Şahika Ercümen: Suyun altında canlıdan çok plastikle karşılaşıyorum

Rekortmen dalışçı Şahika Ercümen, başarılarını, ününü ve zamanının önemli bir kısmını çocukluğundan beri bir anlamda evi olarka gördüğü denizleri korumak için kullanıyor. 2020’deBirleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından “Sudaki Yaşamı Savunma” görevi verilen Ercümen deniz altındaki yaşam için uyarılarda bulundu.

Ayça Ceylan

Su altının büyüleyici çeşitliliği her zaman ilham doludur. Derinlerine indikçe; sessizlik, dinginlik ve ilksele dönme hissi tüm ruhunuzu kaplar. Ancak ne yazık ki plastikler, küresel ısınma derken su altı yaşamı tehlikede. Neyse ki dünyamız adına sorumluluk almaktan çekinmeyen, nefesini 6 dakika tutup, 100 metreden daha derine dalabilen Şahika Ercümen ile sudaki yaşamı savunma görevinden çocukluğuna birçok konuyu konuştuk.

- Çocukluk deneyimlerimizin benlik oluşturmamızdaki rolü muazzam. Çocukluğunda alerjik astım rahatsızlığını yaşayan bir birey olarak sizin de böyle bir süreciniz olduğunu öğrendiğimde “işte gerçek bir güçlenme öyküsü!” dedim. Sizin için bu öykü çocukluğunuzda nasıl başladı?

Astımdan dolayı, bırakın spor yapmayı, evden dışarıya bile çıkamıyordum. Doktorlar spor yapamaz demişlerdi. Her gün sayısız ilaç alıyordum. Bir okul gezisinde su sporları kulübünü ziyarete gittik. Dalıp çıkan sporcuları gördükçe su altını merak etmeye başladım ve denemek istedim. “Suyun altından tek nefesle gidebildiğin kadar git” dediler. Sessiz, yer çekimi olmayan bir dünyaya dalmıştım. Hiç çıkmak istemedim. O kadar uzak bir mesafeye gitmişim ki, oradaki antrenörler mutlaka bu sporu denememi önerdi. Sadece bir kaç dakikalığına çok mutlu hissetmiştim… Çünkü doktorlar da ailem de spor yapmama izin vermeyecekti. Gizlice başlayan yolculuğumda takıma seçilip, yarışmalara katılmam gerekince ailemle durumumu paylaştım. Başta “hayır” dediler. Bir şekilde ailemi ikna ettim ve serüven böylece başladı. 

- Yakın geçmişe gelirsek, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından Sürdürülebilir Küresel Amaçlar kapsamındaki “Sudaki Yaşamı Savunma” görevi, 2020’de size verildi. İlk olarak size tebrik etmek isterim. Sudaki Yaşam Savunucusu olmanın sorumlulukları neler ve bu görevle yaşamınıza neler eklendi?

Bu çabalarımın, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın hedefleriyle örtüşmesi ve Sudaki Yaşamı Savunma görevinin bana verilmesi, büyük bir onur. Ben de suların ve doğanın korunması projelerinin, yerel ve küresel boyutta sudaki yaşamı koruması için çalışmaya devam ediyorum. 

- Denizlerdeki plastik atıkları artışı sonucu oluşan yüzen dev plastik adalar, su altı canlılarının içini dolduran ve insanda da rastlanılan mikroplastikler ile plastiklerle sarmanladık. Siz gündelik yaşantınızda çevresel sürdürülebilirlik adına nasıl bir tüketim döngüsü içindesiniz?

Ne yazıkı ki son yıllarda yaptığım dalışlarda canlı türlerinden çok plastiklerle karşılaşıyorum. Çoğunuzun su yüzeyinde gördüğü atıklar, denizsel atıkların sadece yüzde 15’ini oluştururken, deniz çöplerinin yüzde 70'i deniz tabanında. Sıfır atık felsefesini benimsemeli ve sürdürülebilir bir yaşam biçimine geçmeliyiz. Kaynaklarımız sınırlı. Tek kullanımlıklar olmamalı artık hayatımızda. Matara, bez çanta olmazsa olmazlardan olmalı. Genel olarak israfa karşı olmalıyız. Bu arada yapılan araştırmalarda insan yaşamayan Kuta Antarktika’da bile mikroplastik atıklara rastlanmış. 

- Yoğun bir çalışma sürekliliğiniz olduğunu düşünüyorum. Bu yoğunlukta kendinize zaman ayırdığınızda neler yapıyorsunuz?

Genellikle hiç bir şey yapmamaya zihnimi boşaltmaya çalışıyorum. Bol bol kitap okuyorum. Eğer fiziksel olarak çok yorgun değilsem Kiteboard, dalga sörfü gibi sporlarla ilgileniyorum.

- Suyun iyileştirici bir etkisi de var. Yalnızca denizi izlerken bile insanlar sakinleşebiliyor. Denizin içerisinde olmak ise bambaşka bir duygu. Peki 4 kelimeyle tanımlayacak olsanız, sizin için denizler ne demek?

Denizler; nefes, yaşam, mavi ve dünya demek benim için. 

- Instagram hesabınıza baktığımda rengarenk, olumlu, enerjik ve esin dolu bir kadın görüyorum. Günümüzde sosyal medyanın etki yaratma gücünü düşününce “iyi ki” dedim. Sizin için sosyal medya ne anlama geliyor?

Çok teşekkürler. Benim için çoğunlukla insanları deniz sevgisine, doğayı korumaya, spora ve sağlıklı yaşama teşvik edebileceğim bir platform. Genellikle bu konularda paylaşımlar yapıyorum. 

- İşiniz gereği bolca seyahat ediyorsunuz. “Birçok yerde bulundum ama şuranın bendeki yeri ve beni dönüştürme potansiyeli büyüktü.” dediğiniz bir yer var mıdır? Varsa nasıl bir deneyim yaşadığınız?

Sanırım Mısır! Kurak bir çölün yanında, sualtı zenginliği ile Dünyada ilk sıralarda. Bu ironinin yanı sıra mistik kültürü bana çok şey kattı. Çölde sessiz geçen meditasyonlar sonrası, az şeyin çok şey olduğunu, sayıların değil hislerin, sonucun değil tüm sürecin önemini daha iyi anladım. Her gün öğrenmeye devam ediyorum. 

 - Son olarak, Şahika Ercümen’i bir cümleyle ifade etseniz bu ne olurdu?

 Asla Vazgeçme!

YILDA BİR DETOKS

- Antreman düzeninize ek olarak beslenmenin de zihinsel-bedensel-ruhsal uyumlanma için önemli olduğu gerçek. Sizin beslenme biçiminiz nasıl, yarışmalar yaklaşırken belli detoks programları uyguluyor musunuz?

Beslenme bir sporcu için en önemli basamaklardan. Çok şanslıyım ki diyetisyenim, üniversite ve yüksek lisans eğitimim bunun üzerine. O yüzden antrenman ve yarışma dönemlerinde beslenme programımı kendim hazırlıyorum. Yılda bir kez mutlaka detox yapıyorum. 

ANTARTİKA’DAKİ DALIŞ

- Antartika’daki dalışınızın yeri sizin için ayrıymış. Biraz bu dalışınızdan söz edebilir misiniz? Ve şimdiden o zamanki Şahika’ya bir ileti iletebilecek olma şansınız olsaydı, bu ne olurdu?

Kuşkusuz beni en çok etkileyen ve zorlayan dalış Antarktika’da yaptığım dalıştı. Beyaz Kıta’nın bana hatırlattığı en önemli gerçek ise, doğa karşısında ne kadar çaresiz olduğumuzdu. Orada doğa şartları ne gerektiriyorsa ona uymak zorundasınız, başka hiçbir şansınız yok. Nefes bile almak zor çünkü hava öyle soğuk ki, akciğerleriniz yanıyor resmen. -20 derecede buz altına dalış yapmak beni en zorlayanlardan birisiydi. Hipotermiden dolayı 2 saat kendime gelemiyordum. Fırtına çıkınca günlerce bırakın karaya çıkmayı, geminin güvertesine bile çıkamadık.