Jake Gyllenhaal ilk televizyon projesini kendi performansı ile izlenir kılıyor

Bir mahkeme salonunun ortasında jüriye hitap eden başarılı savcı Rusty Sabich’in (Jake Gyllenhaal) kısa, vurucu ve kendinden emin konuşmasıyla açılan “Presumed Innocent”, birazdan güneşli bir günün ortasında yaşamı kararacak ana karakterimizin son mutlu anlarıyla başlıyor.

Başak Bıçak

Çocuklarıyla havuzlu evinin bahçesinde oynarken bir anda gelen telefon ile yaşamı değişen ve kendisini adalet sisteminin diğer tarafında bulan bir adamın hukuk mücadelesini anlatan öykü, esasen en büyük korkularımızdan birine, işlemediğimiz bir suçla yargılanma kabusuna odaklanıyor.

Scott Turow’un, 1987’de çıktığında çok satan ve bilinirliğinin etkisiyle birkaç yıl sonra filme uyarlanan eseri “Presumed Innocent”, şu sıralar ismini tartışmalı projelerle duyduğumuz David E. Kelley’nin ellerinde, Apple TV+’da yayımlanmaya başladı. Sekiz bölümlük dizi olarak tasarlanan bu hukuki gerilim öyküsü, 1990 tarihli filmde Harrison Ford’un performansıyla epey konuşulmuş ancak dönemin yerleşik bakış açısı nedeniyle kadın düşmanı olarak eleştirilmişti. Özellikle öldürülen savcı Carolyn Polhemus’a biçilen karakter yorumu 80’li ve 90’lı yılların erotik gerilimlerinin bir yansımasıydı ve günümüzde kabul görmesi olanaksızdı. Bunun bilincinde olan Kelley ve ekibi, yeniden çevrim dizide özellikle kadın karakterlere verilen zamanı bir parça daha arttırıyor, basmakalıp bakışı tersine çeviriyor ve güdülerini açıklamaya olanak tanıyor. Carolyn’in sırtına yüklenen klişeleri temizlerken Barbara’ya (Ruth Negga) tüm yaşananlara karşın neden hâlâ ailesini bir arada tutmaya çalıştığını açıklamak için alan bırakıyor. Yine de tüm bu belli belirsiz “iyi niyet” bütününde “Presumed Innocent”ı kusursuz bir dizi yapmaya yetmiyor. Jake Gyllenhaal’un ilk televizyon projesini parlak performansıyla -kuvvetle muhtemel- kurtarmaya yetmeyeceği gibi...

Özgün filmden bazı noktalarda ayrılan “Presumed Innocent”, yine genel hatlarıyla Rusty’yi takip ediyor ancak Gyllenhaal’un, Harrison Ford’dan farklılaşan yorumu, karakterin ve dolasıyla anlatının gizemini pekiştiriyor. Dizi haline getirilirken büyük oranda hantallaşan öte yandan karakterlerine daha fazla zaman tanıyarak elindeki kozlarla bilmecesini derinleştiren “Presumed Innocent” yarattığı ortamla da kendisini izletmeyi başarıyor. Yetenekli savcının, bir yandan kendisini içinde bulduğu düğümü çözmeye çalışırken diğer yandan kariyerini korumaya, ailesini bir arada tutmaya ve en önemlisi de özgürlüğünü kaybetmeme yolundaki çabası dramanın özü ancak deltayı besleyen ırmakların en başında, dizide Tommy Molto’ya yaşam veren Peter Sarsgaard bulunuyor. Başlangıçta Rusty ile aralarındaki küçük bir anlaşmazlık gibi görünen ancak davayı aldıktan sonra Rusty’ye karşı kişisel intikam arayışına giren Tommy karakteri Sarsgaard’ın yorumuyla anlatıyı ateşliyor. Benzer bir biçimde geçmişe dönüşlerle ve daha çok erotik sahnelerle karşımıza çıkan Renate Reinsve’in Carolyn performansı kısa ancak fazlasıyla etkili.

“Presumed Innocent”, iyi performansları dışında üzerine konuşulacak bir görüntü yönetimi çalışması veya seyircisini cezbedecek başka süslemelere sahip değil. Kolaylıkla izleniyor, kesinlikle sürüklüyor -finali merak ettiğimi itiraf etmeliyim- ancak muadillerinden farklı bir şey sunabildiğini söylemek güç. Jake Gyllenhaal’ı televizyonda izlemek istiyorsanız şans vermelisiniz ancak beklentinizi ayarlamanızda yarar var.

Puanım: 6/10