Kendi diline düşmanlık
“Dil duyarlığınız varsa,” diye bir cümleye başlayacaktım ama vaz geçtim çünkü bugün toplumda böyle bir şeyin hiç kalmadığının farkındayım.
Ülker İnceDillerine bakarsanız herkes adeta aynılaştı. Bölünmüş bir toplum falan değiliz bu bakımdan. Eğitimlisi, eğitimsizi, İlericisi, gericisi, bilgilisi, bilgisizi, okumuşu, okumamışı, hepsi aynı “karmakarışık” dili kullanıyor. Bazen öyle kullanımlara tanık oluyorum ki, “Bu dil nereden çıktı, bunu size kim öğretti?” demeden edemiyorum.
İlerici bir televizyon kanalında program sunuculuğu yapan genç bir bayan, program katılımcılarından biri sözü uzatmayıp başka bir katılımcıya bırakınca, “Adiliyetiniz için teşekkür ederim,” diyor. Bu yaşımda ilk kez duyuyorum “adiliyet” diye bir sözcük! .
Dilimizde, evet, “millet”, “cins” gibi vaktiyle Arapçadan ödünç alınmış sözcükler vardır, bunların Arapça eklerle üretilmiş halleri de vardır, “milliyet”, “cinsiyet” gibi ama bu “adiliyet” sözcüğü “yepyeni” bir üretim. Hiçbir zahmetten kaçınmayıp üretmişler. Gençleri böyle kendi dilleri dururken başka bir dilin dağarında dolaşmaya kimler itiyor acaba?
“Kimler itiyor?” diyorum ama kimlerin ittiğini bal gibi biliyorum, bir Milli eğitimcinin “Türkçe artık öldü, Arapça konuşacaksınız,” dediğini kulaklarımla duymuştum. Bazıları Türkçeyi İngilizceleştirmeye çalışırken işte böyle bazıları da hıncını alamayıp öldürmeye ya da Arapçalaştırmaya çalışıyor.
Ha, bu arada genç bayanın bu sözcüğü kullanmasının bir başka yönü daha var: Bir tartışma programında “adil” davranmak katılımcılara düşen bir görev değildir, program sunucusunun kendisine düşer, bütün katılımcılara eşit zaman tanımak. Ama bakıyorsunuz kafa karışıklığı dille sınırlı kalmıyor, düşünceye de bulaşıyor. Dil bozulunca kişinin düşünce sistemi de pusulayı şaşırır. Ciddi ciddi düşünüyorum: Buraya nasıl geldik ve nereden geldik, diye.
Laik Cumhuriyet düzeni düşmanlarının kaynayan kazanında –şaşılası bir biçimde- Öz Türkçe düşmanlığı hep oldu, bunu biliyoruz. Öz Türkçeye gülmek için fıkralar uydurdular, Türkçenin ne kadar yoksul, “çirkin” bir dil olduğunu söyleyip gülüştüler. Ama Öz Türkçe Yunus Emre’nin, Karacaoğlan’ın güzelim şiirlerinde ve halkın arasında hep yaşadı, varlığını korudu. İlgi görünce hemen canlandı, özellikle 50’li, 60’lı yıllarda yazan bilinçli ve kahraman yazarlar sayesinde gelişti, gürbüzleşti, hem edebiyat hem bilim dili haline geldi. Dil, iyi beslenen bir bebek gibi sözcüğün tam anlamıyla gürbüzleşti, yanakları parladı, sağlığına kavuştu.
Bir araştırmaya göre iyi beslenmeyen çocuklar bodur kalıyormuş. Yıllardır Türk dili düşmanlığı yapan insanlara bir müjde vermek isterim, merak etmeyin, amacınız millilik adına Türkçeyi cüceleştirmek, yok etmek idiyse bu amacınıza neredeyse ulaştınız bile. Laik cumhuriyetçiler de size yardım etmek için çırpınıyorlar; Öz Türkçeyi terk etmekte sizinle yarışıyor ya da sizin yeğlediğiniz kavram ve sözcüklerden kopamıyorlar. Baksanıza, Meral Akşener bile ülkeyi “bilim ve akılla” yöneteceğiz demek varken, çok anlaşılır ve somut bir şey söylemek varken “ortak akılla” yöneteceğiz diyor. Nedir bu ortak akıl? Herkesten eşit miktarda kaçar gram akıl almak gerekiyor acaba? Aslında Erbakan Hoca “ortak aklın” ne olduğunu açıklamıştı, “Ortak akıl liderin aklıdır” demişti. Yani “bilim ve akıl”yerine “lider tapıncını” yerleştirmek için “icad” edilmiş bir deyim. . .
Ben genelde yandaş televizyon kanallarını seyretmiyorum, seyrettiğim kanallar belli: Tele1, HalkTV ve KRT. Dil yanlışları konusunda yazdığım yazıların tamamının ilhamını genelde bu kanallardan, oralarda kullanılan dilin sefaletinden alıyorum. Günümüzde televizyonların dil üzerinde örneklik etkisi büyük. Örneğin Halk TV haber sunucusu İrfan Değirmenci’nin de Türkçe kökenli “ayrıntı” sözcüğü dururken Fransızca kökenli sözcüğü kullanıp “detay” dediğini duyunca, “Eyvah,” diyorum, “ ‘ayrıntı’ diyenler hala vardıysa bile onlar da artık detay demeye başlar.”
Pekiyi, o ilerici kanallarda hiç kimse yok mu acaba o gençlere birkaç küçük uyarıda bulunacak, örneğin, “ayrıntı” demek varken “detay” deyip durmayın, “her zaman” demek varken “herdaim”i nereden çıkardınız, “önümüzdeki günlerde” demek varken “önümüzdeki süreçte” ne demektir, ne süreci bu, İngilizceden çeviri bir ifade olan “Günün sonunda” ifadesini ne çabuk öğrendiniz, diyecek biri yok mu?