Lozan hezimettir!

Evet, Lozan Barış Antlaşması hezimettir. Ama İngiltere ve müttefikleri için. Bugün 99. yıldönümünü kutladığımız antlaşma tam bağımsız ve onurlu Türkiye’nin temeli olmuştur.

Prof. Dr. Şaduman Halıcı

99 yıl önce bugün İsmet Paşa yeni Türkiye Devleti’nin tam bağımsızlığını sağlayan o onurlu imzayı atmıştır. İmza neden onurludur? 

Çünkü Lozan’da yalnız Dünya Savaşı’nın veya Milli Mücadelemizin hesabı kapatılmamıştır. Lozan, emperyalist devletlerin Türkleri önce Avrupa’dan sonra Anadolu’dan atma amacını taşıyan Doğu Sorunu’nun hesaplaşmasıdır ve Türklerin zaferiyle sonuçlanmıştır. Hesaplaşma tam sekiz ay sürmüştür. Neden?

Çünkü genç Türkiye geleceğini, onurlu ve tam bağımsız yaşama hedefini kayıt altına alacak bağlardan tümüyle kurtulmak amacıyla konferans masasına oturmuştur. Nedir bu bağlar? Kapitülasyonlar, Duyun-u Umumiye ve azınlıklar konusu. 

Kapitülasyonlar Türkiye’yi emperyalistlerin açık pazarı haline getirmiştir. Denizlerimizde egemenliğimiz, yolcu ve yük taşıma hakkımız yoktur. Bir yabancı suç işlediğinde yargılama hakkımız yoktur. Duyun-u Umumiye ülkenin maliyesini kontrolü altına almış, vergileri o toplamış, o harcamıştır.

Lüks binalar inşa etmiş, kolcuları aracılığıyla Türk halkına zulüm yapmıştır. Azınlıklar ise emperyalistler için hep Osmanlı’nın içişlerine karışma gerekçesi olmuştur. Emperyalistler bu ayrıcalıklarını yitirmek istemedikleri için 20 Kasım 1922’de başlayan konferans masası 4 Şubat 1923’te dağılmıştır. 

Üç ay süren bu ilk evrede emperyalist devletler kapitülasyonların tümüyle kaldırılmasını isteyen Türkiye’nin karşısında tek vücut olur. Türkiye, Osmanlı borçlarının kendi payına düşen kısmını ödemeyi yükümlendiği halde kabul etmemişler, Türkiye’den bütün borçları ödemesini istemişler, Duyun-u Umumiye’deki karlarının devamında ısrarcı olmuşlardır. Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alma amacını taşıyan tezle azınlık tanımını genişletmişler, Türkiye’de din, dil, soy azınlıkları bulunduğunu iddia etmişlerdir. Böylece Hıristiyanlar dışında Kürtlere, Çerkeslere, Lazlara, Alevilere de azınlık statüsü vermeye çalışmışlardır. 

31 Ocak’ta Lord Curzon tarafından sunulan barış önerisi de onların bu ısrarlarının yansıması olur. Sevr Antlaşması’nın yumuşatılmışı olan öneri genç Türkiye’nin isteği olan mali, adli ve ekonomik bağımsızlıkla taban tabana zıttır. İsmet Paşa 4 Şubat’ta yanıtını verir. Ona göre “Müttefikler Türkiye’yi köle durumuna düşürmek istemektedir. Adli kapitülasyonların devamı ile Türkiye’nin bağımsızlık ve egemenliğine saygı gösterilmemiştir. Bu nedenle antlaşma reddedilmiştir.” İsmet Paşa’nın konferansın sonucunu soran gazetecilere yanıtı da nettir: “Esareti kabul etmedik.” (Ali Naci Karacan, Lozan Konferansı ve İsmet Paşa, s. 208)

Tam bağımsızlık için yeni bir savaş göze alınmıştır. İzmit’te bekleyen ordu hazırlıklara başlar. 17 Şubat 1923’te İktisat Bakanı Mahmut Esat (Bozkurt) Bey’in girişimleriyle İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi’nde hem o hem kongrenin açış konuşmasını yapan Mustafa Kemal Paşa tam bağımsızlık vurgusu yapar. Siyasal zaferlerin ekonomik zaferlerle taçlandırılması gereğine işaret eder. Kapitülasyonlardan arındırılmayan bir anlaşma kabul edilmeyecektir. 23 Nisan 1923’te konferans masası yeniden kurulur. 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalanır.

Sekiz ayın sonunda kapitülasyonlar tüm sonuçlarıyla tarihe gömülür. Duyun-u Umumiye son bulur. Türkiye Osmanlı borçlarından yalnız kendi payına düşeni ödeme tezini kabul ettirir. Türkiye tam bağımsızlığını elde ederek masadan ayrılır. İdari, adli, hukuki tüm bağlardan kurtulur. Emperyalistler Türk hukukunun ve yargısının egemenliğini kabul eder. Dil, din, soy azınlığı tanımlamasına geçit verilmez. Azınlık kavramı yalnız Müslüman olmayanları içerir.

KUSUR YOK, EKSİK VAR

Lozan’ın kusuru yoktur. Eksiği vardır. Boğazlarda tam egemenliğin elde edilememesi, Hatay’ın anavatan dışında kalması ve Musul, Süleymaniye, Kerkük sancaklarını içeren Musul vilayetinin elde edilememesi eksikliktir. Bu başlıklar da Türkiye için önemlidir. Uluslararası gelişmeler Cumhurbaşkanı Atatürk ve Başbakan İnönü tarafından son derece ustalıkla değerlendirilir. 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi Türkiye’ye Boğazlarda tam egemenliğini verir. “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz” dediği Hatay, Atatürk’ün direnciyle önce bağımsız olur, 1939’da da Türkiye’ye katılır. Türklerin tek yarası Musul vilayetidir. Komutanların ordularının başından ayrılıp milletvekilliğini tercih etmesi, Şeyh Sait ayaklanması gibi nedenlerle yaradır. Ama Musul’da petrol olmasaydı kanımca bu Türk ili de Atatürk’ün sağlığında anavatana katılabilirdi.

İNGİLİZLERİN İTİRAFI

Lozan, emperyalist devletlerin Anadolu’yu sömürmesine olanak tanıyan tüm ayrıcalıklarına son vermiştir. Lozan’ı hezimet/bozgun olarak anan ilk isim de Llyod George’dur. 28 Temmuz 1923’te verdiği demeçte Sevr’den Mudanya’ya giden süreci geri çekilme, Mudanya’dan Lozan’a giden süreci bozgun olarak tanımlar. L. George 28 Ağustos’ta Daily Telgraph’da yayınlanan makalesine ise “Türkiye’nin Lozan Başarısı Uygarlığın Yenilgisidir” başlığını atar.

Uygarlıktan kastı emperyalist cephedir ve yedikleri ikinci darbenin itirafıdır. Çünkü, Türklerin Lozan’dan çıkardığı tam bağımsız Türkiye emperyalistlerin sömürdüğü ülke halklarında bağımsızlık ateşini canlandırmıştır. L. George’un bu demeçlerinde Lozan’ın son nokta olmadığını savunması, bir gün değiştirilebileceği umudunu koruması ise Lozan’ın onlar için hezimet olduğunun itirafıdır. Bu itiraf aynı zamanda Türk halkının Lozan etrafında neden tek vücut olması gerektiğine de ışık tutmalıdır.