Saatli maarif takvimi

Her yaprağını heyecanla okurdum. Orhan Veli hayranlığım saatli maarif takvimiyle başladı desem yeridir. Şimdi belki her şey elimizin altında ama eskinin keyfi yok.

Ebru Bozcuk

Her şehrin kış kokusu ne kadar farklıdır hiç düşündünüz mü? Anadolu şehirlerinde başka bir yalnızlık, başka bir hüzün vardır. Kömür kokusu sarmıştır havayı, garip bir ıssızlık kaplamıştır şehri. İstanbul öyle değildir, her şeye rağmen ayakta durmayı bilen bir kadın gibidir, hep hareketlidir. ‘

’Zemheri günleri’ deyimini düşününce, aklıma eskiden evlerimizde duvara astığımız saatli maarif takvimleri geldi. Saman kağıdına basılmış, aslında takvimden ziyade bir ansiklopedi kıvamındaydı. Çocukluğumda babamın, her gün incelikle koparıp okuduğunu hatırlıyorum o sayfaları. O okuduktan sonra ben de merakla elime alır, çocuk aklımla okurdum. Şimdi düşünüyorum, nasıl da iz bırakmış bende.

Neler yoktu ki o küçücük yaprakta? Bir kere her türlü doğa olayından bahsederdi, kırlangıç fırtınasını ilk defa o takvimde okumuştum. Güneşin doğuş saatleri, leyleklerin gelme zamanı, cemrelerin düşmesi, fırtınalar, zemheri kış günlerinin başlaması, günlerin uzaması gibi bir sürü doğa olayından haberdar ederdi. Bu bana hep çok büyülü gelirdi, bir masal dünyasının içinde gibi hissederdim kendimi. Bu takvimler aile içinde o kadar etkiliydi ki, insanlar doğacak çocuklarına isimleri bu takvimden bulurdu. Günün özlü sözü, tarihte bugün, görgü kuralları, tarihte yaşanmış olayların yorumları, önemli günler, haftalar, maniler, fıkralar, şiirler. İlk Orhan Veli hayranlığım bu takvimle başladı desem yalan olmaz. Şimdi her şey elimizin altındaki telefonlarda mevcut belki, ama o eski keyif yok. 

Önümde bir tepsi nar, sessizce ayıklıyorum yine. Nar ayıklamak benim için şahane bir terapidir, susmak ve odaklanmak için birebirdir. Tıpkı bir zamanlar babamın ayıkladığı gibi... Hiç sesim çıkmıyor, sadece düşünüyorum. Babacığımı ve üzerimde bıraktığı izleri düşünüyorum, içten içe ona benzemek ya da hala kendimi ona beğendirmek istiyorum. Onu çok özlediğimi hatırlıyorum.

Her kız çocuğu için baba, açılmamış kapıların cevabıdır. İçimizde eksik kalan ya da tamamlanmış olan bir sürü duygunun sebebidir. Pazardan aldığım nergisleri vazoya ıslıyorum, nedense gözlerim de ıslanıyor. Babam her evlilik yıldönümünde anneme nergis alırdı. Nergislerin hatırına bir süre daha katlanacagim bu soğuk kış günlerine. Kim bilir belki takvimde günler uzuyor, sıcaklar yakında başlayacak diye bir haber okurum ya da kalbinize cemre düşecek der ki, bu en önemlisidir. Sıcakların, yeşil eriklerin, ılık rüzgarların geleceğini söyler belki, saatli maarif takvimi yalan söyleyecek değil ya. Belki hep beraber yaz oluveririz…