İşini çantasına sığdıranlar

Günümüz insanı gelişen dünya ile artan ihtiyaçlarını daha çok çalışarak gidermeye çabalarken yaşamın hızla kaçıp gittiğinin farkına vardı. İşini sırt çantasına sığdırıp yaşamın tadını çıkararak çalışanların sayısı her geçen gün artıyor.

Simay Gözener

Eski toplumlarda hayatta kalabilmenin tek bir yolu vardı, çalışmak. Sadece yetenekleri ve cinsiyetleri nedeniyle iş bölümü yapmak zorundaydı insanlar. Orta çağdan itibaren toprağın ticarileşmesi, özel mülkiyetin ortaya çıkışı ve coğrafi keşiflerle mal değiş tokuşunun sermaye yaratması sonucu ticaret de hızlandı.

Böylece sadece burjuvazi ortaya çıkmıyor, işçi sınıfını da yaratıyordu. Çalışma ve emek ise hem dini hem de politik çevrelerce yüceltiliyor; özgürlük, başarı ve mutluluk gibi kavramlarla çalışanların ruhu okşanıyordu.

OFİSLERİN DOĞUŞU

Bilgi ve belgenin sınıflandırılması ve yeni bilginin üretimi için yönetimsel yerler gerekiyordu. Bu yerleri ilk kullananlar ise şaşırtıcı ama dini görevlilerdi. 16. yüzyılda nüfusun hızlı artışı, askeri ve tarım faaliyetlerinin gelişmesi kentleri büyütmüştü. Taşımacılık, bankacılık ve sigortacılık gibi alanların önemi artıyor, orta sınıf ve bu sınıfın yeni gereksinimleri oluşuyordu.

Fransız Devrimi ile siyasi ve sınıfsal yapılanmalar da şekillenince İngiliz Endüstri Devrimi kaçınılmaz oldu. Finans alanındaki hızlı gelişmeleri kayıt altına almak amacıyla bilgi düzenlemesinin önemi arttı ve günümüz ofisleri yavaş yavaş ortaya çıktı.

EMEĞİ AYIRAN YÜKSEK BİNALAR

Kapalı mekânlardan oluşan ilk ofisler, verimliliğin artırılması için zamanla açık ofislere dönüştü. Burada hedeflenen diğer bir amaç da yöneticilere sürekli kontrol ve gözetleme imkânı sağlamaktı. Aynı dönemde bir yandan da mühendislik alanında ilerlemeler sürüyor, kentleri yüksek katlı binalar sarıyordu. İşte o binalar, 20. yüzyılın başında kendini işçi sınıfının bir parçası saymayan, eğitimli beyaz yakalı işçileri ortaya çıkardı.

Düşük ücretle çalıştırılan beyaz yakalılardan her geçen gün daha yüksek verim isteyen iş verenler, günümüzde katı ofis kurallarından yavaş yavaş vazgeçti. Artık yönetici ile çalışan yan yana masalarda oturuyor, çalışanların daha uyumlu olabilmeleri adına masa başından kalkarak hareket edecekleri alanlar, akış ve esnekliği öne çıkaran mobilyalar, ışıklandırmalar hatta ekolojik ofisler tasarlanarak beyaz yakalıların özgün olduklarını düşünmesi sağlanıyor.

ARTIK HER YER OFİS

Tüm dünyanın kapısını beklenmedik bir anda çalan pandemi “evden çalışma” kavramını da beraberinde getirdi. Hazırlıksız yakalanan işkolları bile kısa sürede uyum sağlayarak neredeyse her evi iş yerine dönüştürdü. Ancak çalışma saati kavramını ortadan kaldıran evden çalışma düzeni de evdeki giderlerin artmasına, çalışanların evlere kapanmasına neden oldu. Masraflarının azaldığını gören işverenlerin bir kısmı bu düzeni devam ettirirken bir kısmı da verimliliğin azaldığını düşünerek çalışanlarını ofislere geri çağırdı.

Fakat dijitalleşme ve ticaretin çevrimiçi platformlar üzerinden yürütülmesi çalışanları, şirket duvarları arasına sıkışmış çalışma yaşamına alternatif arayışlarına yöneltti. Bu da özgürce çalışılabilecek “dijital göçebelik”, bir diğer ifadeyle “dijital yörüklük” modelini doğurdu. Dijital göçebelikle ilgili çalışmalar yürüten dijital stratejist ve e-ticaret uzmanı Bashak İlhan, “Dijital göçebelik aslında bir yaşam tarzı” diyor.

İnternetin bulunduğu her yerde bilgisayarıyla çalışabilme şansına sahip olan herkesin bir nevi dijital göçebe olabileceğini vurgulayan İlhan, “Salgın sürecinde çoğu insan, ofise kapalı bir yaşam sürmek istemediğini fark etti. Hiç azımsanmayacak bir grup da ‘kendi işimi deneyeceğim’ dedi. Geneli iyi eğitim almış, yaşam kültürü olan bu insanların işlerini çantalarına sığdırarak para kazanıp yaşamın da keyfine varacakları bu çalışma modeli dünyada hızla yayılıyor” diyor.  

ALIŞMAK ZAMAN ALACAK

Pandemi sürecinde uzaktan çalışmayla tanışan beyaz yakalılar yeni deneyimler yaşamak, bir yandan çalışırken bir yandan da gezmek istiyor. Bugüne kadar farklı bir anlayışa sahip olan bu grup için İlhan, “Dijital göçebeliğin temelinde işin nerede ya da ne zaman yapıldığı değil olması gereken süre içinde bitip bitmemesi önemli. Plajda veya kafede ister sabah ister gece... Ama ofislerde süreç odaklı çalışmaya alışkın olan bu grubun sonuç odaklı çalışması biraz zaman alacağa benziyor” diyor. 

Dünyayı gezerek çalışmak iyi hoş da “çalışanların hakları ne olacak” soruları da akla gelmiyor değil. Neticede şirketler, özgürlüklerini talep eden dijital göçebelerin bugüne kadar sağladıkları sağlık sigortası, emeklilik primleri gibi haklarını karşılamak istemeyebilirler. Türkiye gibi ülkelerde gelecek güvencesi olarak kabul edilen emeklilik haklarını elde etme arzusunda olan çalışanlar için bu konunun da çözülebileceğini vurgulayan İlhan, “Özgürlüğün olduğu her yerde rekabet de kaçınılmazdır. Dijital göçebeler için sigorta şirketlerinin özel paketler oluşturacağını, devletlerin de farklı çözüm yollarına gideceğini öngörüyoruz” ifadelerini kullanıyor.

DÜNYA SENİN EVİN

Dijital göçebeliği evden çalışmadan ayıran en temel fark, sürekli hareket halinde olmak, bir yere bağlanıp kalmamak. Örneğin İstanbul’dan, ABD’nin bir kentinde evi olan birine, “Burayı deneyimlemek ister misin” diye sorup iletişime geçen dijital göçebeler, bir yandan işini devam ettirirken bir yandan da farklı yerleri keşfetme imkânı yakalıyor. 

ÖZGÜR RUHLAR TOPLANIYOR

Yıllardır dijital göçebe anlayışını benimseyerek çalışan Bashak İlhan’ın, değişen dünyanın gereksinimi olan bu yeni çalışma modeli için geliştirdiği girişiminin adı: FREELANDER, özgür ruhlar... Dijital göçebe olan herkesi bir araya getirecek olan bu akıllı telefon uygulamasının kullanımı için gün sayan İlhan, “Uygulamanın amacı dijital göçebeler arasında iletişim kurmak ve sorunlara birlikte çözümler üretebilmek.

Sonbahar gibi kullanıma hazır hale gelecek uygulamayı, birbirini tanımayan insanların birbirine dokunup onun farklı bir yöne ilerlemesine destek olmak için geliştirilmiş bir ağ olarak tanımlayabiliriz. Şu anki dileğim Türkiye’nin de dijital göçebelik vizesini uygulamaya koyarak cennet ülkemizi dünyanın her yerinden döviz getiren akıllı insanlara ev sahipliği yapması” diyor. 

DİJİTAL GÖÇEBE SAYILARI

  • Dünya genelinde sayıları 35 milyonu aşıyor
  • Yaş ortalamaları 30
  • Yüzde 49’u kadın, yüzde 51’i erkek
  • Yoğun olarak bulundukları ülkeler sırasıyla ABD, Portekiz, Almanya ve Brezilya
  • 28 ülke altı ay ve üzerinde dijital göçebelik vizesi veriyor 
  • Dijital göçebelerin ekonomiye katkısı 787 milyar dolar.