Kendi Ayak İzlerini Takip Edebilmek
Müzik videoları günümüzde yaratım biçimleriyle, sanat eserlerini aratmayan bir estetik ve içerikle izleyici karşısına çıkıyor. Florence and the Machine'in yeni teklisi The King için çektiği klip de, toplumsal kadın rollerine karşı çıkışı, geniş bir zaman çizelgesine yayılan semboller eşliğinde sunuyor.
Serra RodopluKendine has enerjisiyle yıllardır dinlediğimiz Florence and the Machine grubu, yeni teklisi King‘in video klibi için Emma filminin yönetmeni olan Autumn de Wilde ile birlikte ortaya koyduğu çalışmasında, toplumun biçtiği cinsiyet rollerine karşı, güçlü semboller kullanarak harekete geçiyor.
Video, hayal kırıklığına uğramış bir insanı görmemizle başlıyor; “Mutfakta kavga ediyoruz çocuk sahibi olmakla ilgili / Dünyanın sonu ve hırsımın sınırı hakkında” sözleriyle bir çiftin çocuk sahibi olup olmama konusundaki tartışmasını görüyoruz. Bu sırada, Florence, ulvi bir karakter gibi ortaçağda kralların rengi olan erguvan renkli cübbesi ile belirip bizi şaşırtıyor…
‘İnsan ve Sembolleri’ kitabını yazan Psikiyatr Carl Gustav Jung, kolektif bilinç dışı teorisi ile insanların birbirine ve atalarına ortak bir dizi deneyim, sembol yoluyla bağlı olduğunu savunur, bu kolektif bilinç ve onun sembollerini dünyaya anlam vermek için kullanıldığını belirtirdi.
Burada da, Florence çalışan, üreten bir kadın olmanın çetin gerçeklerine değinerek annelik, evlilik ve kadınlığa gönderme yaparken, sadece sanatçıların değil, tüm kadınların kendi yolunu yaratma ve kariyer yolculuklarında yaptıkları fedakarlıkları anlatmak adına insanlık tarihindeki bazı sembollere gerek sahnelerde, gerek şarkı sözlerinde yer veriyor.
Antik inanışlara göre; yetişkin kadın; genç kız, anne, bilge kadın olarak üç ana evreden geçer. Hayat döngüsü olan bu evreler yaşamın farklı dönemlerindeki deneyimleri temsil eder ve annelik döneminde ise kadının yaratımını gerçekleştirdiği dönemdir. Güçlüdür, bereketlidir, üretkendir. Ancak, yaşadığımız toplum, kadının bu dönemindeki beklentileri, anneliğin yaratıcılığı ve besleyiciliğiyle sınırlı kalmamakta, ondan ayrıca, eş olmasını ve bütün enerjisini ev içine kanalize etmesini istemektedir.
Peki bir kadının verimlilik algısı biyolojik saati ve sosyal normlar üzerinden ele alınırsa ve bu durum kişinin kendini gerçekleştirmesine engel oluyorsa buna nasıl dur diyebiliriz? Florence burada harekete geçiyor ve kadına yüklenen etiklerden, beklentilerden sıyrılmaya başlıyor… “Ben anne değilim, ben gelin değilim, ben kralım” sözlerini mırıldanırken krallığını ilan ediyor. Kral sembolü ise mutlak gücü elinde tutar. Liderdir, sorumluluğu tek başına eline alır, anne kadar fedakar değildir ama kitleleri etkiler, yol gösterir, yönetir, yönlendirir. Bu sırada, videoda da mekan, steril bir binanın içinden geleneklere gönderme yapmak adına, klasik tarzda tarihi bir bina manzarasına doğru değişmektedir. Florence, kendi hayatını yönetebilmek için tarihte nasıl toplumun "sözde" huzuru için krallar ve rahipler kızları kurban etmiş ise, o da kendi yaratıcılığı ve hayatı arasındaki gerilime sebep olan özneyi kurban etmektedir. Florence artık besleyici anne değildir, kırılgan ve boyun eğen eş değildir. Hayatını yöneten bir kraldır. Geleneksel cinsiyet normlarını alt üst edip kendisine atfedilen hayat döngüsüne karşı çıkmaktadır.
Florence görünmez tacını takarken, “benim acıdan yapılmış altın tacıma ihtiyacım var / Boş koridorlarım büyük kişisel mitolojilerim ile yakılansın" sözlerini duyarız ve şarkıcı bu sırada brütalist beton bir yapı içinde süzülmeye başlamaktadır. Bu geçiş, geride bıraktığı kimliği ve yeni kimliği arasındaki ayrımı daha net vurgular . Bu sırada, şarkıcının etrafında tek tip giyinmiş kadınlar toplanır ve sesleri duyulmayacak desibelde bağırıp, dans eder. Bu sahne, Antik Yunan’da yapılan Demeter şenliklerini anımsatmaktadır. Antik Yunan’da kadınlar baskı altında hayatlarını sürdürürlerdi. Birey olarak görülmeyen kadınlar, evlerine hapsolmuş halde yaşamaktaydı. Ancak, senede bir kez bereket ve doğurganlığı sembolize eden Demeter adına yapılan festivallerde Demeter Tapınağı çevresinde toplanıp üç gün boyunca çığlık atıp, şarkılar söyleyip, dans eder ve ziyafet çekerlerdi. Aslında kadınların, kendileri gibi olabildikleri tek zaman dilimi bu üç gündü. Müzik videosunda ise kadınlar serbestçe hareket ederken özgürleşmekte ve kendilerinden yükselen çığlıklar ile bu yarım kalmış binayı kendi sesleri, kimlikleri ve hikayeleri ile doldurmaktadırlar.
Florence, içinde tuttuğu, rahatsız edici biriken değerleri artık dışa dökerek şarkının sonunda, kendini yeniden yaratıyor ve hikayesini yazabilmesi için insanlara ilham oluyor.