Rana Türkyılmaz: 'Hiç susmadım, hep söyledim'

Genç yıldız Rana Türkyılmaz, çocukluğundan itibaren müziğe olan ilgisini böyle anlatıyor.

Orhun Atmış

Rana Türkyılmaz için rock müziğin genç yıldızı deniyor, çok da yanlış sayılmaz bu söylem. Herkesin evlere kapandığı pandemi döneminde sosyal medyada sevdiği isimlerin şarkılarını yeniden yorumlarken dikkat çekti. Buğulu ses ve seslendiriş tarzı alışılagelmişin dışındaydı çünkü. O kıvılcımla birlikte parladı ve son üç yıl 14 şarkı yayımladı.

Aralarında yeniden yorumlar (cover) da var ama çoğunluğunu kendi yazdığı şarkılar oluşturuyor. Son olarak geçen hafta “Beni Anla” teklisini yayımladı. Başta YouTube olmak üzere dijital mecralarda yüz binlerce dinlenme sayılarına ulaşan şarkılara imza atan Türkyılmaz, bu ay 20 yaşına girecek, hedefleri büyük. Konserleri de gün geçtikçe artmaya başlıyor. Genç sanatçıyla müziğini konuştuk.

Şarkı söylemeye ilk nasıl başladığınızı hatırlıyor musunuz?

Çok küçük yaşlarda başladım, dört yaşımdaydım. O zamanlar çok özgüvenli bir şekilde “Sesim güzel mi” diye düşünmeden şarkı söylüyordum.

Aileniz müziğe olan bu ilginizi nasıl karşıladı?

Biraz kaygıları vardı, her aile gibi. “Yapacak mısın, yapabilir misin, bu seni ileride ne kadar mutlu edecek, bunu iş olarak yapmak ne kadar mantıklı?” gibi düşünceleri vardı. Medyanın “kötü yola düşen ünlüler” haberleri nedeniyle tipik bir korku yaşıyorlardı. Zaman geçtikçe o güveni de kazandılar, biraz çocuk olmam dolayısıyla da ebeveyn olarak koruma içgüdüsüyle yaklaşıyorlardı. Şu an daha rahatlar. “Ne istersen yap” diyorlar.

Pandemi zamanı çektiğiniz çok izlenen videolardan haberleri var mıydı?

Vardı. O konuda hiç engel olmadılar. Hatta annem “YouTube’a daha çok video atsana niye böyle kısa kısa atıyorsun” diyordu. Sosyal medyada içerik üretmem konusunda hiçbir korkuları yoktu. Daha çok “Ben bunu iş olarak yapacağım” demeye başladığımda korkuları başladı. Sosyal medyada yaptığım şey de müzikti zaten, kötü bir şey yapmadığımı gördükleri için hiçbir şey demediler.

O videolarda Sena Şener şarkılarını yeniden yorumlamıştınız. Kendisiyle aynı ortamlarda da bulunabildiniz, konuşabildiniz mi?

Sena Şener’i kişisel olarak da çok severim, birkaç defa denk geldik. İnanılmaz tatlı bir kadın. Ona da benim için ne kadar değerli bir sanatçı olduğunu söyleme fırsatı bulmuştum, hatta o da bana “Ben seni bazen benim senin yaşındaki halime benzetiyorum. Çünkü seninle aynı yaşlarda başladım müziğe” diye bir cümle kurmuştu. Çok tatlı bulduğunu, destekçi olduğunu söylemişti.

Peki sesinizi, tarzınızı geliştirmek için neler yapıyordunuz?

Bilinçli bir şekilde çalışmadım zamanında ama inanılmaz fazla şarkı söylüyordum. Hiç susmuyordum. Çok fazla taklit ediyordum dinlediğim müzisyenleri. Aynı kısmı 30-40 kere açıyordum. Onu duyarak çıkarmaya çalışıyordum o sesleri. Bence gelişmesinin büyük bir kısmı da bu taklit olayıyla oldu.

Eskiden fiziksel olarak kaset, CD, plak satın alınarak albümler dinlenirdi. Ama siz dijital dünyanın içine doğdunuz, hiç o dönemden müzik dinlediniz mi?

Babamın arabasına CD hazırladığımızı hatırlıyorum. Onun dışında hatırlamıyorum. Babaannemin çok eski bir radyosu var, benim bir yaşıma bile gelmeden onun yanına yatıp sarılmış bir fotoğrafım var. Ama o radyoyu dinlediğimi de hatırlamıyorum. Plakçalarım var şu an, onu dinliyorum sürekli ama bunu  iki senedir yapıyorum. Çok müziğin içine doğmadım. Hep kendim keşfettim, ailemde de müzisyen ya da müzikle uğraşan birileri yoktu.

Yurtdışına da taşmak gibi bir hedefiniz var mı?

İngilizce yazmaya çalıştığım şarkılar var. Hatta İngilizce hocama gösterip fikrini sorduğum şeyler de var ama şu an için daha çok kendime sır olarak sakladığım şarkılar bunlar.

Z KUŞAĞI VE İNTERNET...

Son zamanlarda bir Z kuşağı gündemi var, bu jenerasyonun bir üyesi olarak konuşulan şeyler sizi nasıl etkiliyor? Kendi jenerasyonunuzla ilgili sevdiğiniz/sevmediğiniz şeyler var mı?

Sevdiğim şeyler var... Bir yandan sosyal medyanın, internetin içine doğmuş bir nesil. İstediğimiz her şeye ulaşabiliyoruz. Babalarımız bir bilgiye ulaşmak için kütüphanelere gidip ansiklopedi karıştırırdı. Bu yönden çok şanslıyız. Ama bu şansın bize getirdiği çok büyük eksiler de var.  İstediğimiz her şeye çok kolay ulaşabiliyoruz. Örneğin üniversiteye giden bir Z Kuşağı öğrencisi oturup ödevlerini yapay zekâya yaptırabiliyor. Hiç efor sarf etmeden mezun olabiliyor. Bir yandan çok faydalı bir şeyin içine doğmuşken, bunu temel anlamda çok yanlış kullandığımız oluyor.

Evet, sosyal medya platformlarında kendi işlerini yayımlamak gibi şeyler de var ama interneti nasıl kullanmamız gerektiğiyle ilgili (Y Kuşağı’nı da dahil edebiliriz buna) bilinçlenmemiz lazım diye düşünüyorum. Çoğu zaman sosyal medyayı gerçek hayatla karıştırıyoruz. Artık öyle bir yere geldik ki telefonumuzun şarjı bittiğinde yokuz gibi oluyor ya da otururken telefondan sürekli bir şey gösteriyoruz. Sosyal medyanın getirdiği üşengeçlik ve rahatlık azalırsa insanların istediklerini yapmasına daha büyük katkı sağlayabilir.

İLHAM HER YERDEN GELEBİLİR

“İnsanların hissederek yazdığı şarkıları hissederek söylüyordum. Dedim ki, kendi yazdığım şarkıları kendi hislerimle söyleyeyim yani. Bazen kendi yaşadıklarım, bazen arkadaşlarımın anlattıkları, bazen okuduğum bir hikâyeden, bazen sokakta gördüğüm kavga eden bir çiftten ilham aldığım oluyor. O ilhamın nereden geleceği belli olmuyor.”