Janset Paçal’ın rolü için kaşlarını kazıdığı 'Tomris' oyunu yeniden sahnede: ‘Yalnızlığımdır özgürlüğümün bedeli’
Öykü, akıl hastanesi odasında, kendini “Tomris Uyar” zanneden bir okurun duygu ve düşüncelerine odaklanıyor.
Sebla Didem Korday“Tomris” tiyatro oyununda kişilik bozukluğu yaşayan bir kadının kendini, Türkiye'nin merak uyandıran yazarlarından Tomris Uyar sanması konu ediliyor.
“Tomris” karakterini canlandıran Janset Paçal, jest ve mimikleriyle sergilediği performansıyla seyirciyi, sahnede oyuncu ile iç içe tutuyor. Oyunun yazarı Kaan Erkam, çoklu kişilik bozukluğuna sahip kadının; ilişki, aşk, evlilik kavramları ile yüzleşmesini Uyar’ın yaşamöyküsü üzerinden konu ediyor.
Oyunun yönetmen
koltuğunda ise Mehmet Ulay oturuyor. “Tomris” oyunu bugün saat 18.00’de
Ankara’da Cermodern’de, 19 Şubat ise İstanbul’da Yunus Emre Kültür Merkezi’nde
izleyiciyle buluşacak. Geçen hafta 2023 Başarı ve Kariyer Ödülleri Töreni'nde
de “yılın kadın tiyatro oyuncusu" ödülünü alarak başarısını taçlandıran
Janset ile keyifli bir sohbet yaptık.
- Uzun zaman sonra cesaret
isteyen tek kişilik bir oyunla döndünüz. Özlemiştik sizi çok da iyi yaptınız.
Karakteri yaklaşık iki yıl önce canlandırdığınızdaki ve şimdiki duygu ve
düşüncelerinizden söz eder misiniz?
Öncelikle teşekkür ediyorum.
Özlenmek çok kıymetli, ne mutlu bana. Bir oyuncu için en güzel şey projeye
zaman ayırabilmek. Çünkü üzerine ne kadar uzun çalışılırsa duygular o derece
derinleşiyor. Tomris'i ilk canlandırdığımda daha düşünerek oynuyordum çünkü
yeniydi ve bazı şeyler kafamda tam oturmamıştı. Yapım tarafından da çok
gerilmiştim. Ama her ne kadar olumsuz gibi görünen bir süreç geçtiyse de arada
beklediğim bir buçuk yılda karakteri çok daha güzel anladım. Şimdi her bir
kelimeyi oyunda daha iyi oturtuyorum. Çünkü her cümle üzerine düşünecek vaktim
oldu. Her bir “an”ın tadını çıkara çıkara oynuyorum ve bunu aradan geçen sürece
borçluyum.
- Tomris Uyar sizde nasıl
bir etki bıraktı?
Tomris Uyar ile ilişkim çok
başka yürüyor. Bu oyunla hayatıma girdi. Onun röportajlarını seyrediyorum,
hakkında söylenen, yazılan ne varsa okuyorum, belgeseller, paneller,
bilgiler... Bu yolculukta en keyif aldığım şeylerden biri de oğlu H. Turgut
Uyar ile sohbetlerimiz. Çünkü ondan, kimsenin bilemeyeceği bambaşka bir Tomris
Uyar dinliyorum. Kitaplarını, yazdığı sırayla okuyorum. Uyar'ı tanıdıkça oyunun
dokusu daha da canlanıyor.
- Turgut Uyar annesini nasıl
anlatıyor?
Arkadaşım olsa iyi
anlaşırmışız. Turgut'un yaşamını kolaylaştıracak olan bilgi ve görevler,
öğrenmesi opsiyonel değilmiş. Ben de severim disiplini. Hayata, yaptığın işe
ilişkin kolaylık sağlar. Dil veya yüzme gibi...
- Tomris Uyar'a ne söylemek isterdiniz?
“Helal olsun” derdim.
- Oyunda özgür olmakla ilgili bir repliğiniz var. Özgürlük nedir?
"Yalnızlığımdır özgürlüğümün bedeli" diyor Tomris ve onu çok iyi
anlıyorum. Bana gelince, “özgürlük” istemediğin şeyi yapmamaktır. Hayatım
boyunca önceliğim bu özgürlüğü kendime tanımak için çalışmak oldu. İş dünyası
zaten zor. Derler ya "Sevdiğin iş zor gelmez, zorluklarının da üstesinden
isteyerek gelirsin.” Aynen bunu düstur edindim kendime. Sevdiğim şeyi yaptım.
- Oyunun yapımcılığını da üstlendiniz? Yapımcılığı sevdiniz mi? Oyuna katkısı
oldu mu?
Yapımcı olmak istemezdim. Sadece oyunumu düşüneyim isterdim ama şartlar
zorladı. Daha yapım aşamasında projeden ve emekçiden keserek gerekli parayı
harcamadan işin başından zorluk çıkarmayı ve kabalığı yapımcılık zanneden
insanlarla çalışmak istemiyorum. Önce riski göze alacaksın, projeye gerekli
zaman ve parayı harcayacaksın, bunu yaparken birlikte çalıştığın insanlara
saygılı olacaksın. İşi, pazarlama aşamasına gelindiği zaman ise seyirciye en
güzel şekilde servis edip karşılığını almak için çalışacaksın.
Dolayısıyla bugüne kadar çoğu yapımcıdan gördüğüm şeyleri yapmayınca huzurla ve güzellikle işi çıkardık. Oyuna katkısı elbette oldu. Çünkü karaktere yardımcı olacak tüm ögelerin oluşumuna özen gösterdim ve o işi en güzel yapacağına inandığım kişilere emanet ettim ve işin olması için talep edilen her şeyi imkânım ölçüsünde sağlamaya çalıştım. Bana maddi ve manevi destek veren canlarım Tarkan Gözübüyük ve Hasan Çetin'e çok teşekkür ediyorum. Onlar olmasa bu oyun çıkmazdı.
KULİS KEYFİ
- Kulis alışkanlıklarınız
neler?
Oyun günü iş günümdür. Oyunun oynanacağı yere 3-4 saat erken giderim. Acele etmek gerginlik yaratır bu da tüm işlere yansır. Bu nedenle salona yakın bir kafeye erkenden gelip sakin sakin kitabımı okur, yemek yerim. Tiyatroya geçince ekibim ve geldiyse Kemal'imle (Doğulu) muhabbet eder ve kulis hazırlığımıza başlarız. Ses ve ışık provamızı yaparız. Kulis, bulunmaktan en keyif aldığım yer. O yüzden tadını çıkarırım.
ÖVGÜ VE YERGİ BİRBİRLERİNİN
VESİLESİ
- Kendinizi hangi konularda eleştirir ya da översiniz?
Övmüyorum da yermiyorum da artık. Her durum karşısında kendimi tartıp
öğreneceğimi alıp devam ediyorum. Yerdiğim bir özelliğimi algılayacak noktaya
geldiğimde, onu düzeltmeye çabalamam kendi adıma iyi bir şey. Soruyu düşünürken
fark ettim ki övgü ve yergi iç içe, birbirinin vesilesi oluyor. Mesela, birini
dinlerken ona kendimden örnek vermemeye dikkat ediyorum. Onun anlatısının
sınırı içinde kalıp onu gerçekten dinlemeyi öğreniyorum. Olduğu gibi de kabul
etmeyi deneyimliyorum, bu da bana yargısız bakmayı öğretiyor ve oyunculuğuma da
daha iyi geliyor.