Milli eğitimin doğuşu

Savaşın ortasında milli mücadele ruhuyla beslenen eğitim anlayışı...

Prof. Dr. Şaduman Halıcı

Son günlerde ülke gündemini saran pek çok konu var. Kanımca en önemlisi Türkiye’nin geleceğini de belirleyecek olan yeni eğitim programı. Hayır, bu programı değerlendirmeyeceğim. Aklın ve bilimin önderliğinden sapmayanlar için değerlendirme apaçık ortada. Ben sizlere Milli Mücadele’nin ölüm dirim günlerinde bile eğitimde aklın, bilimin ve birliğin nasıl öncelendiğini hatırlatmak istedim.

Aylardan temmuz… İnönü önlerinden iki kez perişan geri dönen Yunanı emperyalistler yine beslemiş… Kredi vermiş, silah vermiş ve deyim yerindeyse bolca “gaz” vermiş… Yunan, taarruza hazırlanıyor…

Ankara’da ise tatlı bir heyecan var. Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, eğitim kongresi toplama kararı almış. Kadını, erkeği 200’ü aşkın öğretmen, eğitimin sorunlarını ve çözüm önerilerini konuşmak üzere kongreye hazırlanıyor.

Tam bu günlerde Yunan Bursa ve Uşak cephelerinden yine taarruza geçiyor. 13 Temmuz’da Afyon düşüyor. Türk ordusu, yakarak yıkarak ilerleyen Yunan karşısında Kütahya’nın dağlarında, ovalarında direniyor. Hamdullah Suphi Mustafa Kemal’e soruyor: “Paşam, kongreyi erteleyelim mi?”

“Hayır” diyor paşa. Çünkü emperyalizmle gerçek mücadelenin askeri ve siyasi değil, eğitim alanında olacağını biliyor. 

Eğitim Kongresi 15 Temmuz 1921’de açılıyor. Açılış konuşmasını TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa yapıyor. Konuşma taslağını da not defterine kaydediyor: “Bizi yaşatmak istemeyenlere karşı yaşamak hakkımızı korumak için TBMM Ankara’da toplandı. Bugün o Ankara Eğitim Kongresi’nin toplanmasına sahne olmak başarısını gösterdiği için gurur duymaktadır” (Not Defterleri 12:18). 

ORDU ZOR DURUMDADIR

Açış konuşmasını sürdürüyor paşa, savaşın şiddetine, koşullarına işaret ediyor. İçinde bulundukları zor koşullarda bile gelecek için hazırlanmanın neden zorunlu olduğunu açıklamaya başlıyor… O sırada yanına yaklaşan yaveri kulağına bir şeyler fısıldıyor. Paşanın yüzü değişiyor. Gözlerini hüzün ve öfke kaplıyor. Ordu zor durumdadır, cephe yarılmak üzeredir. Yarbay Nâzım ağır yaralıdır.

O Nâzım ki İnönü’deki ikinci zaferin kazanılmasında pay sahibi olan yiğitlerdendir. 4. Tümen’in komutanı olarak Metristepe’yi alan komutandır. Şimdi Yunanı bu kez Yumruçal’da tepelemek için ön safta atılmıştır ama pusu kuran düşman mitralyözlerinin hedefi olmuştur. Yarbay Nazım az sonra şehit düşecek, 16 Temmuz’da TBMM oybirliğiyle rütbesini albaylığa yükseltecek ve görkemli bir tören düzenleme kararı alacaktır (TBMM ZC D.1, c. 11:304-305).

Mustafa Kemal Paşa askerdir. Yüreğinin yangınını yüreğinde tutar. Zaferden emindir çünkü. Ordusuna ve milletine inancı tamdır. O, zaferden sonrasını düşünür. Eğitim ordusuna bu düşünceyle seslenmeyi sürdürür.

O güne değin izlenen eğitim ve öğretim yöntemlerini Türkün gerilemesinde başat etken olarak sıralar. “Şimdiye kadar izlenen eğitim ve öğretim yöntemlerinin milletimizin gerileme tarihinde en önemli etkenlerden biri olduğu düşüncesindeyim” der. “Geleceğin eğitim politikası ilhamını akıldan, bilimden ve Türk milletinin karakterinden almalıdır” der Mustafa Kemal Paşa o gün… İzlenecek “milli eğitim” politikasının temel ilkelerini ortaya koyar.

PROGRAMDAKİ İLKELER

Eski dönemlerin hurafeleri ve bakış tarzıyla ilişkisi olmayacaktır programın. Doğu’dan ve Batı’dan gelen yabancı etkilerden uzak olacaktır.

Türkün milli karakter ve tarihiyle uyumlu bir kültür programı olacaktır.

Türkün birliğine ve varlığına karşı saldıran her kuvvete karşı savunma yeteneğiyle donanmış bir kuşak yetiştirmeyi amaçlayacaktır (ATABE, c.11: 236-237). 

Ne kadar önemli sözcükler değil mi? Türkün “birliği” ve o birliğe saldıran “her kuvvet”…

Birliği parçalamaya, o birliği kadın-erkek ayrımı yapmadan Türk milletinin bütününe yaymaya yönelen saldırılar daha kongrenin hemen ertesinde kulaktan kulağa başlar. TBMM’de şöyle diyecektir Hamdullah Suphi: “Bunun için kulaktan kulağa şikâyetler oldu. Bana gelip söylediler. Birçok arkadaşlarımı nahoşnut ettim. Bu öğretmenler kongresi benim için en belalı işlerden birisi olmuştur” (TBMM ZC, D 1, C 14: 170).

Türk ordusunun Sakarya Nehri gerisinde yürüttüğü varlık yokluk mücadelesinde sürer kulaktan kulağa şikâyetler. Zaferin ardından Meclis’e de yansır kadını yok sayan anlayış. Kimi kentlerde görevden alma ve yeni atamalarla ilgili bir önerge dolayısıyla Hamdullah Suphi sorguya çekilirken konu yine Eğitim Kongresi’ne getirilir. Suçu ne midir? Kongre için “10 bin lira” harcamak ve kongreye kadınları da dahil etmek…

Harcandığı iddia edilen para asıl amaca kılıftır. Harcanan da 10 bin lira değil 2 bin liradır. Kadınlardan rahatsız olanların sözcülüğünü Kırşehir milletvekili Yahya Galip yapar, “Kadınlarla birleşme iyi olmamış” diyerek. 

Hamdullah Suphi ona ve onun gibi düşünenlere yanıt vermek ister. “Bu konuyu özellikle açıyorum” cümlesiyle. Ama pek çok milletvekili konuyu açmasına izin vermez. Şiddetli gürültüler eşliğinde salondan yükselen “istemez” sesleriyle “pekâlâ geçiyorum” der. Milletvekillerinin açıklama çıkışının nedenini de Afyonkarahisar milletvekili Mehmet Şükrü Bey özetler: “Kadınlığı aşağılamak demektir” diyerek. (TBMM ZC, D 1, C 14: 170)

HAMDULLAH SUPHİ’DEN İSTİFA

Soru önergesiyle ilgili tartışmanın ardından Hamdullah Suphi’nin bakanlığı ile ilgili oylama yapılır. İlk oylamada görüşme yeter sayısına ulaşılamaz. Kimi milletvekillerinin söylediğine göre Meclis’te bulunmayanlar da oy kullanmıştır. Oylamanın sonucu 75’e karşı 68 Hamdullah Suphi lehinedir. Ancak eğitim bakanı bu az farkı içine sindirmez, bakanlıktan o gün 12 Kasım 1921’de istifa eder (TBMM ZC, D 1, C 14: 202). İstifa çağdaşlık yolunda dönmek anlamına gelmez, eğitim birliği düşüncesi yaşatılır.

Mustafa Kemal Paşa 1 Mart 1922’de TBMM’yi açış konuşmasında çağdaş eğitim ve çağdaş program düşüncesini açıklarken “kadınlarımızın da aynı eğitim derecesinden geçerek yetişmelerine önem verilecektir” vurgusunu yapar. 

Büyük zaferin ardından 27 Ekim 1922’de Bursa’da kendisini ziyarete gelen öğretmenlere de birlik mesajı verir: “Hanımlar, beyler, katiyen bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır” der. O birlik duygusu 3 Mart’ta yaşama geçirilir. Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’da, İstiklal Ticaret Mektebi’nde öğretmenlerle yaptığı konuşmada yaptığı vurgu ise bugüne ve geleceğe mesajı olur: “Dünyada her şey için medeniyet için hayat için muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlmin ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir (*) ”.

Kaynakça: 

*Dalalet: sapkınlık, doğru yoldan ayrılmak demektir.

Atatürk’ün Not Defterleri, c. VIII, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2008.

Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 11, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003.

TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 1, C. 14.

Zeki Sarıhan, 1921 Maarif Kongresi, Tarihçi Kitabevi, İstanbul, 2019.