor olsa da makaklar hâlâ araştırmalarda kullanılmaktadır. Hatta başta da dediğim gibi oldukça üzücü bir hikâyeleri vardır.

Hikâyemizin şanssız kahramanları makaklar “Silver Spring maymunları” olarak tanınır. İsimlerini Amerika’nın Maryland eyaletindeki Silver Spring Enstitüsü'nden alırlar.

Bu hikâyede sadece makaklar değil ünlü sinirbilimci Prof. Edward Taub da önemli bir yer tutuyor. Taub, makaklar üzerinde deneyler yaparak nöroplastisiteyi anlamaya çalışıyordu. Peki nedir bu nöroplastisite? Aklınıza hemen plastikten yapılmış sinir hücreleri gelmesin. Nöroplastisite beynimizin değişme kapasitesini (hem yapısal hem fonksiyonel olarak) ifade eder. Meditasyon yaparak veya yeni bir dil öğrenerek beynimizde sürekli yeni bağlantılar kurmamız buna bir örnektir.

Gelelim Taub’un Filipinler’den getirdiği makaklara... Taub, bu makakların omuriliğinde hasara yol açarak uzuvlar ile merkezi sinir sistemi arasındaki bağlantıyı kesiyordu. Bu operasyon tamamlandıktan sonra hayvanları sakat kollarını ya da bacaklarını kullanmaya zorluyordu. Bu deneylerin sonucunda omurilik hasarından sonra yeni bağlantıların kurulabileceğini ispatlamış oldu.

ZULÜM İFŞA EDİLDİ

Ancak bu deneyleri yaparken ünlü bir hayvan hakları savunucusu olan Alex Pachecho’yu işe aldığından habersizdi. Alex, laboratuvarda çalışırken gizlice fotoğraflar çekip hayvanların yaşadığı koşulları polislere kanıt olarak sundu. Raporuna göre hayvanlar uzun saatler aç bırakılıyor, elektrik şoklarına ve daha birçok işkenceye maruz kalıyorlardı. Bunun üzerine, dünya tarihinde ilk kez polis bir laboratuvara baskın düzenledi ve Edward Taub mahkemeye çağrıldı.

Olayın sonucunda Edward Taub üniversitedeki pozisyonunu kaybetti ve beş yıl boyunca iş bulamadı. Kariyerini daha sonra Alabama Üniversitesi'nde sürdürdü. Bu süreçte CIMT adı verilen bir terapi geliştirerek omurilik hasarı ya da inme sonucu uzuvlarını kullanamayan birçok insanın tekrar sağlığına kavuşmasını sağladı.

Geçen yıllarda Avrupa, hayvan deneyleri konusunda oldukça ilerleme kaydetti fakat bunu yaparken bilimsel gelişmeleri kısmen yavaşlattı. Hayvan deneylerinin ne kadar süre daha devam edeceği ise büyük bir merak konusu. Bana kalırsa en az 30-40 yıl daha sürecek; hep birlikte göreceğiz.

Önemli bir not: Laboratuvarda kullanılan hayvanların koşulları çok iyi denetlenmeli, bilim insanları etik derslerine tabi tutulmalıdır.