Magarsus arafta bir yer
Perşembe günü Blu TV’de izleyiciyle buluşacak olan Magarsus oyuncuları Merve Dizdar, Ercan Kesal ve Çağlar Ertuğrul ile “ikircikli” karakterlerini inceledik.
Deniz ÜlkütekinMagarsus bir yönüyle yerel bir öykü. Adana’da narenciye üretimi yapılan bir bölgede, Sarıbahçe’de ticareti elinde tutan kişilerle çiftçilerin arasındaki ilişkileri her yönüyle anlatıyor. Ancak geneline bakınca Türkiye’nin güncel sosyoekonomik koşullarını belirleyen her etkeni içine alarak güncel bir ülke portresi sunuyor. Tüm bu olayları bölgede yer alan Magarsus antik kentine yaptığı mitolojik atıflarla zenginleştiren diziyi, oyunculaırndan Merve Dizdar, Ercan Kesal ve Çağlar Ertuğrul ile konuştuk.
- Magarsus karakterlerinin hem incelikle dokunmuş yapısı hem de siz değerli oyuncularının katkılarıyla çok katmanlı bir yapım olarak öne çıkıyor. Karakterleriniz Tansu, Halil ve Turgut'u bu katmanları içinde ele aldığınızda kafanızda nasıl düşünceler belirdi?
Merve Dizdar: Evet kesinlikle katılıyorum. Her bir karakterin kendi katmanı var. Hiçbiri tamamen iyi ya da kötü değil. Zaafları var ama hepsi aslında iyi bir şey yapmak için çabalıyor. Magarsus’un en sevdiğim tarafı hayat gibi olması. Böyle karakterleri oynamak oyuncu olarak da çok çalışmayı ve araştırmayı gerektiriyor. Hiçbir karakter yüzeysel değil. Yazılmayan bir sürü an var. Bunların üstüne gitmeyi amaçladım. Beliren tek düşünce Tansu’yu anlamak üzerine oldu. Çok zor bir karakter. Zaaflı, hırçın, duvarlı biri. Ama bir insanı sadece gösterdiği yönleriyle anlamamız mümkün değil. Bu kabuğun altında kimin olduğunu anlamaya çalışmak bence kıymetli. Tansu bana emanetti ve olabildiğince onu anlamaya, bu kabuğun altını görmeye çalıştım. Çok seviyorum Tansu’yu. Çok güçlü ve çok duygusal.
Ercan Kesal: Taşrada bir aile. Güçlü ve baskın bir baba. Erken kaybedilen bir annenin doldurulamayan yeri. Kendi tercihlerinde bocalayan çocuklar. Babanın bitmek bilmeyen iktidar talebi ve çocuklarına dayattığı beklentileri. Hayal kırıklığı, şefkat, pişmanlık, intikam duyguları, alttan alta devam eden sevgi ve tutkular.
Çağlar Ertuğrul: Turgut dizideki herkese farklı davranan bir karakter. Babasıyla, ablasıyla, kardeşiyle, kuzeniyle, kankalarıyla ve sevgilisiyle bambaşka bir Turgut oluyor. Bu yüzden canlandırmak cok eğlenceliydi.
- Magarsus'taki karakterlerin ortak yönleri "ikircikli" olmaları bana kalırsa, Örneğin Halil, yabancılara toprak vermemesi ve uyuşturucu satışına engel olmasıyla ahlaklı bir imaj çizerken bunları yapmasının nedeni uluslararası emek sömürüsüne veya uyuşturucuya karşı olması değil Sarıbahçe'deki gücünü kaybetmek istememesi ve "elalem ne der" korkusu. Tansu, bir yandan güçlü bir kadın olarak antik kentlerdeki Tanrıça kültüne atıf yapıyor ancak altında çalışan insanlarla iletişimiyle varolan ilişki biçimlerini yeniden üretiyor. Tuğrul ise mitolojideki baba-oğul çatışmasında "gençliği" temsil ederken babasının konumlandığı düzenin dışında pek bir eylemi ve söylemi yok. Siz karakterlerinizi tüm bu artı ve eksileriyle sevdiniz mi?
E. Kesal: Karakterlere dair söylediğiniz her şey, oyuncuyu da iştahlandıran hallerdir. Sevdim ya da sevmedim diyemem ama kesinlikle heyecanlandım. Onları eleştirmiyorum ya da savunmuyorum doğrusu. Nihayetinde insana dair olan hiçbir şey bize yabancı değil. İnsan, en bayağı olanla en kutsal olan arasında hızla gidip gelebilme yeteneğine sahip tek canlıdır.
M. Dizdar: Evet tüm bu yanlarıyla sevdim. Oynayacağım karakterleri yargılamak ya da onları savunmak istemiyorum zaten, onları anlamak ve anlatmak istiyorum. Tansu, güçlü, vizyonlu, yenilikçi, çok sert, kibirli… Evet ama bunlara iyi ya da kötü özellikler diye bakmıyorum. Çocukluğundan beri belki aile ve baba sevgisi görmeden büyüdü. “Sen karışma”, “Yapamazsın” denildi. Güvenilmedi, yok sayıldı. Bunları yaşayan bir çocuğun böyle olması o kadar olası geliyor ki bana. Tansu’ya bakınca yaralı bir evlat, kırgın ve sevilmeye ihtiyaç duyan bir kız çocuğu görüyorum. Keza Turgut’a ve Beton’a baktığımda da…Halil Kurak’a baktığımda da… Hepimizin yaşadığı kiminin daha fazla hissettiği, kimine değme geçen duygular bunlar. Tüm bunlar büyüyünce bir duvar oluşturuyor insanda. Ne kadar onarabildiğin sana kalmış. O yüzden karakterleri eleştirmiyorum, yargılamıyorum anlamaya çalışıyorum sadece. Senaryoda öyle yazılmıştı ve yönetmenimiz de bu görüşteydi. Oyuncu arkadaşlarım da öyle. Ve Magarsus ekibi de öyle. Bu yüzden iyi bir ekip ve hikaye çıktı ortaya.
Ç. Ertuğrul: Turgut'un da kendine has "dogrular"ı ve kendince sorunları çözme biçimi var. Kabul görmek ve birinin onu takdir etmesi en büyük arzusu. Özünde iyi bir insan ama iyi eğitilmiş birisi olmadığı için dışarıdan öyle görünmüyor. Düşünce biçimi genellikle cahilce ve ilkelce. Turgut seyirciye ilk bölümlerde antipatik gelecek ama dizi ilerledikce sevecekler.
- Öykünün geçtiği Sarıbahçe, bir yönüyle Magarsus'a da atıf yapıyor diye düşünüyorum. Çünkü antik kentin kuruluşu Truva yani bugün Doğu - Batı savaşı olarak nitelenen savaş sonrası döneme denk geliyor. Her iki yönün çelişkilerini de içinde barındıran bir bölge. Sarıbahçe de hem geçmişten gelen ilişkilerin güçlü biçimde varlığını sürdürdüğü hem de Batı'dan ve Doğu'dan gelenlerin bu ilişkileri "tehdit" ettiği bir yer. Karakterlerinizi Doğu - Batı çelişkisi içinde düşündüğünüzde nerede konumlandırırsınız?
E. Kesal: Arafta... Türkiye gibi. Sadece coğrafi bir tanımlama olarak değil, sosyopolitik olarak da bir ayağı Batı’da ama kökleri Doğu’da bir toplumsal yapıya sahibiz. Sakallı Celal’in dediği gibi: “Türkiye durmaksızın Doğu’ya giden bir gemidir. Bazıları bu geminin güvertesinde Batı’ya doğru koşarlar!”
Ç. Ertuğrul: Yazar ve yönetmenimiz Yunus Ozan Korkut zaten söz ettiginiz mitolojiden esinlenerek bu hikâyeyi kaleme aldı. Her ne kadar Turgut kendini babasının imparatorluğunun tek varisi gibi hissetse de ablasının yenilikçi düşünceleri gözünü korkutuyor. Babası gibi daha gelenekçi ve duygusal. Yenilenmeye kapalı.
M. Dizdar: Tansu kesinlikle Batı insanı. Yeniliğe açık, değişim isteyen, ataerkil düzenin eski bir şey olduğunu bilen ve bunu kırmak isteyen bir karakter. Ama her yeniliğin elbette zorlukları da var. Ya da yanlışları.
- Son zamanlarda Türk sinemasında ve dijital içeriklerde yükselen bir anlatı türü var. Magarsus'u da dahil edebileceğimiz ve Anadolu'daki yaşamı irdeleyen bu türü açıkçası yararlı buluyorum. Sizin düşünceleriniz nedir?
E. Kesal: Katılıyorum. Senaryoyu okuduğumda ve ne yapılmak istendiğini anladığımda içinde yer alma isteğimi tetikleyen unsurlar bunlar zaten. Anlatılmayı bekleyen çok hikâyesi var Anadolu’nun.
M. Dizdar: Ben işin içeriğine bakıyorum açıkçası. İyi olan, ben de bir his uyandıran her şeyi faydalı ve yararlı buluyorum. Yazma, oynama, çekme isteği izlediğim şeyin bende teknik veya duygu açısından iyi anlamda herhangi bir his uyandırmasını seviyorum. Böyle gördüğüm her iş kıymetli benim için.
Ç. Ertuğrul: Magarsus'u sadece kırsal veya taşra olarak tanımlamamak lazım. Türk sinema sektörü, dizileri de katarsak, sürekli büyüyen ve dünyada kendini ispatlayan bir sektor. Bilimkurgu ve fantastik hikâyeler dahil her türü anlatabilecek yetenekli yazarlar, yönetmenler ve yapımcılar mevcut. Doğru taşların yerine oturması gerekiyor sadece.
"KENDİMİ KENDİME KANITLADIM"
- Merve Hanım, Cannes'da kazandığınız En İyi Kadın Oyuncu Ödülü hepimizi çok mutlu etti gururlandırdı. Teşekkür ederim bize bu mutluluğu yaşattığınız için. Böyle büyük "an"lar kimi zaman başarının sahibi için bile görkemi tam olarak anlaşılmaz olabilir. Üzerinden biraz süre geçmişken duygularınızı tekrar tanımlamanızı istesem neler söylersiniz?
Ben teşekkür ederim size. Ne güzel ve doğru bir soru. Bir süre algılayamamış olabilirim gerçekten de. Ama sonra herkesin mutluluğunu görünce farkına vardım. Sonra kendimin farkına vardım. Sanki 37 yıllık yorgunluğum gitmiş, büyük bir boşluğum dolmuş gibi hissediyorum. İşimi yine aynı titizlikle yapacağım. Bu bende değişmez. Ama kendimi kendime kanıtlamışım gibi bir his var. Her ödülden sonra böyle bir his geliyor bana. Kendimle ilgili yani. Tarifi zor. Sadece bir ödül değil çok uzun süren oyunculuk tutkumun, koşturmamın, çok çalışmamın, sevgimin, umudumun ve inancımın bir kez daha haklı olduğunu gösteriyor. En zor zamanlarımda bile mesleğime hiç küsmedim. Bu hayatta en sevdiğim şey; oyun oynamak. Para kazansam da kazanmasam da tanınsam da tanınmasam da…
BERLİN'DEN ÖDÜLLE DÖNDÜ
Magarsus, geçen ay yarıştığı Berlin TV Series Festivali’nde “Stellar Cast” Ödülü’ne layık görüldü. 7. Berlin TV Series Festivali’nin “Special Mention” kısmında izleyiciyle buluşan Magarsus’un oyuncuları Berkay Ateş, Çağlar Ertuğrul, Merve Dizdar ve Ercan Kesal da etkinlikte yer alırken yönetmen Yunus Ozan Korkut ve BluTV CEO’su Deniz Şaşmaz Oflaz da oyuncularını yalnız bırakmadı.