Nepo bebekler ayrıcalıklı mı yetenekli mi?
Sanat ve eğlence dünyasında bugünlerde sık konuşulan ‘nepo bebekler’ sosyal medyada giderek daha sık ‘linç’ ediliyor.
Serra RodopluSon zamanlarda ünlü ailelerin başarılı çocukları tanımlamak için kullanılan "Nepo Baby" terimini sıklıkla duymaya başladık. Bu terim, "nepotizm" yani "kayırmacılık" kelimesinden türetilmiştir. Yetenek veya nitelik yerine kişisel bağlar, akrabalık ilişkilerinin desteği ile insanların tercih edilmesini anlatır.
Aileleri, sinema ve müzik tarihine geçmiş isimler arasında yer alan bu insanlar arasında, doğar doğmaz modacı Karl Lagerfeld’in esin perisi olan ve önemli yapımlarda yer alan oyuncu Johnny Depp’in kızı Lily-Rose Depp, oyuncu Lisa Bonet ve rock müziğin efsanevi ismi Lenny Kravitz'in kızı Zoe Kravitz, Timothée Chalamet, Drew Barrymore, Jennifer Aniston akla ilk gelenlerden.
Bu konunun şu sıralar daha çok konuşulmasının nedeniyse pek çok ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılar ve sosyal medya aracılığıyla yaşamların biraz daha şeffaflaşmasına bağlı olarak yetenek, başarı, ayrıcalık kavramlarını daha sık sorgular olmamız. Hepimiz büyük hayallerimize çok çalışarak ulaşabileceğimizi düşünürken “kayırmacılık”ın tüm kültür, sanat, eğlence dünyasında olduğunu görünce, bu kavramı görmemezlikten gelemiyor ve aslında olduğumuz kişinin içine doğduğumuz olanaklarla biçimlendiğini fark ediyoruz.
GEÇMİŞTE DE BÖYLEYDİ
Özellikle sanat alanında nepotizme daha sık denk gelmemizin gerekçesiyse sanatın değerlendirilmesi ve kişisel bir süreç ve farklı etkenlerin rol oynadığı karmaşık bir alan olması. Sanatçıların ailelerinden veya yakın çevrelerinden esin veya destek alması da doğal bir durum.
Burada ünlü sosyal bilimci, Pierre Bourdieu’nün sermaye teorisi akla geliyor. Bourdieu’ya göre “Varolduğumuz kimlikler ekonomik, kültürel ve sosyal sermaye olmak üzere üç sermayeden oluşuyor. Kültürel sermaye, bireyin çevresi, kültürel değerleri ve eğitimi ile ilişkilidir ve belli koşullarda bu birikim ekonomik sermayeye de çevrilebilmektedir.”
Tarihteki sanatçıların pek çoğunun ailelerinin de sanatçı olduğu görürüz. Örneğin, kinetik heykelleriyle bilinen Alexander Calder’in annesi ressam, babası heykeltraştı. Rönesans sanatçısı Raphael’in babası ressamdı. 17. yüzyıl sanat dünyasında etki yaratmayı başaran nadir kadın ressamlardan Artemisia Gentileschi’nin babası Toskanolu ressam Orazio Gentileschi’ydi. İzlenimci ressam Degas ise yüksek burjuvaziye mensup bir aileden geliyordu. Pablo Picasso’nun babası José Ruiz Blasco ise resim öğretmeniydi ve yaşadığı kentte müzede küratorlük yapıyordu.
Yaşamın her zaman adil olması beklenemez. Ancak bu durum bir yandan yetenek ve “başarıları” kavramını sorgulatmakta, diğer yanda da potansiyel olarak daha yetenekli veya nitelikli sanatçıların göz ardı edilmesine veya daha az yetenekli bir sanatçının tercih edilmesine yol açabilir.