Nilgün Belgün: 'Hayat bana hep güldü'

Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle bazen bir televizyon dizisinde, bazen bir sinema perdesinde, bazen de bir kitabın kapağında, ama her daim olmak istediği ve neredeyse yarım asırdır da hiç inmediği tiyatro sahnesinde Nilgün Belgün. Onlarca oyunda, onlarca karaktere hayat veren ve “Tiyatro benim tek vazgeçilmezim” diyen sanatçı “Kalpten Kalbe” adlı oyunla bir kez daha seyirci karşısına çıkmanın heyecanını yaşıyor.

Simay Gözener

Küçücük bir çocukken sahnede olmak istediğine karar verenlerden Nilgün Belgün. Hem de tiyatronun okulunu okuyarak… Hatasıyla sevabıyla yaşadığı hayatı olduğu gibi kabul etmiş, değişmekten korkmayarak sahnede var olmaktan da hiç vazgeçmemiş.

Bugün ise “Aşk ve Komedi” ve “Kalpten Kalbe” adlı iki tiyatro oyununda birden oynayan, hayatın ritmini enerjisiyle alt eden sanatçı Nilgün Belgün ile oyunculuk hikâyesinden başlayarak tiyatroya, kadın olmaktan kitaplarına kadar pek çok konuyu konuştuk.

Sahnede, sinema perdesinde ya da ekranda, ama her daim komedinin tam ortasında görmeye alıştığımız Nilgün Belgün’ün oyunculukla tanışma hikâyesi ilk ağızdan dinleyebilir miyiz?

Henüz küçücük bir çocuktum tiyatro ile tanıştığımda. Annem her fırsatta elimden tutar ve tiyatroya götürürdü. Oyunları seyrederken, kendimi en iyi ifade edeceğim yerin tiyatro sahnesi olduğunu hissediyordum. Ortaokul çağlarındaydım ve bir gün anneme oyuncu olmak istediğimi söyledim. O da liseyi bitirir bitirmez beni konservatuvar tiyatro bölümü imtihanlarına soktu. Sınavı kazandım ve böylece oyunculuk serüvenimin ilk adımını da atmış oldum.



Hem kamerayı hem sahneyi fazlasıyla deneyimlemiş bir oyuncu olarak hangisinde kendinizi daha rahat ve özgür hissediyorsunuz?

İşimin oyunculuk olduğu her yerde kendimi rahat ve özgür hissediyorum, ama seyirciyle birlikte var olan tiyatro benim tek vazgeçilmezim...

70’li yıllardan günümüze tüm sanat dallarında toplumdan bireye doğru bir yönelme gözlemliyoruz. Bu bağlamda “Devekuşu Kabare” ile başlayan uzun soluklu sahne yolculuğu olan bir oyuncu bakışıyla hem metnin hem de temsilin değişimini siz nasıl yorumlarsınız?

Hayat değişimlerle yaşanır ve buna da ‘çağa uymak’ denir. Tiyatroda da oyunculuktan metne; hatta yönetmene kadar belirgin bir değişim yaşandı. Eğer bu değişime ayak uyduramazsanız demode bir oyunculuk sergilersiniz. Keza bu durum oyunlar için de geçerli. Yenilikler ve değişim insanı ileriye götürür ve gereklidir. Örneğin benim okul dönemimde daha teatral bir oyunculuk varken, bugün oyunculuğu doğal olanlar çok daha başarılı ve sahici oluyor.

Bazı yazarlar donanımlı olduğu yanları yazmayı tercih ederken, bazıları da hayatındaki eksiklikleri yazarak tamamlamaya çalışır. Peki siz yüreğinizdekileri sözcüklerle ifade ederken kendi eksik taraflarınızı mı kaleme alıyorsunuz, yoksa hâkim olduğunuz yanları mı?

Ben oyuncu olarak hayatın ta kendisini tercih ederim. Eksikleriyle, yanlışlarıyla, doğrularıyla ne yaşıyorsam... Hiçbirimiz masum değiliz; hatalarımız, eksikliklerimiz, doğrularımız var. Sahici ve samimi olmak hem oyunculuk hem de yazarlık açısından önemli. Hayattan, yaşamdan, ilişkilerden en önemlisi de eğrisiyle, doğrusuyla insandan besleniyor tiyatro ve oyunculuk.



Kitaplarınızın ortak paydası nedir, alt metnini nasıl özetlersiniz?

Kitaplarım; bir kadın, bir anne ve bir sanatçı olarak yaşadıklarım, ürettiklerim, tükettiklerim, anılarım, kıssalardan aldığım dersler ve edindiğim tecrübeler üzerine. Aynı zamanda kadınlara bir yaşam kılavuzu niteliği taşıyor da diyebiliriz.

“Ve bütün kadınlar gibi, içinde hep bir başka kadın büyüttü...” Her kadının işittiğinde kendini sorgulayacağı bu cümle “İçimdeki Kadın: Aşk ve Komedi” adlı kitabınızdan. Peki, siz içinizde nasıl bir kadın büyüttünüz?

Ben içimde güçlü bir kadın büyüttüm. Kendi ayakları üzerinde duran, kimseye hesap vermeden kendi doğrularıyla hayatı yaşayan, küçük şeylerle mutlu olan; işinde cesaretli, çalışkan, azimli, dik duran, haksızlıklara karşı gelen, ama hayatın içinde hayatla geçinmeyi seven bir kadın...

Dokuz yıldır kapalı gişe oynadığınız tek kişilik oyununuz “Aşk ve Komedi”nin bu kadar uzun sürmesinin ve ilgi görmesinin altında yatan gizem nedir?

“Aşk ve Komedi”nin seyirci tarafından bu kadar çok izlenmesi ve beğenilmesinin sebebi ilk önce sahnede anlattıklarımın hepsinde sahici ve samimi bir kadın görmeleridir. Çocukluğumdan başlayıp sanat yolculuğuma kadar bir Türkiye resmi çiziyorum. Eski İstanbul’u, Büyükada’da yaşadığım Rum, Ermeni, Musevi mozaiğini, onlarla büyümenin bana neler kazandırdığını, yaşadıklarımı, eski eğlenceli günleri, o günlerdeki oyunculuğu, ustalarım ve arkadaşlarımla olan anılarımı, gece kabarelerini, sahne şovlarını ve en önemlisi de İstanbul gecelerinin keyifli sahne hayatını nostaljik şarkılarla ve danslarla anlatıyorum. Atatürk ilkeleriyle büyüyen bir Cumhuriyet kadını olduğumu, onun sayesinde sahneye çıkabildiğimi söylüyorum. Ayrıca seyircimle, özellikle de kadınlarla harika bir iletişim kuruyorum.

Bir sanatçı ve kadın olarak toplumumuzda kadınların ilişkilerinde, eş seçimlerinde, sevme ve sevilmeye dair tüm tercihlerinde karşılarına toplumsal ve ahlaki engeller çıkıyor. Bugün hâlâ kadınların ifade etmekte zorlandığı duyguları ya da duygularının peşinden yol alamamaları konusunda ne düşünüyorsunuz?

Eğitim, yaşam seçimi, özgüven eksikliği, birine bağımlı yaşamak, mahalle baskısı, en önemlisi de kendini yeteri kadar değerli ve özgür hissetmeme kadınların mutsuzluğunun başlıca nedenleri.

Oyunlarınızda görmeye alıştığımız müzik, dans ve bol kahkaha sizi tanımlayan kavramlar mı? Özel hayatınızda da mutlu ve enerjik bir kadın mısınız? Böyle olmak için hayatı nasıl karşılıyorsunuz?

Özel hayatımda da iş hayatımda da aynı enerjiyle yaşar, aynı enerjiyle bakarım hayata... Öncelikle aşkla yaptığım bir mesleğe sahip olduğum ve bunun karşılığını aldığım için çok mutluyum. Zaten mutluluğa yatkın bir karakterle doğduğum bu hayatı sevdiğim, ona hep gülerek baktığım ve onunla barışık yaşadığım için hayat da bana hep gülümsedi.

"KALPTEN KALBE"

Şu sıralar eksikliği hayli hissedilen sevgi ve umut üzerine kurulu, Bekir Aksoy ile oynadığımız “Kalpten Kalbe”, güldüren, eğlendiren müzikli ve danslı bir oyun. Birbirinden farklı üç hikâyeden oluşuyor. Her hikâye ve bu hikâyelerdeki karakterler hayatın içinde var olan kadınlar ve erkekler… Oyunun mesajı aslında mutlu olmak ve mutluluğu seçmek. Mutluluk bence bir seçimdir ve ben de her zaman onu seçenlerden oldum. Bu oyunu da bu sebeple seçtim ve oynamak istedim. Aynı oyun içinde üç farklı kadını oynamak da bir oyuncu ayrı bir keyif doğrusu.