Karahantepe’nin dünya tarihi açısından önemi
Göbeklitepe’den sonra tarihi değiştirecek bir yerleşim yeri daha bulundu. Kazılarında sırtında leopar taşıyan insan heykeli yer alan Karahantepe’nin tüm bilinmeyenleri...
Erdem DenkSon yılların en özgün arkeolojik bulgularından olan Karahantepe, parçası olduğu “Taş Tepeler” kazı alanları gibi “Çanak Çömleksiz Neolitik A ve B” olarak bilinen dönemlere tarihleniyor. Yerleşikleşme sürecine ilişkin şimdiye kadar bilinmeyen bulgular sunan bu alanlar anıtsal yapılarıyla dikkat çekiyor. Karahantepe’nin en özgün özelliğiyse yerleşimin merkezinde yer alan, birbirleriyle ilişkili olduğu açıkça görülen AD ve AB yapılarının mimarisi ve olası kullanım şekilleri.
Yerleşimin kalbi niteliğindeki kaya zemin oyularak yapılan 23 metre çapındaki AD yapısı, yerleşik yaşama geçmekle birlikte hâlâ avcı-toplayıcı üretim biçimi devam eden toplulukların eşitlikçi yapısının dönüştüğünü veya “karmaşık toplumlar” olduğunu gösteriyor. Karahantepe’deki bu dairesel/oval yapının bir tarafında, her biri birkaç kişiyi alabilecek ikişer sekiden oluşan, birbirleri ve diğer alanlardan yan bölme duvarlarıyla ayrılan üç özel oturma alanı bulunuyor. Ayrıcalıklı kişilerce kullanıldıkları açık olan bu üç “loca”, dairesel/oval alan içinde de “başköşe” niteliğinde. “Loca”nın karşı sol çaprazında ise “sunak” benzeri bir yapı var. Üzerinde bulunduğu sekinin ön yüzeyine işlenen leopar bezemesi kadar hemen açığında bazı “sunu tabakları”nın da gömülü bulunması dikkat çekici. Özellikle de aynı bölgede “Leopar Taşıyan İnsan” heykelinin dışarıdan getirilerek gömülmüş şekilde bulunduğu düşünülürse... Tüm bu veriler, orta açıklığın “sunu” da içeren özel törenlerde kullanıldığını, “loca”nın da törenleri ayrıcalıklı olarak izleme, hatta “yönetme” mekânı gibi konumlandırıldığını düşündürüyor.
Karahantepe’nin sembolü olagelen, kayadan oyma bu özgün alan da dairesel/oval planlı. Görece küçük ve içi “fallus” biçimli dikitlerle dolu. Orta üst kenarında, hemen yandaki AD yapısındaki üçlü “loca”nın konumuna denk gelecek şekilde yerleştirilmiş bir “baş” heykeli var. Çenesinin altında görülen, “sakal” veya “âdemelması” olarak yorumlanan çıkıntı nedeniyle bir “erkek”e ait olduğu düşünülüyor. Ancak bu başın bağımsız bir yapı olmadığı, yılan şeklinde, görece kalın bir gövdeye de sahip olduğu anlaşılıyor. Çok sonraları görülecek “Şahmeran” karakterini çağrıştıran bu canlının gövdesi “localı” ve “havuzlu” yapılararası bağlantıyı sağlayan “tak” benzeri kemerli geçide kadar kıvrılarak uzanıyor.
Fotoğraf: Aslı Denk
Havuzlu yapının diğer tarafındaki kayadan oyma merdivenin hemen üstünde de olasılıkla alana “sıvı” dökülmesini sağlayan bir kanal olduğu görülüyor. Dolayısıyla bu yapıya giren veya olasılıkla burada üzerine su dökülen (alanda zemin analizleri henüz tamamlanmadığı için bir sıvı kullanılıp kullanılmadığı ve kullanılmışsa da bu sıvının ne olduğu konusunda kesin bir yorum yapmak mümkün değil) bir veya birkaç kişinin dikmeler arasından isimsizleştirilmiş bir “ata”nın gözetiminde geçtiği, sonrasında (veya öncesinde) da “localı” yapıdaki “ayrıcalıklılar”ın huzurunda bir tür sunuda bulunarak ant içtiği düşünülebilir. Bu da akla etnografik örneklerde gözlenen ve Üst Paleolitik avcı-toplayıcılarda da olduğu düşünülen kabul törenlerini getiriyor. Kazı ekibi başkanı Prof. Dr. Necmi Karul’un belirttiği gibi bir ucundan giren kişiyle diğerinden çıkanın aynı olmamasını sağlayan böylesi merasimler, çeşitli toplumsal konumlara geçilmesinin aracı ve zemini olarak işlev görür. Bu durumda, son derece “dünyevi” olan törenin “ilan” kadar “tanıma/sosyal kabul” ve “kutlama” işlevine de sahip olduğu düşünülebilir.
Varlığı etnografik olarak gözlenen ve Üst Paleolitik avcı-toplayıcılarında da olduğuna kuşku bulunmayan kabul törenlerinin en eski somut ve anıtsal kanıtı olan Karahantepe, toplumsal yaşamın, Neolitik’in başlangıç zamanlarında sanılandan çok daha karmaşık olduğunu da gösteriyor.