Kadınların empati becerisi

Erkeklere göre kadınların daha yüksek empati becerisi olduğunu söylemek toplumun kadınlara karşı baskısını ve onlara biçtiği rolleri meşrulaştırmak için kullanılır.

Üstün Dökmen

Önyargılar her zaman bilgi kirliliğine yol açar. Pek çok konuda önyargı vardır ancak bunlar arasında ırk, din ve cinsiyet alanındaki önyargılar her zaman tehlikeli olmuştur, insanlığa zarar vermiştir. Bu yazıda kadınların empatik becerileriyle ilgili önyargıyı ele almak istiyorum. 

Başlangıçta kısaca empatinin ne olduğunu hatırlatmak istersek empatinin karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru anlamak ve bunu ifade etmek olduğunu söyleyebiliriz.* İşte bu özelliğin kadınlarda yüksek olduğuna inanılır. Bu yargı doğru mu?   

KADIN VE EMPATİ

Toplumlardaki genel kanı kadınların empatik becerilerinin erkeklerin empatik becerilerinden daha yüksek olduğu yolundadır. Bu kanı başlangıçta kadınların lehine gibi gözükse de sonuçta kadınların aleyhine bir durum ortaya çıkmakta, bebek bakımı empatik becerileri yüksek diye tamamen kadın işi olarak algılanmaktadır. 

Her şeyden önce empatik beceri kadınlara özgü değildir, içgüdüsel olarak doğuştan gelmez, büyük ölçüde öğrenilir. Evet gerçekten kadınların empatik becerileri erkeklerin empatik becerilerinden daha yüksektir ancak bunun temel sebebi kadın beyninin erkek beyninden farklı olması değildir, toplumun kadına yönelik baskısıdır. Bu baskı sonucunda kadınların empatik becerileri yüksekmiş gibi gözükür. Burada toplumsal bir illüzyon vardır. Bu illüzyonu iki başlık altında inceleyelim.  

Erkek baskısı: Erkek egemen toplum kadına baskı yaptığı için kadının empatik becerisi artmaktadır. Nasıl?  Ayakta ve hayatta kalabilmek için baskı gören baskı yapanla empati kurmak zorundadır. Köle efendisiyle empati kurabilmeli, öfkeli olduğunda ondan uzak durmalıdır. Efendinin ise kölesiyle empati kurmaya ihtiyacı yoktur. Bu dünyada güçlü olanın zayıfı anlaması gerekmez. Benzeri durum aile içi ilişkilerde de geçerlidir.  

Eşinden şiddet gören kadın, kendini ve çocuklarını öfkeli kocasından koruyabilmek için empatik becerisini geliştirmelidir. Kocası eve burnundan soluyarak gelmişse, “Baba ayakkabım eskidi, yenisini alalım” demeye hazırlanan çocuğuna engel olmalıdır. O an ayakkabının sırası değildir. 

Kadının zorunlu bakıcı olarak algılanması: Yaygın kanıya göre kadınlar bebeklerine baktıkları için empatik becerilerini geliştirirler. Örneğin bebeğin ağlaması acıkmasından mı yoksa gazdan ötürü mü, bunu zaman içinde öğrenirler, böylece empatik becerileri artar. Burada bir safsata vardır. Eğer bebeğe baba bakarsa o da zaman içinde acıkma ağlaması ile gaz ağlamasını ayırt etmeyi öğrenebilir. Erkek beyni de öğrenmeye müsaittir. 

Annelerin empatik becerilerinin erkeklere oranla daha gelişmiş olduğunu ileri sürenlerin bu konudaki bir başka savları şudur: Geceleri bebekler ağladığında anneler duyar, babalar kolayına duymaz. Bu iddia da bir safsatadır. Annelerin geceleri bebeklerin ağlamasını duymalarının temel sebebi, gece kalkıp bebeğe bakma sorumluluğunu annenin üstlenmesidir. Kendisini sorumlu hisseden kişi bebek ağladığında duyar. Bazı ailelerde babalar bebekleri ağladığında kalkıp bakacak şekilde programlarlar kendilerini, bu durumda gece ağlayan bebeği onlar da duyar. Yani kadınların empatik becerilerinin yüksek olması onların cinsiyetlerinden değil kadın aleyhine olan sosyal mutabakattan kaynaklanır. 

KADINA BASKI ERKEĞE DE ZARAR VERİR

Empatik becerileri yüksek diye çocukların bakımları konusunda anneleri mecburcu saymak topluma umulmadık bir şekilde zarar verir. Çocuğun bakımı konusunda anne baba ortaklaşa sorumluluk üstlenmezlerse, en azından çocuğa dönüşümlü olarak bakmazlarsa çocukların annelerine bağımlı olmaları ihtimali artar. Çocukların annelerine bağımlı olmaları ise tüm toplumun zararınadır. Ülkemizin bazı yörelerindeki annelerin oğulları için “Okudu gitti, bana ne faydası var? Keşke çoban olaydı da yanımda olaydı” dediğini duymuşsunuzdur. Böyle düşündükleri için bu anneleri suçlayamayız. Kadın ne denli umarsız, sosyal yönden ne denli güvencesiz olursa çocuğunu, özellikle oğlunu kendine o denli bağımlı kılmaya çabalar, bu da erkek çocukların gelişmelerini ketler.

Çocukların bağımlı değil, bağlı olmalarını istiyoruz. Çocuk bakımında anne ve babalar eşit rol üstlendiklerinde gençler annelerine bağımlı değil ailelerine ve ülkelerine bağlı olacaklardır.   

* Dökmen, Ü. (2022). Sanatta ve Günlük Yaşamda İletişim Çatışmaları

    ve Empati. İstanbul: Remzi Kitabevi. (65. Basım.)