Melisa Tapan: 'Önce kendimiz sürdürülebilir olmalıyız'
Genç yaşına karşın, 3 yıl önce kurduğu Gate 27 Uluslararası Sanatçı Kabul Programı ile sürdürülebilirlik, ekoloji ve sanatı bir araya getiren Melisa Tapan, BAE’de aralık ayında gerçekleştirilen Küresel Vatandaşlık Forumu’na Türkiye’yi temsilen davet edildi. Sabancı ailesinin mirasını geleceğe taşıma misyonuyla çalışmalarını sürdüren Tapan’la Gate 27’yi, sürdürülebilirlik yaklaşımını ve hayata bakışını konuştuk.
Deniz ÜlkütekinMelisa Tapan üç yıl önce hayata geçirdiği Gate 27 Uluslararası Sanatçı Kabul Programı ile küresel anlamda farkındalık yaratan konularda bir iletişim ağı oluştururken aynı zamanda Türkiye’deki sanat gelişimine değer katmayı hedefleyen bir isim.
Dünyanın gelecekte yüzleşeceği en yakıcı konuların başında gelen ekoloji ve sürdürülebilirlik alanında yaptığı çalışmalarla Gate 27 Kurucusu olarak, Türkiye’yi temsilen Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenen Küresel Vatandaşlık Forumu’na davet edilen Tapan, “Hareket halinde gelecek” başlığıyla dünya çapındaki küresel aktörlerin ve insanlara ilham verebilecek kişilerin yer aldığı organizasyonda bir panelde konuşmacı olarak yer aldı...
Kısa süre önce yapılan Küresel
Vatandaşlık Forumu'ndan ve organizasyonda değindiğiniz konulardan bahsedebilir
misiniz?
Küresel Vatandaşlık Forumu uluslararası toplulukları bir araya getirmeyi
amaçlayan bir platform. Yönetim, teknoloji, hareketlilik, sürdürülebilirlik ve
kültür alanındaki küresel zorluklara çözümler bulmayı amaçlıyor. Bu kapsamda
farklı inisiyatifleri destekliyor, etkinlikler düzenliyor ve diyalog ortamı
yaratılması için köprü görevi üstleniyor. Benim sanat alanını temsilen
konuşmacı olarak dahil olduğum “Driving for Change” başlıklı panel, pop kültüre
odaklandı. Çocuklara spor üzerinden ekonomik destek sağlayan Laureus Vakfı’ndan
Eddy Fogg ve girişimci-influencer James Walker diğer konuşmacılardı,
moderasyonu ise Gumball 3000 ralli organizasyonlarının fikir babası, girişimci
Maximilion Cooper üstlendi.
Esasında tartıştığımız temel konu pop kültürün değişimdeki rolü, sorumluluğu ve kitleler üzerindeki etkisiydi. Dijital araçların hızla yaygınlaştığı ve etkisinin çok arttığı bir dünyada pop kültürün kolay erişilebilir olması, farklı alanlardan pek çok bireye dokunabilmesini de sağlıyor. Bu kapsamda panel, pop kültürün kapsayıcı bir yaklaşıma sahip olmasının ve yaratmak istediği pozitif değişimde herkesi kucaklamasının önemini vurguladı.
Sabancı ailesi Türkiye'nin kültürel hayatına önemli katkıları olan bir aile.
Takip edebildiğim kadarıyla siz de bu mirası dönüştürüp, geleceğe taşıma
konusunda önemli bir rol üstleniyorsunuz. Bu rolünüzden ve geleceğe yönelik
sanatsal yaklaşımınızdan bahsedebilir misiniz?
Sanata, kültüre, eğitime, filantropiye verilen önem, ailemden bana aktarılan,
benimsediğim bir değer. Ben bu mirası kendi yolculuğumda yorumluyorum, bu
değerler hayatımın her alanında, attığım her adımda bana yol gösteriyorlar.
Amacım, bugünün bağlamı içinde ve bugünün araçlarıyla yaratıcı insanları bir
araya getirmek, gerçekleştirebilecekleri değişime zemin yaratmak ve bir katma
değer üretmek. Nitekim Gate 27 henüz oluşumunun başında küresel bir pandemi ile
karşı karşıya kalmasına rağmen, kısa sürede değerli bir yol kat etti. Bu
anlamda bu süreçte birlikte yürüdüğümüz takım arkadaşlarıma teşekkür borçluyum.
Gate 27, 2019 yılında hayata geçti. Kuruluş ve gelişme sürecinde nasıl
deneyimler yaşadınız? Dediğiniz pandemi dönemi sizin açınızdan epey sıkıntılı
geçmiş olmalı. Nasıl çözümler ürettiniz?
Öncelikle genç bir kadın girişimci olmanın zorluğundan, sonra da aslında tarihi
bir hayli eskiye dayansa da ülkemizde sayıca az olmasından ötürü pek bilinmeyen
bir konsepti, konuk sanatçı programlarını, oluşturmanın zorluğundan bahsetmek
gerek. Bu iki zorluğa ek olarak Gate 27 fiziksel hareketliliğin neredeyse
imkansızlaştığı bir dönemde henüz yeni başladığı etkinliklerine devam etmeye
çalıştı. Bu tür kriz durumlarında vazgeçmemenin, esneklik ve dayanıklılığın önemi
ortaya çıkıyor.
Bizler de Gate 27 olarak bu süreçte yaratıcı çözümler bulmaya odaklandık. İstanbul’da programı devam ettirmek zorlaştığında sanatçıları doğanın içinde, nispeten izole bir yerde bulunan Ayvalık’ta, yeni bir yerleşkede ağırlamaya başladık. Diğer etkinliklerimizi de ya dijitale taşıyarak ya da katılımcı sayısını kısıtlı tutarak gerçekleştirmeye devam ettik.
Gate 27 ekolojik sürdürülebilirlik konusunda aktif çalışan bir kurum. Bu
konuda nasıl bir yaklaşımınız ve projeleriniz oldu, olacak?
Gate 27’nin sürdürülebilirlik çalışmaları çok katmanlı; manifestomuzda da
belirttiğimiz üzere, ilk olarak günlük işleyiş açısından olabildiğince
sürdürülebilir olmak ve bu yönde alışkanlıklar edinmek için çabalıyoruz. Konuk
sanatçılarımızı ve daha geniş anlamdaki Gate 27 topluluğunu da bu
alışkanlıklara dahil etmek için öğrendiklerimizi sürekli olarak paylaşıyoruz.
İkinci katmanda sürdürülebilirlikle ilgilenen sanatçıları misafir ediyoruz. Bu
konu üstünde çalışan kişilerle iletişim ağımızı genişletiyoruz.
Böylelikle
sürdürülebilirlik konusunda çalışanları da sanatçılarla bir araya getiriyoruz.
Son olarak, bu sene saha çalışanlarını araştırmacılarla bir araya getirdiğimiz
bir kapalı konuşmalar serisi düzenledik. Burada amaç, sürdürülebilirlik üzerine
düşünen farklı disiplinleri sanatı bir arabulucu ve ilham aracı olarak
kullanarak bir araya getirmekti. Sırasıyla büyüme ve küçülme nosyonları, tarım
ve aksiyon temalarının tartışıldığı dört buluşma gerçekleştirdik.
Her iki mekanda da birer bahçeniz var ve burada ekolojik ürünler
yetiştiriliyor. Bahçenizden de söz edebilir misiniz?
Gate 27’nin her iki yerleşkesi de doğayla iç içe, her ikisinde de sebze
bahçelerimiz var. Burada permakültür pratiklerini gerçekleştiriyoruz. Mümkün
oldukça buradan besleniyoruz. Yumurtalarımızı kendi tavuklarımızdan temin
ediyoruz. Çöpümüzü kompost yapıyor, toprağa dönüştürüyoruz. Evdeki temizlik
malzemelerinin hepsi doğaya zarar vermeyen ürünlerden seçiliyor. Plastik
kullanmamaya büyük özen gösteriyoruz. Su tüketimine önem veriyor, su filtreleri
kullanıyoruz. Ek olarak yağmur suyu toplayıcıları kullanıyoruz. Köpekler,
kediler, kuşlar, böcekler, bitkiler de Gate 27’nin olmazsa olmazı…
Yüksek etkileşim sahibi pek çok kullanıcının aksine Instagram hesabınızı bir
sosyal farkındalık platformu haline getirdiniz. Bunun sebebi nedir? Nasıl geri
dönüşler alıyorsunuz?
Sosyal medyayı üzerinde düşündüğüm ve önem verdiğim konuları ifade edebilmek ve
paylaşmak için kullanıyorum. Biraz klişe olacak ama günlük yaptıklarımdansa
düşüncelerimin daha değerli olduğunu düşünüyorum. Sosyal medyanın ticari değeri
beni heyecanlandırmıyor. O nedenle benzer değerlerle ilgilenen, meraklı
kullanıcılardan pozitif geri bildirim almak beni daha mutlu ediyor.
"ÖZGÜVEN ÇABA GEREKTİRİR"
Hem işiniz hem de gündelik hayatınızın yoğunluğu sebebiyle sık sık stresle baş etmek zorunda kalıyor olabileceğinizi tahmin ediyorum. Stres yönetimi için başvurduğunuz yöntemler neler?
İlk olarak sakin kalmayı deniyorum. Karşımıza çıkan problemlerle ilgili hemen o
an karar vermek durumunda değiliz. Mümkünse durum analizi yapmak için kendimize
zaman tanımalıyız. İkincisi, güvendiğiniz bir grup insanın varlığının önemi.
Yakınınızda farklı konularda danışabileceğiniz kişilerin olması çözüm
bulmanızda size yardımcı olacaktır. Üçüncüsü özgüven. Nedense insanlarda
özgüvenin doğuştan geldiğine dair bir kanı var, fakat özgüveni yapılandırmak
için gerçek bir çaba ve çalışma gerekiyor. İnsanın kendisiyle, eksikleri ve
kompleksleri ile yüzleşmesi, onları tetikleyen konularda kendisini kontrol
etmesini ve stresli durumları aşması konusunda da destek sağlıyor. Ayrıca
gündelik hayatta meditasyon, nefes çalışmaları ve olumlayıcı cümleler, aynı
vitamin takviyesi gibi, insanın güçlenmesini sağlayan basit ama etkili araçlar.
Sürdürülebilirlik konusunda ne
kadar farkındalıkla hareket etmeye çalışsak da hepimiz tüketim kültürü içinde
yaşıyoruz. Siz kendinizi tüketim anlamında nasıl konumlandırıyorsunuz?
Sürdürülebilirlik bir moda ya da akım gibi algılanmamalı, artık yaşayışımızı
belli değerlere göre dönüştürmenin tam zamanı. Ben de bu kapsamda ilk
davranışsal değişime satın alma alışkanlıklarımla başladım. Kıyafet
alışverişimi azaltmakla beraber, bir şey almam gerektiğinde Türkiye’den ve
küçük, yerel üreticileri tercih ediyorum. Üretim sürecini bildiklerimi daha çok
destekliyorum.