Kuzeyden güneye, doğudan batıya Türkiye

Türkiye’yi baştan sona tam dört kez turlayan Seymen Bozaslan gün yüzüne çıkmamış gezi rotalarını paylaştı.

Deniz Ülkütekin

Her kenti farklı bir mirası, kültürel ve doğal güzelliği saklayan, 100 yıllık ülkemizi tam dört kez karış karış gezen bir isim gezgin ve yazar Seymen Bozaslan. Bu gezilerinde edindiği birikimlerini Türkiye’nin bu çok özel yılında kitaplaştırdı. Bozaslan Türkiye’de gittiğiniz herhangi bir kentte aradığınız her şeyi bulabileceğiniz bir kılavuz niteliğinde olan ve Altın Kitaplar etiketiyle yayımlanan "100. Yılında Türkiye Seyahatnamesi"ni ve gezilerinden kalanları konuştuk.

"100. Yılında Türkiye Seyahatnamesi" sanırım bir gezginin Cumhuriyetimizin 100. yılında yapabileceği en özel iş. Yayımlanması nasıl hissettirdi?

İnanılmaz bir duygu! Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına bir seyyah olarak iz bırakmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Kitabın içinde yer alan ve 100. yıla ulaşan doğal, kültürel güzellikleri kayıt altına almaktan da ayrıca memnunum. Ayrıca kitabı 6 Şubat Kahramanmaraş depreminde Isias Hotel’de hayatını kaybeden değerli turist rehberlerine ithaf etmekten de çok gururluyum. Fikir, sosyal medyada bana sık sık gelen sorulardan ortaya çıktı. Ülkesini gezmek isteyen insanların sorularına yanıt vermeye çalıştım.

Başkalarının aklına gelmiş midir bilmem ama kitaba göz atınca aklıma ilk olarak Evliya Çelebi seyahatnameleri geldi.

Evliya Çelebi bambaşka bir seviye gerçekten. Bugünün şartlarında konforlu seyahat etmekle onun 1600’lü yıllarda yaptığı seyahatler kıyaslandığında saygı duymamak olanaksız. Onun yüzde 1’i olarak anılabilirsem ne mutlu bana.

Türkiye'yi bugüne kadar tam dört kez turlamışsınız. Ne zaman Türkiye gezilerinize başladınız?

Anne tarafım Kayseri, baba tarafım ise Gaziantep kökenli. Dedesi ve anneannesiyle memleketi Kayseri ve Gaziantep’e giden bir torun olarak başladım yolculuklara. Sonrasında “zehri” kaptım galiba. Yıllar içerisinde sürekli yolculuklar yapmaya başladım. Bügün de devam ediyorum. Gezi rehberi hazırlamak üzere ilk gittiğim kent ise Eskişehir’di.

Gezgin dostu bir ülke miyiz genel olarak?

Çok keyifli bir rotalarımız var bana kalırsa. Bugüne kadar 67 ülke keşfetme fırsatım oldu. Kıyasladığımda, Türkiye’de gezen turistler her 50-100 kilometrede bir yeni bir doğal alan, yeni bir mimari, yeni bir şive, yeni bir gastronomiyle karşılaşabilirler. Sürekli yeniden keşif hissi veren bir ülkeyiz. Konfor ve deniz tatili arayan bir turist, Ege ve Akdeniz’de harika kıyılarımızı deneyimleyebilirken doğa veya kültür odaklı bir seyahat arayan turist ise ülkemizin özellikle güneydoğu ve doğu bölgelerinde büyülenecektir.

Kitapta kent anlatılarını nasıl kurguladınız?

Tamamen bir kenti keşfetmek isteyen kişinin aradığı cevapları vermeye çalıştım. Tüm kentlerde restoran, otel önerileri, festival, müze, kış turizmi ayrıntıları var. Okuyucular ayrıca plajlar, antik kentler, termal tesisler, yaylalar hakkında da rota oluşturabilecekleri bilgilere kolayca ulaşabilirler. “100. Yılında Türkiye Seyahatnamesi” bir nevi, okurlarına seyahat danışmanlığı hizmeti veriyor diyebiliriz.

Türkiye'de yerli ve yabancı gezginler için her bölgemizdeki bilindik kentleri bir çırpıda sayabiliriz. Peki hem konuklara sağladığı koşullar hem de kültürel ve doğal güzellikleriyle "Burası nasıl gezi rotalarının dışında kalmış?" dediğimiz bir kent var mı?

Evet evet, hatta bir kentler rotası var. Tunceli-Ovacık, Malatya-Arapgir, Erzincan-Kemaliye inanılmaz bir rota sunuyor. Hatta buradan Kemah, Bayburt Demirözü, Gümüşhane Santa Harabeleri üzerinden Karadeniz’e inen bu yolculukta hem doğal güzellikler hem de tarihi birçok noktayı görmek mümkün. Ayrıca, Mardin Midyat ve Dargeçit arasındaki yolda harika Süryani Köyleri var. Adana Kozan, Feke, Tufanbeyli rotası yine Adana’yı farklı keşfetmemizi sağlayan bir rota.

Gezileriniz sırasında bugüne gelemediği için hayıflandığınız bir kültürel varlığımız var mı?

Baraj nedeniyle su altında kalan Hasankeyf ve deprem nedeniyle kaybettiğimiz Antakya sokakları. İkisinin de gelecek nesillere ulaşmasını çok isterdim. Dünya için önemli kayıplar.

KAREKODLARLA YAŞAYAN KİTAP

Kitap karekodlarla etkileşimli ve kendini sürekli güncelleyen bir yapıda.

Evet kitapta beni en heyecanlandıran kısım burası. İçinde yer alan 176 karekod, Türkiye’de bir seyahat kitabında ilk kez uygulanan özellik oldu. Bu dijital yönlendirmelerle okur 81 kentte Spotify müziklerini dinleyebiliyor, YouTube’dan 4 saate yakın videoyu klasik müzik eşliğinde izleyebiliyor. Ayrıca 93 Google Maps QR kodu ile tüm restoran, görülecek yerler, plajlar, müzeler gibi ayrıntılara cep telefonundan ulaşıp bulunduğu noktadan kilometre hesabı yapabiliyor. Hatta “street view” özelliğiyle atmosferi gözlemleyip Google’daki yorumlara ulaşabiliyor. En önemlisi de karekodlar benim kontrolümde olduğu için kitap çıktıktan sonra da yeni deneyimler kazandıkça onları da kitapta paylaşmaya devam edeceğim. Bu yüzden “100. Yılında Türkiye Seyahatnamesi”ne “yaşayan kitap” diyorum.

BİR KENT NASIL GEZİLİR?

“Hafıza durakları” dediğim kent müzelerini kesinlikle görmeliyiz. Bu müzeler kentin karakteri hakkında çok ipucu verir. Başarılı kent müzeleri” dendiğinde Bartın, Trabzon, Bilecik, Bursa ve Malatya müzeleri aklıma geliyor.

Zanaatkârları, gastronomi duraklarını deneyimlemeli ve orada yaşayan en az bir kişi ile konuşarak yerel tavsiyeler almalıyız.

Artık sosyal medyada bir başkasının yaptığı rotayı yapıp, hatta aynı yerlerde fotoğraflar çektirerek seyahatleri tamamlıyoruz. Böyle gezince ödev yaparmış gibi oluyor. Bu yanlıştan dönerek sosyal medyadaki tavsiyeleri kulağa küpe yaparak kendi seyahatimizi yapmamız gerektiğine inanıyorum.