Nisan Ak: Yalnızca klasik müzik dinlemiyorum
2015’te “10 yıl içinde şef olmak istiyorum” diyordu. Çok daha kısa sürede düşlerine kavuştu. Onun öyküsü hem bireysel hem de toplumsal anlamda hepimize güç veriyor. İşte Türkiye’nin üçüncü kadın şefi Nisan Ak.
Deniz ÜlkütekinNisan Ak, düşlerine kavuştuğu öyküsünü yıllar öncesinden bizimle paylaşan bir isim. ABD’ye gitmek için açtığı yardım kampanyasından okulundaki eğitimine kadar... Ancak onun Türkiye’nin üçüncü kadın şefi olması yanında bilinmeyen pek çok özelliği var. Bu da onu genç kuşakta, klasik müziğin kalıplarını kıran tavrıyla öne çıkarıyor. Ak’la eğlenceli söyleşimize buyurun.
- Klasik müzik belli bir zümreye hitap eden bir disiplin. Dolayısıyla toplumsal bazı eşitsizlik ve adaletsizliklerin bu alana yansımadığı düşünülebilir. Ancak çıkışından itibaren klasik müzik de büyük ölçüde erkeklerin oyun alanı olagelmiş. Günümüzde bile orkestra şefi denildiğinde hâlâ akla 59 yaş üstü, beyaz, kelli felli bir adam portresi geliyor. Siz bu alanda ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Klasik müzik dinlemek için çok zengin olmak gerek! Şaka, şaka. Ama stereotipik olarak böyle düşünüyoruz bazen. Smokinler, şapkalar, eldivenler… “Cosplay” gibi bir yandan, değil mi? Aslında çoğu konserde bir giyim zorunluluğu yok. Kot pantolonla izliyorum ben senfonileri. Ancak bir yandan da klasik müziği savunmak zorundayım. Bu giyim kuşam, birbirini tanıma, sezonluk koltukların yerini tanıdıklara göre belirleme gibi davranışlar aslında klasik müziğin yüzyıllardır gelen geleneklerinden oluşuyor. Demek ki klasik müziğin çok derin bir kitlesi var. Abonmanlar resmen her konserine geliyorlar sezonda, düşünsenize! Mahler’in bir lafı var, çok severim: "Gelenek tembelliktir". Gelenekler nasıl oluşmuş? Sonuçta bir noktada onlar da yeniymiş, birileri bir şeyler denemiş ve diğerleri tekrar etmeye başlamış. Biz de o bir şeyler deneyen birileri olmalıyız.
- Okulu bitirdikten sonra Indiegogo üzerinden ABD'de okumak için açtığınız kampanya çok eleştirilmişti, haksız yere suçlanmıştınız. Şimdi hayallerini gerçekleştirmiş biri olarak onlara bir şey söylemek ister misiniz?
Çok üzülmüştüm. Bir de ilk defa kendim hakkında yazılan şeyleri okumaya alışmaya başladığım zamanlardı, alışık değildim internet trollerine… Zaten Amerika'daydım o sırada. Beklediğim burs son dakikada iptal olmuştu ve birden bire beş parasız kalmıştım. Arkadaşlarım bana Indiegogo’dan bahsetti ve ben de yapmaya karar verdim. Kampanyayı başlatmak bile bayağı emek gerektirdi. Videoyu 50 kere çektik, hocalarım videoda bana kefil oldular, arkadaşlarım İngilizceye çevirdi. Hatta reklamcı bir arkadaşım bana videonun nasıl başlaması gerektiğini öğretti. Başından sonuna kadar insanların bir ideal için bir araya gelmesiydi aslında. İyi ki yapmışım. Sonra bana çok kapılar açtı. Çok önemli insanlarla tanıştım. Sonraki 3 dönemimi ve tüm doktoramı yüzde 100 burslu okudum.
- Şu an ABD'de Güney Carolina'da Charleston'da yaşıyorsunuz. Neden burayı tercih ettiniz ve şu an hangi orkestraları yönetiyorsunuz?
Charleston’a yeni taşındım ve burayı çok seviyorum! İsteyebileceğim her şey var. Charleston Senfoni’de tam zamanlı şefim ve College of Charleston’da hocayım. Burası çok köklü bir kent. Yüzyıllarca farklı kültürlerden göç almış, haliyle kültürel zenginliği de fazla. Üstelik plaj, evime 20 dakika. Çok mutluyum açıkçası (tahtaya vurun).
- Klasik müzikle ilgilenen bir insanın yaşamı da klasik tarzda mı olur? Siz müzikle ilgilenmediğiniz zamanlarda neler yaparsınız? Nasıl vakit geçirirsiniz?
Sabahları robdöşambrımla kahvemi yudumlarken Osho okuyorum (gülüyor). Benim iki tam zamanlı işim var. Oradan oraya koşturuyorum genelde her yere. Yemek yemeyi unutuyorum bazen. Klasik müzik en sevdiğim müzik türlerinden biri ama dinlediğim tek müzik değil. Arabamda kayıtlı üç radyo var. Biri klasik, biri pop, diğeri de düşük tempo "edm" radyosu. Üçünü de bol bol dinliyorum. Taylor Swift’in yeni albümüne merak sardım bu aralar. Klasik müzikte dinlediğim ve bayıldığım eser de Porgy ve Bess Operası. Charleston’da geçiyor öyküsü. Müzikleri harika. YouTube’da Houston Senfoni’nin konser versiyonu kaydı var, herkes izlemeli bence! Çok eğlenceli.
- Klasik müzikte 20. yüzyılın deneysel çalışmaları (Stravinsky, Scraibin) çevresinde dönen ilgi çekici bir ayrışma var. Kimileri bu dönemi hiçe sayarken kimilerinin de bir hayli ilgisi var. Sizin yaklaşımınız nasıl? Hangi klasik müzik bestecilerini kendinize yakın görüyorsunuz?
Hep söylerim, yeni müzikler “bizden” daha çok ses barındırıyor aslında. Örneğin şehirde yaşayan besteci, şehir hayatının seslerini yansıtıyor eserlerinde. Ya da atıyorum burada Charleston’da yaşayan bir besteci "Çarliston" dediğimiz danstan esinlenebiliyor. Yeni müzik yüzyıllar önce yazılmış bestelerden tabii ki daha güncel. Sadece bazen kulağımızı kabartmak gerekebiliyor alışmadığımız seslere. Beğendiğim birkaç yaşayan yeni müzik bestecisi Missy Mazzoli, Zeynep Gedizlioglu, Caroline Shaw ve Julia Wolfe.
NİCE 99 YILLARA
- Türkiye'den çıkan bir kadın şef olarak ülkemizi ABD'de temsil ediyor oluşunuz hele ki günümüz siyasi ortamında çok anlamlı ve birçok insanın geleceğe yönelik umutlarını korumasına neden oluyor. Dün de Cumhuriyetin 99'uncu yılını kutladık...
Özellikle Amerika’da yerleşmiş bir Türk stereotipi yok. Haliyle insanlar bizi genellikle Ortadoğu ya da Doğu Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıyorlar. Öğrenciyken “Neden Türkiye'den daha fazla müzisyen duymuyoruz” diyorlardı. Şimdi hocalık yaparken de Türkiye'nin teori, solfej ve kulak eğitiminin harika olduğunu düşünüyorlar. Bol bol dolaşan, çeşitli şehirlerde orkestralarla işler yapan biri olarak çok insanla tanışıyorum ve doğup büyüdüğüm, yüksek lisansa kadar okullarında okuduğum, beni ben yapan ülkeyi iyisiyle kötüsüyle temsil ediyorum sürekli. Şu an bütün işim gücüm Türkiye'de aldığım temel eğitim sayesinde, iyi ki de öyle olmuş. 99 sene boyunca kimleri yetiştirdik, ne olanaklar sağladık, ne başarılar elde ettik. Belki şu aralar zor zamanlardan geçiyoruz ama geleneğimizi hatırlamalı sonra da tembellik etmeyip geleneğe bol bol yenilikler katmalıyız. Nice 99’lara!
MOZART VE CEZA
- Çok ilginç ve müzikal açıdan faydalı bulduğum bir YouTube kanalınız var. Bu kanalda gösterdiğiniz kişiliğiniz ve anlatılarınız, klasik müziğin mesafeli tutumunu da biraz kırar nitelikte. “Ali Baba'nın Çiftliği Var’ı Beethoven bestelese” tarzı yaratıcı içerikleri oluşturma fikri nasıl ortaya çıktı?
“Herkes için Klasik Müzik” tam olarak da az önce söz ettiğim ön yargıları kırmak için yaptığım bir projeydi. Beethoven’in 5. Senfonisi’ndeki motifi anlattım. Teoman’ın Paramparça şarkısındaki motifleri aynı Beethoven’ı inceler gibi inceledim. Ceza’yla Mozart arasındaki ilişkiyi anlattım. Çünkü müzik, müziktir aslında. Bunun “klasik”i “rap”i falan yok. İstersen taşları tokuştur birbirine. Yine akademik yöntemle analiz edebilirsin. Ben de bunu yaptım. O sıralar zamanım vardı, artık biraz sıkışığım. Ama hâlâ geri dönmek istiyorum. Şimdi benzerlerini Instagram’da yapıyorum.