Kutsal iyileştiriciler
Küresel ısınmaya karşı savaşan, havayı temizleyen, ruhumuzu şifalayan ormanlar giderek azalıyor. Salı günü kutlayacağımız Uluslararası Orman Günü öncesi ormanların önemini hatırlayalım.
Ayça CeylanOrmanların ve her türlü ağacın önemini vurgulamak ve bu konuda bilinç oluşturmak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla 2012 yılından beri her yıl 21 Mart günü Uluslararası Orman Günü olarak kutlanıyor. Her yıl farklı bir temayla karşımıza çıkan günün bu yılki teması ise “Ormanlar ve sağlık”.
Küresel nüfusun yüzde 55’ine denk gelen kentsel nüfus, artan hava, su ve gürültü kirliliği ile düşük çevre koşulları nedeniyle strese maruz kalıyor. Yine tüm bu nedenlerden ötürü çeşitli sağlık sorunları yaşıyor.
Örnek vermek gerekirse geçtiğimiz günlerde Tayland’da 200 bin kişi hava kirliliği nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Kentleri çevreleyen ormanlar veya kentsel ormanlar, hava kirliliği başta olmak üzere birçok sağlıksız etkeni ortadan kaldırarak insan sağlığına olumlu etki yaratıyor.
Ağaç dostlarımız, çapı 10 mikrona kadar olan parçacıkları yakalayarak trafik ve endüstriden kaynaklı oluşan kirliliği emer, solunum yolu hastalıklarına karşı korunmaya destek olur.
ORMAN BANYOSU
Gıda ve Tarım Örgütü’nün raporuna göre, her yıl Avrupa’daki 6 kişiden 1’i depresyon, anksiyete, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı gibi sorunlar yaşıyor. Ormanların terapötik etkileri ise epeydir belgeleniyor.
Düzenli olarak ormanlık alanları ziyaret eden bireylerin stresi, kaygısı, yorgunluğu ve gerginliği azalıyor. Hazır 21 Mart itibarıyla kuzey yarımkürede resmi bir şekilde ilkbahar gelmişken, size çok sevdiğim bir seremoniyi önermek isterim:
Orman banyosu veya özgün ismiyle shinrin-yoku! Peki nedir bu orman banyosu derseniz; 1982 yılında Japonya Tarım, Ormancılık ve Balıkçılık Bakanlığı Genel Müdürü Tomohide Akiyama yaygın olarak hissedilen doğa yoksunluğu ve azalan orman alanlarının korunmasına yönelik "shinrin-yoku" yani orman banyosu kavramını önerdi.
Şinto ve Budist öğretisinden esinlenerek tasarlanan orman banyosu, bildiğimiz anlamda bir banyo değil, suya gereksinim yok. Beş duyumuzun doğayla uyumlanmasına, yavaşlamamıza ve ruhumuzu ferahlatmamıza destek olan bir şifa uygulaması olarak tanımlanabilir. Japonya’da 60 orman terapisi yolu var. Güney Kore, ABD ve İngiltere’de de sağlık kurumları tarafından önerilen bir yöntem. Unutmadan orman banyosu yaparken cep telefonunuzu kullanmamanızı öneririm, böylelikle teknostresten de arınmış olacaksınız.
Daha fazla yeşil alana sahip kentsel alanlarda yaşayan bireylerin, yeşil alana daha az erişimi olanlara göre daha düşük stres ve daha iyi refah düzeyine sahip olduğu sonucunu ortaya koyan bazı araştırmaları okuduktan sonra ve ağaç dostlarımızın kentlerin yüksek sıcaklıkla mücadelede doğal kliması olduğu bilirken Türkiye’deki kentlerde acilen yeşil alan protokollerin oluşturulması gerekiyor.
TATLI SU İÇİN ORMAN
Kentlerde yaşayan çoğumuz gündelik yaşamın içinde ormanı fiziksel olarak sıkça deneyimleyemese bile onun faydaları sayesinde hayatta kaldığını unutmamalı. Ağaçlar, karbonu tutarak küresel ısınma ile mücadele ederler, havayı temizlerler, suyu arındırırlar, binlerce türün evidirler, yiyecek ve ilaç sağlarlar.
Ancak yapılaşma, hammadde gereksinimi gibi birçok nedenden ötürü her yıl 10 milyon hektar -Portekiz büyüklüğünde- orman yok oluyor. Burada küçük bir parantez açmak isterim. Bu hafta bir diğer önemli farkındalık günü 22 Mart Dünya Su Günü.
Ormanlar aynı zamanda tatlı su temininde filtre edici bir role sahiptir, dünyanın erişebilir tatlı suyunun yüzde 75’i ormanlık havzalardan gelir.