Onları korumak yaşamı korumaktır

Deniz kaplumbağaları, yaşamın mükemmel döngüsünü en güzel biçimde simgeleyen canlılardan. Ancak varlıkları, küresel ısınma ve hızlı yapılaşma sonucu tehdit altında.

Ayça Ceylan

Bir canlı hakkında ne kadar bilgi sahibi olursak veya birlikte zaman geçirirsek onu daha yakından tanıyarak yaşam yolculuğunu sürdürmesi için adım atmamız daha kolay olur. Yer yer siz değerli okuyucularımla paylaşmak adına çevreye ve türlere adanan günlerle ilgili yazılar yazıyorum. Bugünün ise bendeki yeri ayrı. Deniz yaşamına olan sevgimden ve araştırmalarımdan dolayı söz konusu gün ile ilgili olunca yazacakları sınırlamak zor oluyor. Bugün 16 Haziran, Dünya Deniz Kaplumbağaları Günü.

110 milyon yıldan daha fazla süredir okyanuslarda ve denizlerde yaşadığı öngörülen deniz kaplumbağaları iklim değişikliğinin olumsuz etkileri sonucunda yaşam döngüsü yoğun biçimde etkilenen canlılardan biri. Dünyadaki yedi deniz kaplumbağası türünden altısı “tehlike altında” olarak sınıflandırılmıştır. Oysa deniz çayırı yataklarında ve deniz süngerlerinde otlayarak aşırı büyümeyi önleyen deniz kaplumbağaları mercan resiflerinin sağlıklı bir yaşam sürmesine destek olur. Denizlerin yağmur ormanları olarak bilinen mercan resifleri ise gezegenimizde oksijenin neredeyse yüzde 80’ini üretir, birçok canlıya yuva olur ve kıyı şeridinde yaşayan 500 milyondan fazla insanın hayatını kazanmasına olanak tanır.

BİNDE BİRİ YAŞIYOR

Ülkemizde ise beş deniz kaplumbağası türü görülebiliyor ancak bunlardan sadece ikisi, caretta caretta ve chelonia mydas Akdeniz’de yuvalama yapıyor. Bir defada kumsala 100 yumurta bırakma kapasitesine sahip olan deniz kaplumbağaları sayıca avantajlı gibi gözükse de bin adet deniz kaplumbağası yumurtasından sadece birinin yetişkinliğe kadar yaşadığı tahmin ediliyor. Öte yandan iklim değişikliğinin etkisiyle artan sıcaklıklar da deniz kaplumbağalarının üremesini olumsuz etkiliyor.

Plastik kirliliği, kıyı bölgelerindeki çarpık yapılaşma, balıkçılık ve kontrolsüz turizm faaliyetleri de deniz kaplumbağalarının yaşamını olumsuz etkileyen nedenler arasında. Ancak durum umutsuz değil. Deniz kaplumbağaları hakkında yapılan farkındalık çalışmaları sonucunda somut adımlar da atılıyor. Farkındalık çalışmalarında sivil toplumun özel sektör ve kamuyla yan yana gelebilme potansiyeli de önemli. Örnek vermek gerekirse deniz kaplumbağaları, Akdeniz fokları ve kum zambaklarını koruma konusunda çalışmalar yürüten DEKAFOK Kıyı Koruma Derneği ve sürdürülebilir turizm alanında samimi bir yaklaşım benimseyen Akra Sorgun Tui Blue Sensatori, carettaların sağlıklı bir şekilde denize ulaşmasına destek olmayı amaçlıyor. Böyle işbirliklerinin artması özellikle turizm bölgelerinde doğal yaşamın korunması için gerekli önlemlerin alınmasını kolaylaştıracaktır.

Deniz kaplumbağalarını korumak için ise elbette özel sektörün ve kamunun adımları önemli. Öte yandan konaklayacağımız tesisin sürdürülebilirlik ölçütlerini kontrol etmekten kumsallara ve denize çöp atmamaya, gereksinimimiz kadar alışveriş yapmaktan diğer türlerin yaşam hakkına saygı duymaya kadar bireysel olarak da yapabileceğimiz birçok etkinlik var. Herkese hem insan sağlığı hem de gezegen sağlığı konusunda farkındalık dolu bir tatil dilerim.

KÜRESEL ISINMANIN ETKİSİ

Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi (DEKAMER) Müdürü ve Proje yürütücü Prof. Dr. Yakup Kaska:

“İklim değişikliği ve küresel ısınma deniz kaplumbağalarını tehdit eden önemli nedenlerden. Artan sıcaklıklar doğal cinsiyet oranlarını olumsuz yönde etkiliyor. Deniz kaplumbağalarında cinsiyet kromozomu olmadığı için cinsiyet, yumurtaların kuluçka süresince maruz kaldığı ortam sıcaklığıyla belirleniyor. Yüksek sıcaklıklar daha fazla dişi, düşük sıcaklıklar ise erkek yavru oluşumunu sağlıyor. Biz geniş sıcaklık aralığında yaşayan ve sabit beden sıcaklığına sahip canlılar olduğumuz için iki, üç derecelik değişimleri bile önemsemiyoruz ancak bu canlılar için bir derecenin bile büyük önemi var. Örneğin 29 derecede neredeyse dişi ve erkek sayısı eşitken sıcaklık 32 dereceye ulaştığında tüm yavrular dişi oluyor. Sıcaklık 33-34 dereceye ulaşırsa toplu embriyo ölümleriyle karşılaşabiliyoruz.”