İşgalden kurtuluşa bayram güncesi
1919’dan 1923’e kadar bayramın üç gününde yaşananlar milli mücadelenin bir özeti niteliğindeydi.
Prof. Dr. Şaduman HalıcıBayram geliyor… Hepimiz ülkemizin yüz yüze kaldığı ekonomik sıkıntıyı iliklerimize kadar hissetsek de küçükleri, büyükleri hatta kendimizi mutlu etmek için hazırlanıyoruz. Bu tatlı telaş içinde dudaklarımızdan ah nerede o eski bayramlar cümlesi dökülüveriyor. Eski bayramlara ben de yolculuk yapıyorum. 103 yıl öncesine götürerek yolculuğuma sizi de ortak etmek istiyorum.
Yıl 1919 Haziran ayı. Türklerin yüreği bir buçuk ay önce işgal edilen İzmir’le birlikte yangın yeri. Bütün Anadolu ayaklanmış.
30 Haziran. Ramazan Bayramı’nın ilk günü: Kanlı çarpışmaların ardından ordu ve milis güçleri Aydın’ı geri alıyor. İstanbul basını ise Dörtler Konseyi’nin Damat Ferit’e yanıtını sütunlarına taşıyor: Türkler, ülkesindeki Hıristiyanları yönetme yeteneğinden bile yoksundur. General Milne Osmanlı Savaş Bakanlığı’na nota vererek Mustafa Kemal’i geri çağırma baskısı yapıyor. Padişah, Mustafa Kemal’e hava değişimi öneriyor. Damat Ferit Paris’ten sepetleniyor.
Bayramın ikinci günü, 1 Temmuz... Çanakkale Muharebeleri’nde 30 Ekim 1915 günü ele geçirilen denizaltı Fransızlara geri veriliyor.
Bayramın üçüncü günü: Pontos Merkez Kurulu Başkanı K. Konstantinidis ise Trabzon’a çektiği telgrafta Pontos Devleti için bastırılmak üzere Pontos şarkıları istiyor.
Yıl 1920, 18 Haziran. Ramazan Bayramı’nın ilk günü. İstanbul ilk kez işgal altında bayram kutluyor. Ziya Gökalp ruh ezikliğini kızı Seniha’ya yazdığı mektuba döküyor. Bugün bayramdır. 18 aydır ki ben çile çekiyorum. Fakat bu çileyi yalnız ben değil bir millet, bir ümmet çekiyor. İngilizlerin Atina elçisi Granville Curzon telgraf çekiyor: Doğu Akdeniz’in güvenliği için Yunanistan’a küçük ama değerli bir donanma kurmalıyız.
MUSTAFA KEMAL’İN BAŞARISI
19 Haziran... Bayramın ikinci günü. Ermeniler Merdenek ve Şenkaya’ya saldırıyor. İtilaf devletleri Yunan ordusuna ilerleme izni veriyor. Türk halkı Kızılay için yardım topluyor. Karagöz dergisi şöyle diyor: Berhudar olun. Yalnız şu toplanacak paradan birazını da maaş almadan bayram yapan zavallı öğretmenler için ayırın.
20 Haziran, bayramın üçüncü günü. Lloyd George Venizelos’u kabul ediyor, kesenin ağzını açıyor. L. George şöyle diyor: Mustafa Kemal’in başarısı Araplara da bulaşabilir. Mutlaka ezilmesi gerekir.
Yıl 1921, 8 Haziran. Bayramın ilk günü. Fevzi Paşa orduya bayram bildirisini yayınlıyor: Maraş, Kars, İnönü zaferlerinde meşru davalarımızdaki azim ve imanın büyüklüğünü gösterdiniz. Yakında Allah kesin zafer bayramını da kutlamaya bizi kavuştursun. İngiliz Baştercümanı Ryan Yunanları destekleyerek, Kemalistleri yok etmek ve Padişah yönetiminde bir Türkiye yaratmak gerekiyor diyor.
9 Haziran. Bayramın ikinci günü. İnebolu’ya 250 tonluk gemi yanaşıyor, Yunan gemileri boşaltmayı engellemek için İnebolu’yu bombalarken, İnebolulu Rum kadınları Kılkış’a doğru bağırıyor: Biz Türklerle güzel geçiniyoruz. Siz rahatımızı kaçırıyorsunuz…
10 Haziran. Bayramın üçüncü günü. Yunan ordusu yeni saldırı planını onaylıyor. Philadelphia Public Ledger adına Mustafa Kemal ile röportaj yapan Clarence Strait gazetesinde şu manşeti atıyor: Mustafa Kemal Paşa Türklerin Washington’u (Tevhid-i Efkâr 18 Haziran 1921).
Yıl 1922, 28 Mayıs. Bayrımın ilk günü. Yakup Kadri İkdam’da Anadolu’nun sesi oluyor:
Türk ülkesi, yanan bir eve döndü. Bazıları bu yangının, kundakçıları tarafından söndürüleceğine inanıyorlar. Ne batıl zan! Musevi Cemaati Başkanı Yusuf Rusu ile Ankara Türk Ortodoksları Başkanı Papa Apostol bildiri yayımlıyor: Türkiye’de azınlıklara baskı yapıldığı doğru değildir.
BARIŞI BEKLERKEN
29 Mayıs. Bayramın ikinci günü. Peyam-ı Sabah Venizelos’un New York’ta Yunanlar İstanbul hülyasından vazgeçmelidir diye demeç verdiğini yazıyor.
30 Mayıs. Bayramın üçüncü günü. Ankara Hükümeti’nin Paris temsilciliğine ilk kez Türk bayrağı çekiliyor. Sivas Metropolit Vekili Papa Dimitri ile Sivas Ermeni Temsilcisi Sarkis de zulüm iddialarını reddediyor.
1923, 17 Mayıs. Anadolu’da Yenigün, bir yıl sonra alacağı isimle Cumhuriyet gazetesi bayramın ilk gününü şöyle kutluyor. Bu bayram da bizi, silahımız elde, barışı beklerken buluyor. Dış hesabı temizlemek için temsilcilerimiz Lozan’dadır. … Yenigün aziz okuyucularının bayramını tebrik ederken milli egemenliğe sarsılmaz bağlılığını bir daha gösterecek olan milletimizle Lozan’daki barış temsilcilerine başarılar diler.
Ziya Gökalp ise o gün başmakalesini şu cümlelerle noktalıyor:
"İhtiyar ve hasta olan eski Osmanlı milleti içinden bu kadar genç ve sağlam bir Türk milletinin çıkması, bir mucizedir. Bu mucizeyi nasıl izah edebiliriz? Acaba, Türkiye’de hiç kimsenin haberdar olmadığı gizli bir dünya mı vardı?
Evet, Türkiye’de böyle saklı bir cihan vardı. Diliyle, edebiyatıyla, ahlakıyla, felsefesiyle, özetle milli harsıyla (Ergenekon) hayatı yaşayan bir Türk halkı vardı. Osmanlı medeniyeti bunun şimdiye kadar görünmesine mâni olmuştu. Şimdi o, yeni bir Bozkurt’un rehberliğiyle, bu Ergenekon’dan, sağlam, dâhi bir millet olarak meydana çıkıyor…"
Mutlu bayramlar...