Ölümcül Kimlikler: The Sympathizer

Hâlâ savaşın hükmettiği dünyamızın geçen yüzyılına savaş sonrası bölünmüş kimlikler üzerinden bir bakış.

Başak Bıçak

“Amerika’da, Vietnam Savaşı denildi. Vietnam’da ise Amerikan Savaşı.”

Pulitzer ödüllü yazar Viet Than Nguyen’un, 1963’te başlayan ve 10 yıllık bir sürede Batı ve Doğu Blokları arasındaki ikinci sıcak çatışmaya sahne olan Vietnam Savaşı’nın çelişkilerini anlattığı “The Sympathizer”, ana temasını belli etmek istercesine bu sözlerle açılıyor. Korkunç ve yıkıcı sonuçlarının ötesinde Vietnam Savaşı’nın “Amerikanlaştırılmasına” karşı çıkan ve tam da bu yüzden, ana karakterini iki ülke arasında kalmış bir kahraman üzerine kuran romanın, Park Chan-wook tarafından uyarlanan dizisi geçtiğimiz günlerde ilk bölümüyle Blu TV’de gösterime girdi.

Vietnam Savaşı’nın peşi sıra gerçekleşen ve Güney Vietnam’ın başkenti Saygon’un epey dokunaklı bir düşüşüyle açılan dizi, Kaptan isimli ana karakterinin itirafları ve anlatısı çerçevesinde biçimleniyor. Saygon’un düşüşünden sonra ABD’de sürgünde yaşamaya başlayan Kuzey Vietnamlı bir köstebek olan fakat Güney Vietnam ordusunda görev alan Kaptan’ın ülkesinin bölünmüş ve kimlik bunalımı yaşayan yapısıyla özdeş karakteri, romanın ve dizinin çekirdeğini oluşturuyor. Onun Vietnam’dan, ABD’ye, Hollywood’a ve hatta kamplara uzanan hikâyesi boyunca yalnızca çeperdeki Vietnam Savaşı’nın sonuçlarını, geride bıraktığı ana karakterimiz gibi melez çocukların nasıl yaratıldığını veyahut işkenceyi, toplu katliamları, savaş suçlarını değil aynı zamanda bireyler üzerindeki dönüştürücü etkilerine de tanıklık ediyoruz. Özellikle sürgünde ABD’de yaşarken ait olmak isteyen ancak olamayan, arafta kalan, bazen adapte olan bazen de yok olan, Amin Maalouf’un tanımlamasıyla “ölümcül kimlikler” bunlar aslında ve ABD toplumunun bakışını, Vietnamlıların yaklaşımını ve en çok da kendilerine yönelik içgörülerini tüm acımasızlığıyla gözler önüne seriyor.

Dünyanın iki büyük kutba bölündüğü bir dönemde, kimliklerin içine düştüğü bölünme ve buhranı yarattığı her karakterle -hatta dizinin yapımcılarından biri olan Robert Downey Jr.’ın dörtten fazla karaktere yaşam verdiği bir üslupla- hikâyeleştiren “The Sympathizer”, 70’ler estetiğiyle bezediği yedi bölüm boyunca temalarını ilmek ilmek dokuyor. Büyük çoğunluğu “kötü” olan karakterlerin Robert Downey Jr. tarafından canlandırılması tesadüf olmadığı gibi bir Fransız bisküvisinden kola şişesine değin her şeyin tahrip edici bir etkisi var ve Kaptan’ı yaratan ve seçimlerini şekillendiren düğümlerin her birini incelikli bir hicivle ortaya koyuyor.

DOWNEY JR.’IN OYUNCULUĞU

Kaptan’ı canlandıran Hoa Xuande, ölümün musallat olduğu bir ruh ve karakter olarak rolünde büyüleyici ve Downey Jr.’nin şekilden şekle giren performanslarıyla öykü daha da renkleniyor. Başından sonuna bir solukta izlendiğinde kesinlikle sürükleyici ancak bütününe bakıldığında bölümler halinde yayımlanması, dizinin sarsıcı etkisini hafifletecektir. Yine de özellikle akıllara kazınan açılışı ve finaliyle Vietnam sonrası süreci hem ülkesindeki hem de sürgündeki Vietnamlıların penceresinden anlatan, yer yer kendisi de kimlikleri gibi kaybolan fakat sonuçta ilgiyi hak eden bir dizi “The Sympathizer”. Savaşın her an ve ne yazık ki hâlâ dünyamıza hükmettiği bir süreçte ölümcül kimliklerin “ölümsüzlüğü” üzerine daha fazla düşünmenizi sağlayacak...

PUANIM: 7/10